Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '18

 
Kategori
TV Programları
 

TV8 Dizi Konusunda Başarılı Olur mu?

TV8 Dizi Konusunda Başarılı Olur mu?
 

2013 yılında başarılı televizyoncu Acun Ilıcalı tarafından satın alınan TV8 kanalı bu güne kadar genellikle yarışma programlarıyla yayın hayatına devam ediyordu. Hazal Kaya ve Aras Bulut Iynemli’nin rol aldığı 2014 yapımı Maral: En Güzel Hikâyem dizisi dışında da dizi konusunda bir adım atılmamıştı. Bu sezon hem Star TV’de geçen sezon yayınlanan ‘Jet Sosyete’ ve ‘Adını Sen Koy’ dizilerini transfer etti hem de bir Kore dizisinden uyarlanan ‘Kızım’ dizisini izleyici ile buluşturdu. ‘Jet Sosyete’ yeni kanalındaki ekran yolculuğuna geçtiğimiz haftalarda başladı. Reyting sonuçları eski kanalındaki benzer oranlarda çok iç açıcı değil ama dizi konusunda atağa geçen kanal bence diziye biraz daha şans tanıyacaktır.

Başrollerinde Buğra Gülsoy, Leyla Lydia Tuğutlu ve çocuk oyuncu Beren Gökyıldız’ın rol aldığı ‘Kızım’ dizisi ise tahminlerin tersine iyi bir reyting grafiği çizerek gidiyor. Dizinin bu başarısı açık söylesek gerekirse bir sürpriz oldu dizi dünyası için. TV8 dizi konusunda atağa yeni geçmiş bir kanal, izleyici henüz bu kanalda dizi izleyemeye alışkın değil. O nedenle bu kanalda yayınlanacak bir diziye açıkçası ben bir izleyici olarak çok fazla şans vermiyordum. Ancak; ilk bölümüyle reyting sıralamasında ikinci sıraya yerleşen dizi ikinci bölümüyle zirvede yer aldı. Bu arada yaşanan gün değişikliği de “İlk bölüm reytingi acaba kanalı tatmin etmedi mi” düşüncesinin tersine diziye daha iyi geldi ve dizi birinci sırada yer aldı. Üçüncü bölümüyle de iddiasını sürdürerek reyting listesinin ikinci sırasına yerleşti. Dördüncü bölümden sonra beşini sıraya düşüp bu sırada devam etse de şansı Jet Sosyete’den daha fazla görünüyor. Reytingleri daha fazla düşmediği sürece şimdilik yayından kalkma tehlikesi yok gibi duruyor en azından.

Acun Ilıcalı zaten başarılı vizyona sahip bir televizyoncu, bugüne kadar yaptığı programlarla bunu zaten kanıtlamıştı. Demek ki, deneyimi bu konuda da kendisini gösterdi ve TV8 dizi konusunda da diğer kanallarla iddialı bir yarış içine girmiş oldu. Dileriz ki; dizinin başarısı devamlı olur.

Ancak, reyting başarısına rağmen dizinin hikâyesinde ufak tefek pürüzler olduğunu da söylemek gerek. Dizide her şey biraz hızlı ilerliyor sanki. İlk bölümde baba-kızın tanışıp bir arada yaşamaya başlamaları çok acele olmuştu.  Hikâyede olması gerekenler, konuşulması gerekenler zamanında konuşulmadı. Mesela; bir anda bir kızı olduğunu öğrenen Demir hapisten kurtulmak için mahkemede kızı olduğunu kabul etti ama kendi duygusal dünyasında bu gerçeği uzun süre kabullenemedi, kızına çok aksi davrandı şimdi de yavaş yavaş alışmaya başladı. Demir’in bu gerçeği bir anda kabullenememesi aslında normal bir durum ancak olayı kendi içinde sorgulamaması bir eksiklikti.  Demir, gerçeği öğrendiğinden beri “Bu çocuk gerçekten benim kızım olabilir mi” diyip geçmişte yaşadığı bir ilişkiyi düşünmedi, olayı sorgulamadı, kızın annesinin kim olduğuna dair fikir yürütmedi. Öykü’nün ona annesinin öldüğünü söylediği bir sahne görmememize rağmen Demir ve Öykü’nün böyle bir gerçeği kabullendiğini gördük. Sonrasında Demir Öykü’nün teyzesi sandığı kadını buldu, annenin yaşadığını öğrendi. Bundan sonra “Anne kim olabilir” diye düşünüp arkadaşıyla liste yapmaya başladı. Bu liste yapıp, geçmişteki sevgililerle buluşma sahnesi eğlenceliydi ama Demir böyle liste yaparken Cemal’in hop diye Öykü’nün annesini bulması garip oldu. Sonuçta; Demir bile kim olduğunu daha yeni düşünmeye başlamıştı. Öykü’yü Demir kızı olarak bilen Cemal’in Öykü’nün annesinin kim olduğunu birden bire anlaması ve kadının karşısına çıkıp “Kızını buldum” demesi hikayede bir parça kopukluk yarattı. Annenin eski sevgilisi olan Asu olduğunu anladıktan sonra onu bulsaydı ya da Asu ortaya çıktıktan sonra annenin o olduğunu öğrenseydi “Öykü benim kızım mı” diye sorması daha mantıklı olur.

