Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Aralık '09

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Üç insan, üç ölüm...

Üç insan, üç ölüm...
 

Gezegende gün batarken!...


Zeki, Ali ağabey ve Nihal teyze... Cumhuriyet tarihinin, sanat ve edebiyat insanları... Bu gün bir rastlantıyla , soğuk bir aralık gününde, aynı camide, cenaze namazlarını kılarak, onları son yolculuğa uğurladık... Ailelerinin ve dostlarının başı sağolsun.

Nihal Önal, John Steinbeck'ten, E.Guillevic'e, Lorna hill'den Haruki Murakabi'ye, kadar dünya edebiyatından yaptığı nitelikli çevirileriyle ön plana çıkmış, asırlık, bir cumhuriyet kızıydı... Sinema ve müzik sektörüne iki değerli oğul da yetiştiren...

Zeki Ökten(1941), üç kez ''Altın Portakal'' ve Sürü filmiyle de, Altın Leopar ödülünü hak etmiş, mütevazi, insancıl, sinemada oyunculuğu da beceren, bir film insanı, Türk sinemasının orta kuşaktan, nitelikli bir yönetmeni!...

1961 yılında yönetmen yardımcılığı ile işe başlamış; Nişan Hançer, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Lütfü Akad ve Memduh Ün'le, yönetmen yardımcısı olarak çalışmış ve 1963 yılında Ölüm Pazarı'yla başladığı yönetmenlik serüvenini kırka yakın filmle sürdürmüş, bir sinema emekçisi, bir sinema insanı, insanı gururlandıran, nitelikli bir ülke aydını...

Kendine özgü tarzıyla, gerçekçi, duygu yüklü, naif bir sinema yapan ve sinemamızda tartışılmaz kimliğiyle, önemli bir iz bırakan yönetmenin, dünya sinemasında hak ettiği yeri bulamamış ''Sürü'' filmi başta başta olmak üzere; Bir Demet Menekşe, Askerin Dönüşü, Kapıcılar Kralı, Düşman, Faize Hücum, Pehlivan, Ses, Aşk üzerine Söylenmemiş Her Şey'deki o müthiş bölüm ve biraz da yaşın getirdiği duygusallıkla örülmüş Güle güle ve Gülüm, filmleri, benim hep anımsayacağım filmsel güzellikler!...

Ali Taygun, (1943) Robert Kolej ve ABD'de Yale Üniversitesi tiyatro yönetmenliği bölümünden ''Master of Fine Arts'' derecesiyle mezun olmuş bir tiyatro insanı... 12 Eylül döneminde ''Barış Davası'' nedeniyle gözaltına alınan ve tutuklanan ilerici bir ülke aydını...

Ve aynı zamanda; Helsinki Watch adlı kuruluş tarafından onurlandırılarak, dünyanın önde giden insan hakları gözlemcileri olan, ilk on kişinin içinde yer alan ve Danimarka'daki PL Vakfının ödülünü de, Amnesty International ile paylaşan bir dünya aydını!...

TV yapımcılığıyla da uğraşmış, İngiliz edebiyatından Shakespeare dahil, önemli çeviriler yapmış ve ''Masal Bahçesi'' ismiyle bir oyun da yazmış, olan, ilerici bir sanat insanı...

Kent Oyuncuları kadrosunda kariyerine başlayan Taygun, 1974'te Şehir Tiyatrolarına girmiş, Ankara Birlik Sahnesi, Ankara Çağdaş Sahne, Ankara Devlet Tiyatrosu ve Ankara Devlet Operasında da, oyunlar sahnelemişti.

1978 martında Barış Derneği yönetimine girmişti... Aynı yılın sonbaharında, Polonya'da toplanan otuzuncu yıl, ''Dünya Aydınları Konferansı'' na katılıp, yaptığı etkileyeciği bir konuşmayla, herkesi büyülediği, anılarımızdadır!...

12 Eylül kırımında, tutuklanan Ali Taygun, ''Barış Derneği Davası''nın ilk savunmasında, Aiskhylos'un MÖ 472'de yazdığı "Persler" adlı tragedyasına gönderme yaparak, o müthiş savunmasında (!), şunları söylemişti:

"Bu yapıt sadece bir ilk yapıt olarak kalmamakta, aynı zamanda sanat ve kültür adamlarının neyi savunmaları gerektiğini belirlemekte, kendinden sonra geleceklere izlenecek bir yol çizmektedir.

Ben sanatımın 2500 yıllık tarihinde meslekdaşlarımın izlediği bu yolda yürümekten başka bir şey yapmadım. Bir kültür ve sanat adamı olarak barışı ve onun esas unsurlarından ikisini: "İstiklâl-i tam" mı ve "hakimiyetin bilâ kayd-ü şart millete aidiyeti"ni savundum. Bu benim asli ve yurtseverlik görevimdir."

"Gelmiş geçmiş insanların yarattığı değerlerin tümünden gelecek tüm insanlara karşı sorumlu olan sanat ve kültür insanları işte bu yüzden barışı ve onun esas unsurları olan bağımsızlık ve demokrasiyi, varoluşlarının asli koşulu sayarlar ve varolduklarından beri bunların gözetimi için uğraş verirler."

"Sanatın ve kültürün hammaddesi hayattır; savaşınki ise ölüm. Sanatsal üretimin kaynağı insan sevgisidir, yaşama sevincidir. Bu duygularla harbedilebilir mi ? Sanat güzeli arar. Muharebede 'güzel' bulunur mu ? Sanat insanoğluna, onun yüceliğine yöneliktir, dövüş ise insanda ilkel bir güdüdür. İşte bunun için barış hayattır, insandır, sanattır; savaş ise ölüm.

İşte bu nedenle, bir kültür adamı olmanın bilinci ve gereğiyle ben barış safındayım. Barış Derneğindeyim ve karşınıza geldim."

Yargılandığı 12 Eylül suçlarından, bir zaman sonra, aklanmasının ardından Şehir Tiyatrolarına dönen ve 1993'ten bu yana TV yapımcılığı da yapan Taygun, başta Shakespeare olmak üzere İngilizce'den birçok oyun çevirdi, uyarlamalar yaptı ve yukarıda değindiğimiz gibi, ''Masal Bahçesi'' adlı bir oyun da yazdı.1996 yılındaki Habitat etkinliğinde, üretip, gerçekleştirdiği ''Lirik Tarih Gösterisi'' unutulmazdı!...

Ali Taygun son otuz yıl içinde, yazılı medyada , mesleğinin yanısıra, seyirlik sanatlar, felsefe, estetik ve politik konularda yüzlerce yazı ve makaleleri yayınlandı. Gene şehir Tiyatrolarında yönetmenlik yapmaya çalışıyor ve Yeditepe Üniversitesinde, öğretim görevlisi olarak, tiyatro dersleri veriyordu...

Özgün kimliği ve yaratıcı sanatçılığıyla bu ülke için, çok önemli bir kayıp... Onu ve sanatsal yaşamını, evrensel kültür anlayışını, başta yeni kuşak genç tiyatroculara, birilerinin nitelikli bir yapıtla anlatması gerek!...

Aramızdan ayrılan, bu üç ülke aydınımızın da, ruhları şad olsun, toprakları ışıkla dolsun...

21.aralık.2009 / Perpa,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..