Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Aralık '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tutkuya devam...

Tutkuya devam...
 

Tutku insanın primat halinde ne ise o duruma en yakın kalmış ve evrimleşmemiş, evcilleşmemiş yanlarından biridir. O yüzden daha doğal ve insana dair daha doğrusu doğaya ve doğala dair bir duygudur. İnsanın henüz evcilleşmemiş, toplumsallaşmamış tam da bu yüzden en derinlerinde gizli saklı tuttuğu yırtıcı yanı...

Toplumsal, dinsel, ahlaki kurallar, gelenekler, görenekler hiç bir şey bağlamaz onu... Kural tanımaz... Kuralsızdır...
Vahşi, öngörülemez, ket vurulamaz, sarsıcı; bununla beraber bir o kadar saf, samimi, içten; ve bir o kadar gerçektir. Tıpkı doğada olduğu gibi...

Neden-sonuç ilişkisi kurmaz. Yapılan eylemlerin nedenleri ve sonuçları vardır ama bunu hiç düşünmez. Bunlardan yola çıkarak davranış ve duruş belirlemez.

Tutkuyla yapılan bir eylem sonuçlanana kadar tutkuyla sürdürülür; öncesi, sonrası, ötesi, berisi, aması yoktur. Bu duygu tatmin olduğunda hedefe ulaşılmıştır. Arkaya bakmadan rutine dönülür.

Bir dahaki serüvene kadar...

Gerekçe istemez. Mantık aramaz. Sadece ister. Nereye denk düştüğüyle hiç ilgilenmez.

Gereklilik sadece hedefe ulaşana kadar ki süreçte geçerlidir. Herşey mübahtır tutkuda... Aşkta ve savaşta herşey mübahtır denilen aşk tutkudur.

Size o güne kadar öğretilmiş ne varsa onların dışında; bildiğiniz ve inandığınız tüm değerlerin karşısındadır.

Sizi bildiğiniz ve inandığınız, deli gibi sahiplenip savunduğunuz, kendim dediğiniz değerler yığınından bir çırpıda alıp kaf dağının ardına atıverir. Sormazsınız bile burası neresi neden bu kadar uzak diye... Bilirsiniz 'kendinizden' bu kadar uzakta olmalısınızdır.

Olmadığınız kadar yalancı, olmadığınız kadar bayağı, olmadığınız kadar insana hiç yakışmayan durumlarda olursunuz ama bunları farketseniz de umursamazsınız çünkü bu tanımların ötesinde bir yerdedir bu duygu; bunlar içinde barınmaz.

Aynı zamanda hiç olmadığınız kadar sade, olmadığınız kadar doğal ve olmadığınız kadar insansınızdır.

O güne kadar gerek kendi ellerinizle özene bezene biçip giydiğiniz ya da size giydirilmiş tüm kıyafetlerden soyunmanız gerekir. Tutku çıplaktır.

Paylaşmayı bilmez, sevmez, istemez. Sadece iki şeye yaşam hakkı vardır o alanda... Kendisi ve tutku duyduğu...

Tutku cinayetleri diye bir kavram var. Asla onaylamam bir insanın başka bir insanın yaşam hakkını elinden almasını... Kavram üzerine düşününce; anlıyorsunuz sadece... O kadar büyük bir tutku ki... Paylaşmaya asla yanaşmıyor... Dişi örümceğin erkek örümceği yemesi ve erkeğin bunu bile bile dişinin yanına gitmesi gibi bir durum bu...

Patrick Süskind'in son dönemlerde çekilen filmle birlikte tekrar gündeme oturan kitabı Koku'yu ben lise yıllarımda okumuştum. Ordaki roman kahramanının aşık olduğu kızın kokusuna duyduğu tutku inanılmazdı. Kentin neresinde olursa olsun alıyordu onun kokusunu ve en sonunda onu koklayarak, kokusunu bitirerek öldürüyordu. İnanılmaz bir tutku tanımıydı. Çok etkilenmiştim o zaman... Birşeyi böyle ölümüne istemek.

Yetinmez, korumasızdır. Bir daha hiç koklayamayacağını bilse de o kokuyu bitirene kadar koklar. Halbuki akıllı biri her gün yeteri kadar koklar ve ömrünün sonuna kadar her günü o kokuyla geçer di mi... Hayır... Saklamaz... Sonuna kadardır her neyse...

Yakıcıdır... Milyarlarca hektar alanı kül edecek kadar...

İnsanın xwq halidir. Bilinen bütün hallerinin dışında, herkesin bildiği ve olduğu ancak literatürlerde yer verilmeyen...

En yırtıcı aynı zamanda en savunmasız olduğunuz durumdur tutku. Çıplaksınızdır. Bütün saldırılara açık... Ölümcül darbeler verebilir ve ölümcül darbeler alabilirsiniz.

Tıpkı doğadaki gibi...

 
Toplam blog
: 40
: 657
Kayıt tarihi
: 14.11.07
 
 

49 yaşındayım.. Kamuda memur olarak çalışıyorum. Aynı zamanda amatör bir tiyatro ekibiyle 18 yıld..