Ama bu kopukluklara ağmen Buğra Gülsoy’u baba rolünde izlemeyi sevdim. Özellikle Öykü’yü tam anlamıyla sevmeye başlayınca ve bu arada kızın hastalığı ortaya çıkınca vereceği mücadeleyi merak ediyorum. Babalığın yanı sıra hayatta bir dikiş tutturamamış, ipsiz sapsız ,eğlenceli dolandırıcı rolüne de çok oturmuş. Zaten, dramdan çok böyle eğlenceli, komik, birilerinin arkasından türlü işler çeviren üçkâğıtçı roller daha çok yakışıyor kendisine.  Bu nedenle Demir ve kendisi gibi üçkâğıtçı arkadaşı Uğur ile sahneleri dizide izlemeyi en sevdiğim sahneler oldu.  Uğur’un oğlunu doğru düzgün bir iş yapıyor zanneden saf ve masum annesi de en favori karakterim.

Öte yandan, Candan’ın baba-kızın hayatlarına dahil oluşu da biraz aceleye gelmiş gibiydi ve inandırıcı olmadı. Kimse, kafede kendisine fal bakan küçük bir çocukla evine sanat eksperi olarak gelen bir adamı evsiz kaldılar ya da kaza geçirdiler diye evine almaz, çocuğu da bu kadar kısa süre içinde sevip benimseyemez. Bu olayları birkaç bölüme yaysalar daha mantıklı olurdu. Demir ve Candan’ın ilerde başlayacak aşkları da merak uyandırmadı bu şekilde. Buğra Gülsoy ile Leyla Lydia Tuğutlu partner olarak uyumlu olmuşlar, enerjileri tutmuş ama karakterler inandırıcı bir biçimde birbirlerinin hayatlarına girmeyince o uyum yarım kalabiliyor ve karşılıklı sahneleri tat vermeyebiliyor. Demir’in Candan yerine Uğur ya da Cemal ile sahneleri daha ilgi çekici ve inandırıcı duruyor. Çünkü, karakterler arasındaki hikaye izleyiciye mantıklı bir biçimde anlatıldı.

Ama Candan karakterini veteriner olarak yazmaları fikri çok şahane olmuş. Dizilerdeki sevecen başrol kadın karakterlerimiz genellikle öğretmen,  çocuk doktoru ya da zengin iş kadını olurdu. Candan’ın veteriner olması hem farklı olmuş hem de hayvanlara gösterilmesi gereken ilgi ve sevgiyi anlatması açısından duyarlı bir hareket olmuş. Candan’ın baktığı at için “Siz istediğinizde değil kendi istediğinde koşacak” şeklindeki repliği de insanların hayvan haklarını yok sayarak onlara ne kadar çok yüklendiklerini anlatan güzel bir mesajdı. Senaryoda bu duyarlılığa yer verdikleri için tebrik etmek gerek dizi ekibini.

Dizinin çocuk oyuncusu Beren Gökyıldız’ın canlandırdığı Öykü de bir önceki dizisi Anne’deki karakterinden çok farklı değil aslında. Yine de bu dizide kendisini bir noktadan sonra sevecek bir babası olduğu ve o babanın da komik, eğlenceli bir tarafı olduğu için daha şanslı diyebiliriz. Ancak, karakterin bilmiş ve ukala hallerinin biraz aşırı kaçtığını belirtmek gerek. Yaşından bu kadar büyük laflar ve tavırlar sevimli değil aksine sevimsiz gösteriyor karakteri.

