Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Tv mi, pc mi? Yoksa ne?

Tv mi, pc mi? Yoksa ne?
 

Altı mı oldu, yoksa yedi mi, emin değilim televizyon izlemeyeli…

Televizyon izlerken sorunlarımı ötelediğimi, zaman zaman kendimi bazı karakterlerin yerine koyduğumu fark ettikten sonra başkalarının sanal yaşamlarıyla beynimi uyuşturacağıma, kendi benliğimi bulmayı tercih etmiş ve televizyon izlememiştim.

Bir tek, oğlumun normal aile kavramının içinde aile bireylerinin birlikte tv izlemesi gibi bir beklentisi olmasından dolayı, hoş ve keyifli bulduğum Avrupa Yakasını seçtik, onu izledik oğlumla birlikte son iki sene.

Basından izledim, haberdar oldum popüler dizi ve karakterlerinden…

Örneğin Semra Kaynanayı basın abartıyor sanıyordum, taa ki bir arkadaşımın evinde rast gele görünceye kadar…

Güzel bir süreç oldu benim için… Aynı zamanda da yararlı…

İç sesimle konuşmayı öğrendim.

Spor yaptım tv karşısında kanepede uzanmak yerine…

Müzik dinledim, hayaller kurdum…

Şiirler yazdım…

Dostlarımla daha sık görüştüm…

Daha çok güldüm, daha çok felsefe yaptım…

İyi kötü kendimi buldum!

Barlara gittim dostlarla, dans ettik…

Türkü dinledik bazen, bazen bağıra çağıra eşlik ettik, sakınmadan gözyaşlarımızı…

Çok eğlendik!

Eğlenenleri tv den izlemekten çok daha eğlenceliydi vesselam…

Sonra… Sonra şiirlerimi bazı sitelerde paylaşmaya başladım, ay ne heyecanlıydı…

Yorumlar yağıyordu, sabah ilk işim yorumları ve reytingleri incelemek oluyordu.

Sonra, yazılara geldi sıra.

Aç gözünü, bas pc nin tuşuna!...

Güne yayılmaya başladı bu durum, gittikçe de gece yarılarına…

Son zamanlarda yatak odamda oturuyoruz arkadaşlarla, birimiz pc başındaki koltukta, diğerlerimiz yatakta… Oğlum odasındaki pc nin başında!

Kankam geçenlerde bir şey anlatıyor, ben bir taraftan luxor adlı oyunu oynuyorum, bir taraftan Tayfun’u dinliyorum. Gerçi, şunu fark ettik ki ikimizde hiperaktif olan ben, bir oyunla meşgulken daha güzel dinliyorum! Önemli konuşmaları böyle yapmaya karar verdik, çünkü diğer türlü lafın nereye varacağını anlıyor ve sonlanmasına kadar sabredemiyorum…

Bu da, doğal olarak, karşı tarafın kendini yeterince ifade etmesine olanak tanımıyor tabii ki…

Bu işin iyi tarafı…

Kötü tarafı, saatlerimi pc başında geçirmek!

En kötü tarafı ise, reyting kontrolü yapıyor olmak!...

Onca yollar kat et, onca egolardan sıyrılmak için çalışmalar yap, gelinen noktaya bak!

Onca yıl tv yi, sırf gelişime engel oluyor diye, bilinçli olarak çıkar hayatından, bu kez de pc ye takıl kal!

Yok… Olmayacak böyle…

Bu da bağımlılık bir şekilde…

Okumaya devam ediyor musunuz, bilemem, ama coştum bir kere ben (uzun olduğunun farkındayım yani yazının).

Neyse efendim… Geçenler bu durumu fark etmiş, oğlumun odasındaki televizyonu salona aldırtmıştım, pc den kurtulmak için biraz da tv mi seyretsem diye!

Hem de, bazı durumlarda oğlumla sohbet ederiz diye, kankam salık vermişti, oğluyla denemiş, çok işe yarıyor diye…

Kısmet bu akşamaymış…

Adını hep duyduğum Ahmet Çakar’ı izledik, epey de bir güldük! (Önce Kenan Işık zannettim ama, olsun…)

Reklamları da izledim… Bir tanesi çocukluğumun reklamını andırıyordu.

Bir filmin fragmanı vardı, “Ayyyy onu da seyredelim diye ellerimi çırpmışım”, pc den seyretmeye alıştım diye sanırım biraz şaşırmışım!

Yalnız, bir programda çok bozuldum, ama aynı zamanda da en azından bir saat tv seyretmeye karar verdim her gün, diyet gibi…

Görüntüsünü Meltem Cumbul’a benzettiğim kişi, ki çok severim kendisini, sesini ise adını zar zor hatırladım, ki onun da çok severim yorumlarını, Işın Karaca zannettiğim kişi Funda Arar imiş…

Kıraç’ı da tanıyamadım, yaşlanmış ben görmeyeli…

Hala program yapar mı bilemem, ama, yapıyorsa eğer bir de Hülya Avşar’ı izlemek isterim!

Bir dönemler sinir olurdum, izlerken, programına çağırdığı kişileri kullanarak şımarmasına, konuklarına etmediğini bırakmayıp, reyting toplamasına…

Bakalım, kaç arpa boyu yol gitmiş, vallaha merak ettim!

Şimdi de pc esaretime savaş açtım, bilginiz olsun!

Tv ile de çok sıkı fıkı olacağımızı sanmıyorum…

Bakalım, sırada ne var, hep birlikte göreceğiz inşallah!...

Gülgün Karaoğlu
Mart,06/08

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..