Üç “İlk aşk”: İlk yazı

Kısa bir süre önce sinemada fragmanını gördüğüm ancak sinemada gidemediğim filmin televizyonda olduğunu öğrenince yazmam gereken “İlk aşk” yazılarına birinin daha eklendiğini düşündüm. Turgenyev’in romanındaki ilk aşka pek benzemiyordu bu filmdeki aşklar. Belki Ezginin Günlüğü’ndeki ilk aşk daha tanıdıktı.

Filmlerin güzelliğidir bu, sahilin sessizliğinde bile güzel bir dans müziği vardır. Eski bir sandal kumların üzerinden suya doğru çekilir, adı Menekşe’dir. Renginin mavi olmasına karar verilir, ilk aşkların en gençleri tarafından... Bazı aşklar çok gecikmiştir gönderilmeyen mektuplarda saklanıp, yaşamın çoğunu bitirip... Kimi aşklar yanlışlıklar içinde kaybolmuştur...

“Hayallerinin peşinden gideceksin, ne olursa olsun” der, hayallerinin peşinden gidemeyen.

“İlk aşk” filmini sevdim. Fahir Atakoğlu’nun müziği sakin denizin üzerindeki sandalın salınımları gibiydi. Oysa yaşam fırtınalı bir günde denizin üzerinde kalmaya çalışmak gibi birşeydi. Filmin senaryosunun kimin olduğunu merak ettim, üç kuşağı bu kadar iyi kim tanıyabilir diye. Bir ekip yazmış. Yönetmen Nihat Durak iyi bir film çıkarmış. Vahide Gördüm, Çetin Tekindor, Tarık Pabuçcuoğlu ve diğer tüm oyuncular çok iyilerdi. Eski Yeşilçam’ın oyuncuları bazı başrollerde oynayanları saymazsak çok iyi olurlardı. Şimdiki filmlerimizin başrolleri de diğer oyuncuları da çok iyiler.

Filmi televizyonda seyredince sinemadaki tadı olmuyor. Tek iyi yanı bol bol reklam araları oldu ve bu aralarda yazdım, gördüklerim henüz tazeyken... Filmin son reklam arasında henüz sonunu görmeden gönderiyorum.

Yazacaklarım bitmedi, “İlk aşk” başlıklı iki yazı daha yazacağım:

İkinci: Turgenyev’in romanı “İlk aşk”, bu romanın ülkemize uyarlandığı TRT filmi hakkında yazmayı uzun süredir düşünüyorum.

Üçüncü: Ezginin Günlüğü’nün “İlk aşk”ının müziğimizin önemli albümlerinden biri olduğunu düşünüyorum ve bu albümü yazmayı istiyorum.