Dizinin bir diğer dikkat çeken karakteri de az önce de söz ettiğim Cemal.  Karakteri canlandıran Serhat Teoman daha önce genellikle naif, tatlı, zengin, sevimli aşık adam rollerinde oynayan bir oyuncuydu. Aslında ‘Bugünün Saraylısı’ dizisindeki rolü de bu dizideki gibi kötü diyebileceğimiz, hırslı, içten pazarlıklı bir karakterdi ama bu dizideki fiziksel değişimi ve duruşu kendisinde farklı bir hava yaratmış. Bu dizideki hapisten çıkmış, öfkeli, intikam peşinde, belalı mahalle serserisi rolü daha önce canlandırdığı karakterlerden farklı olmuş ve böyle farklı bir karakteri oynamak yakışmış kendisine. Gerçi, şimdiye kadar rolü aktif değildi. Ancak, Öykü’nün gerçek babası olması ihtimali karakteri daha önemli bir konuma getiriyor tabi ki. Öykü’nün annesi Asu ile geçmişte bir ilişkisi olan Cemal, Asu’ya “Beni Demir ile aldattın”dedi ama Demir anne olabilecek eski sevgililer listesi yaparken “Asu olamaz. Onu karıştırma” dedi.  Bu replikten sonra “Demir ve Asu arasında aslında bir ilişki olmadı. Demir belki de arkadaşına ihanet etmemek için onun sevgilisi ile bir şeyler yaşamadı” tezini ortaya atabiliriz. Bu durumda da Öykü’nün babasının Cemal çıkması daha yüksel bir ihtimal gibi görünüyor. Hem Öykü’nün babasının Demir olmaması ancak ikisinin birbirine baba-kız gibi bağlanmaları hikayeyi daha duygusal bir boyuta taşıyabilir. Sonuçta önemli olan kan bağı değil aradaki duygusal bağ ve birbirini sevmek mesajı verilebilir.

Dizinin orijinal versiyonunu izleyenler babanın Cemal olduğunu söylüyorlar. Zaten, öyle çıkmazsa da bu karakterin hikayede bir önemi kalmaz. Sadece zamanında Demir’den kazık yiyen, hapse giren, parasının peşinde olan ve aldatılan bir eski dost hikayeye çok bir şey katmaz. Üstelik, Serhat Teoman da öyle anlamsız yan karakterleri oynayacak kadar deneyimsiz bir oyuncu değil. O da başrollük ya da başrol kadar önem taşıyan karakterleri oynayacak bir isim. Bu nedenle; Öykü’nün babası çıkabilir ve Demir ile aralarındaki çekişme daha da büyüyebilir. Yani, gerçek hayatta yakın arkadaş olan iki oyuncu dizide hem birbirlerine attıkları kazık hem de aynı kızı sevip Öykü’nün babası olması konusunda baya çekişecekler gibi görünüyor. Zaten anne karakteri ortaya çıktığına ve hem Demir hem Cemal gerçeğin peşine düştüğüne göre bu konu bir-iki bölüme kadar açıklığa kavuşur herhalde. Öte yandan adını ilk duyduğumda biraz önyargılı yaklaştığım Selin Şekerci de; çocuğunu kabullenememiş, sorumsuz, hayatta yaşadıklarından korkmuş, her şeyi boşvermiş kadın rolüne oldukça yakışmış. (Ama Demir ve Öykü’nün giderek daha tatlı bir baba-kız olduklarını gördükçe ben de babanın Demir çıkmasını diliyorum)

Dizi şimdilik komik bir havada devam ediyor ama dizinin yayınlanan ilk tanıtımında Öykü’nün hasta olduğunu ve Demir’i unuttuğunu izlemiştik. Zaten geçen haftaki bölümde hastalığı da etkilerini göstermeye başladı. Öykü’nün hastalığı gün yüzüne çıkınca dizi de yavaş yavaş dram havasına yönelecek gibi duruyor. Daha doğrusu biraz komik biraz duygusal bir havada devam edecek gibi. Zaten dizinin hikayesi de esas o zaman başlayacaktır. Umarım, o zamana kadar hikayedeki ufak pürüzler de giderilir ve hikaye tam anlamıyla oturur. Reyting başarısı da bu şekilde güzel giderse sezonun sevilen dizilerinden birisi olarak dizi severlerin listesindeki yerini iyice sağlama alacaktır.

 
Toplam blog
: 23
: 4537
Kayıt tarihi
: 01.03.13
 
 

Gazetecilik/ Radyo Tv alanlarında eğitim aldım. Şu an aktif olarak çalışmamaktayım. Ancak dizigaz..