Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Mart '08

 
Kategori
Güncel
 

Tut ki İlhan Selçuk gözaltında öldü!

Tut ki İlhan Selçuk gözaltında öldü!
 

Siyaset dediğimiz mekanizmanın demokrasi platformunun dışına çıkmasıyla birlikte ülkelerin içinde iyi saatte olsunlar devreye girer. O zaman dilimlerinde insanlar belki yıllar geçse bile anlayamayacağı süreçlerin içinden geçerler. Çünkü işler kapalı kapılar ardında kumanda edilir olur. O kapıların ardındaki hesaplar da hiçbir zaman halkın bildiği şeylerle bağlantılı olmaz.

Demokrasinin sadece sandık başına gitmek ve oradan bir sonuç almak olduğunu sanmak, algılamak ya da göstermek zamanımızın en büyük yanılgılarından bir tanesidir.

Bir diğer yanılgı ki bu sonra yanlışa götürür. Çoğunluk sağlamanın verdiği avantajı diğerleri için dezavantaja dönüşecek bir kontrolsüz güç kullanımına geçmektir.

21 Mart günü gün ve gecenin eşitliğini gösteren bir ekinokstur. Sanki o bir başka eşitlemeye giden yolun metaforik göstergesine dönüştü dün.

Geçen hafta iktidar partisine açılan kapatma davası; o dava ile ilişkilendirilen Ergenekon operasyonu ve sonra dün yine o kapsamda gözaltına alınan Türkiye'nin en bilinen üç ismi. Tarih hiç bu kadar hızlı hiç bu kadar karma karışık olmuş muydu? Kuşkusuz olmuştu. Biz o zamanlar çocuktuk, şimdi geri dönen bir şeyler var sanki.

Bundan otuz yedi yıl öncesi anlatan Hatırla Sevgili dizisini bir başka izledik dün. Yüreğimizin bir yerlerine kuruşunlar sıkıldı. O tarihte şu an o çetenin üyesi olmakla suçlanan İlhan Selçuk Ziverbeyköşkü'nde işkence altındayken 37 sene sonra bu duruma düşeceğini söyleseler herhalde gülmekten kırılırdı.

Bize birilerinin bu karışıklığı açıklaması gerekiyor...

Benzer cümleler kurmak istemiyorum.

Sonuç olarak okuyan (ve yazan) her Türkiye vatandaşı gibi benim de İlhan Selçuk'u yoğun olarak okuduğum, takip ettiğim bir dönem oldu. Özellikle 1980 - 1989 yılları arasında. Askeri darbenin etkisini en fazla hissettirdiği, hak ve özgürlüklerin en sıkıntıda olduğu dönemlerde İlhan Selçuk'un yazıları çölde vaha gibiydi. Sonra İlhan Selçuk'un dünyasının içine sığamaz oldum. Başka denizlere yelken açtım.

İlhan Selçuk'un demokrasi anlayışıyla benimkinin arasında (ciddi) farklar olduğunu da sanıyorum. Bu da dünyayı farklı algılayış tarzımızdan geliyor olabilir; çok normaldır.

İlhan Selçuk tarihimizde çok önemli yerde duran isimdir. Kaç kişi kaldığını artık bilmediğimiz antika değerindedir. O kişileri diğerlerinden ayıran özellik artık zamanımızda göremediğimiz türden gösterişsiz yaşam tarzlarıdır. Örneğin onlar hakkında zenginlikleri, varlıklarıyla ilgili tek bir haber duyamazsınız. Yoktur çünkü. Bugün yetişen kuşağın hiçbir zaman anlayamayacağı bir şeydir bu anlatmaya çalıştığımız şey.

İlhan Selçuk 83 yaşına gelmiş bir tarihtir. Ha bu saatten sonra ne yapar onu bilemem. (Kuşkusuz Allah uzun ömürler versin) Yaşı Türkiye yaş ortalamasının üzerine çıkmış bir kişidir. Adı, yaptığı işi, konumu ve imgesi itibarıyla da Türkiye'deki bir çok kişiden farklı uygulamaya tabi olması beklenir. Devletin koruması altında olduğunu bilmiyordum. Demek ki devlet zaten onun yaşamına nezaret de ediyormuş. Koruyor, kolluyor ve izliyormuş. Bu çok güzel bir şey.

Bu tarihi kişiliğin evini sabah saat 04:00 çalmak gerçekten ülkemizde 37 sene sonra bazı şeylerin hiç değişmemiş olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir. Yani saat 04:00 ile 09:00 arasındaki süreçte ne olurdu? Elbette bu tür şeyleri bizim küçük kafamızın anlaması mümkün değildir.

Ben başka bir tarafa gelmek istiyorum. 83 yaşında ve iki defa da kalp spazmı geçirmiş bir insanın bedeni bu yükü ya kaldıramazsa? Cumhuriyet (gazetesinin demiyorum) Tarihinin isim yapmış bir şahsiyeti bugün gözaltında gözlerini hayata yumsa? Türkiye nasıl bir Türkiye olur? Kim kime derdini anlatabilir? Ya da dinler?

İlhan Selçuk'tan bir vatandaş olarak ben hiç korkmuyorum. Kırk yıldır yaptıkları ve yapmadıkları ortadadır. Allah uzun ömürler versin bundan sonra kalan ömründe de yapacakları öncekinden farklı olmayacaktır diye düşünüyor, inanıyorum. İlhan Selçuk her döneme uyum sağlayan yumuşakçalardan da olmadığına ve sağlam bir omurgası olduğuna göre... Bu erkenden yapılmış 1 Nisan şakası olsun ve bu şahsiyet alındığı yere iade edilsin. Ha bir de özür dilenirse çok da güzel olur tabii.

Demokrasilerde ayrıcalık olur mu?

Yahu herkes ayrıcalığını kendisi bir şekilde yaratmıyor mu? Tarihe mal olmuş antika değerindeki kişileri de korumak kollamak o demokrasinin işi olsun. Bu da demokrasi tarihine bizden ders olsun, ne var yani?


Uzay Gökerman



 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..