Twıtter yasağı ve hidayetine güven duyulmayan, zulüm paralelliği!

''Twıtter'ın kökünü kazıyacağız''. ''Uluslararası camia beni hiç ilgilendirmiyor'',

Bunu söyleyen, Türkiye'nin Başbakan'ı R.T. Erdoğan. Gece yarısı twıtter'ın kökü kazınıyor. 

Neden?

Çünkü Başbakan ve hükümetinin işine gelmiyor, bütün yolsuzluklar, rüşvet ve telefon tapeleri ortaya saçılıyor. Başbakan zor durumda kalıyor. 

İleri demokrasiyi ağzına plesenk eden bir parti ve Başbakan'ın; derhal Başbakan'lık denetleme Kurulunu harekete geçirip bütün bu iddiaların soruşturulmasını istemesi gerekirken, yasaklardan medet ummasının tek nedeni, sosyal medyanın haklılığını teyit  etmekten başka birşey değildir.

Şimdi, senin Çin ve Suriye'den ne farkın var? Esed'e diktatör diyen Başbakan Erdoğan, Esed'in tedbirlerinden medet ummaktadır! 

Allah'ın hidayetine kulak asmayan bir insanın, hidayetide güven verici olmaz. Hidayet için Allah'a sığınan bir insanın da karanlıkta kalması söz konusu değildir. Kul'un zulmünde hidayet beklemek ise, şeytanla yatağı paylaşmaktan başka bir şey değildir. 

Bir toplumda aydınlar,uyarı görevini yaptığı müddetçe yok olmasa bile zulüm azalır, aydınların sustuğu toplumlarda zulüm eğemen olur ki; monarşi ve dikta rejimleri, halka zulümlerini arttırarak yaşamsal haklarını kısıtlar. 

'Gezi' eylemleriyle dozunu arttıran zulüm için, Cengiz Çandar'ın şu çarpıcı yorumu dikkat çekiyor. '' Benim için Tayyip Erdoğan ''Gezi'de'' bitmişti, zira orada, onda olmadığına inanmış bulunduğum ve bir liderde görmeye tahammül edemiyeceğim bir özelliğin farkına varmıştım; zalimlik. Bir başka deyişle kendisinden daha zayıf konumda ki insanlara zulmedebilecek  dürtüyü içinde taşıması. Bu özelliğini gezi vesilesiyle öğrenmiş olsam da ''zalimlik'' te sınırsızlığını ve gaddarlık ölçüsünü tahmin edememiştim. Berkin Elvan'ın ölümünden sonra o yanını da  hayret ve üzüntü ile öğrenmiş bulunuyorum''. 

Zalimler daima zulümden beslenirler. Onların gıdasının ana kaynağı zulümdür. Hükümranlıklarını sürdürebilmeleri için kayıtsız şartsız biat edilmesini isterler. Aksi durumda elinde ki gücü kullanarak, her türlü yasağı ve şiddeti uygulamayı kendilerinde hak görürler.

Zalimlerin etrafı, bir takım aydınlar ve servet tutkunu zümre ile kuşatıldığı görülür. Daha çok kazanmak, itibar görmek ve saltanatlarını sürdürmek adına yapılan haksızlıklar karşısında susarlar, uyarı görevlerini yapmak yerine, bir çeşit dalkavukluğa soyunurlar. 

Bu durum zalimi daha çok hoyratlaştırır, güçlendirir. Dolayısiyle zulüm her geçen gün biraz daha kök salar. Yasaları, hukuku kendi çıkarları doğrultusunda düzenler, her yaptıkları yolsuzluğa, aykırılığa, insan haklarına, haber alma özgürlüğüne yapılan saldırılara bir kulup bulmakta ve olayları çarpıtmakta ustalaşırlar.

Bugün ülkemizde yaşatılanlar da bir zulümdür. Twıtter kapatılması, başbakan konuşacak diye Ankara'da, yol kenarında ki ağaçların kesilmesi,  dört bakan, çocuklarının ve diğerleri hakkında ki ithamların soruşturulmasını önlemekte hem zulüm, hem de kul hakkına  saygısızlıktır. 

''Zalimle'', zalimlerin ilişkisi daima çıkar ilişkisine dayanır. Bunları destekliyenler, yarınlarını ve çocuklarının geleceğini ipotek altına aldıklarını anlamazlar, düşünmezler.

Bugün susanlar, dilsiz şeytan'ı oynayanlar, elleri vicdanlarına gitmeyenler, yarın huzura çıktıklarında söyleyecek sözleri bulabilecekler mi?

Unutmayın ki; ''zalim'in'' zulmünden başka vereceği, yine zulümdür...