Türkiye Seçimini Çoktan Yaptı

Bizim yerimiz, inancı; çıkarları doğrultusunda kullananlara karşıdır kuşkusuz.

Elbette bilimin ve aklın yanındayız.

İlahi gücün insana verdiği yönetim görevinde, ulusal egemenliğin oluşacağı alanlara engeller yığanları üzülerek gördük.

Hüküm alanında keyfince yasaklar koymak ve oyunlar oynamak, sonra da ilahi gücün avukatı edasıyla “hâkimiyet” dersi vermek, Hazreti Peygamber’in devrimini görmezden gelmektir.

İlkelerin egemenliği yerine, kişilerin egemenliği için, kutsal inancı siyaset dinciliğine politika sermayesi yapmak; en hafif deyimle “kabul edilemez!”

Ağırbaşlılığın ve devlet adamlığının mükemmel örneği Hz. Ebu Bekir, Muhammed’i bir biçimde ilahlaştırmanın şirk (Allah’a ortak saymak) olduğunu ve bunun yanlışlığına dikkat çekmek için “Ey halk, Muhammed’e tapan bilsin ki Muhammed ölmüştür. Allah’a tapan ise bilmelidir ki Allah ezelî ve ebedîdir.” diyerek muhteşem sözleriyle tevhidin ve insanlık tarihinin ölümsüz mesajını vermiştir.

Şimdi kimi sessizce dağıldıktan sonra ilkelerin egemenliğine teslim olarak tevhidin gereğini yapsın, kimi kişileri putlaştırarak şirke bulaşsın, kimi de şahsi çıkar ve nefis uğruna fesat ve fitne çıkarsın.

Akıl ve bilimde insana sınırsız egemenlik verilmiş olmasına karşın, yasama yürütme ve yargıda sınırlı egemenlik verilmesinin bir nedeni olmalıdır!

Yani egemen güç, ilkelerdir, hukukun ilkeleridir.

Günümüz hukuk anlayışının temeli, asırlar öncesinden verilmiştir ancak bunun hayata geçmesi için insanlığın çok uzun ve dikenli bir yol kat etmesi gerekmiştir.

Bugüne gelinceye dek insanlık bu yolu düşe kalka yürümüş, bazen çamura dalmış, günümüze kadar zar zor gelebilmiştir. 

Bugün artık egemenliğin sahibi, millettir ve bunun da yansıması hukuk ilkelerinin üstünlüğünde, yasama-yürütme-yargı erkidir.

İlahi emirler, imanı sürekli biçimde akıl ve bilimle yoğurmuştur.

Bunu hayata geçirmenin zemini şüphesiz günümüzün anayasal ilkeleridir.

Bu ilkeler, putlaştırılmış takıntılar yerine çağa, zamana ve gereksinimlere göre hukuk ve kural oluşturabilmenin en önde gelen sistemi ve güvencesidir.

Akıldan uzaklaşan kişiselleşir, olumsuzlaşır, “Bir liderin gelmesini bekliyorsanız o zaman bizi anlayamamışsınız demektir” diyen İstiklal Savaşı kahramanlarının düşünceleri ve gerçekleştirdikleri aynen budur.

Evet, ilkeleri oluşturacak egemen güç millet iradesidir.

Meclis olmaksızın, milletin iradesi tecelli etmeksizin, sistem falan kuramazsınız. Savunma, eğitim, milli devlet kurmak büyük servetlerle, nüfusla ve bunların katılımıyla olabilir ve bu, ancak milletin rızasıyla gerçekleşebilir.

Demek istediğim, düşünerek aklın temellendirdiği inancın dosdoğru yolunu, bilimin ışığında zulme, sömürüye ve şirke karşı duruş gösterebilir. Bu nedenle demokratik seçimlerin ve parlamenter rejimin en önemli yansıması ilkeler egemenliği olmalıdır.