Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Bütün renkler hızla kirleniyordu!...

Bütün renkler hızla kirleniyordu!...
 

'All the colours were soiling at the same speed.White was given the first prize.'' Özdemir ASAF


''Aç kapıyı bezirganbaşı, bezirganbaşı, bezirganbaşı!...'' (Şarkılı, çocuk oyunu)

''27 Mayıs İhtilali'' nin olduğu 1960'lı günlerde, okulların tatil olmasının da verdiği keyifle, çeşitli çocuk oyunları oynar ve sarı yirmibeş kuruşları basıp satınaldığımız, Atatürk ve Cemal Gürsel Paşa'nın ''renkli'' posterlerini çıtalar, Beşiktaş Yıldız'ın arka sokaklarından, Yenimahalle'ye doğru yirmi, yirmibeş kişilik gruplar halinde marşlar söyleyerek, kendimizce ''nümayiş'' yapardık!... Camlardan yapılan alkışlı tezahürat ve atılan bonbon şekerleri de, işin keyfine keyif katardı!... En büyük alkışı, '' ...Olur mu böyle olur mu, kardeş kardeşi vurur mu, kahrolası diktatörler, bu dünya size kalır mı!... '' dizelerinin ardından alırdık... O günlerden çocuk aklımda kalan, bir de annemin alyansını ''Cumhuriyet'' e hediye ettiği ve küçük bir memur eşi olan annemin hiç bileziklerinin olmadığı!...

1960'lı yıllarda , Cumhuriyet ve onun koruyucusu ordu ve gençlik çok önemli değerlerdi... 19 Mayıs Gençlik ve Spor bayramı'na çok önem verilir, İstanbul'daki 19 Mayıs bayramlarında stadlar dolup taşar, harp okullarının gençleri büyük bir rekabet içinde, en müthiş, en görkemli gösterileri yapmaya özen gösterirdi ki, o gençlerin çoğu, bu gün en üst rutbelerde, asker yöneticilerdir!...

Bu gün, bu ulusun gözbebeği ordunun yönetici kadroları, haklı ya da haksız ne hale düşürülüyorlar!...

O gençlerden bazıları, ayrıca bu gün Ergenekon siyasi dava sürecinin bir yerinde de, sanık ya da tanık olarak bulunuyorlar...

Cumhuriyetin genç yeni kuşağı bir kanalda ilerlerken, Atatürk'ün ve silah arkadaşların öncülüğünde kurulmaya çalışılan ''Ulus Devlet''... Ve onun yeni üretim ilişkileri içinde tasfiye etmeye çalıştığı doğudaki feodal yapı!...

Ve de daha önemlisi; sorgulama, araştırma ve geliştirmeden iyice yoksun düşmüş, bilimden ve pozitif düşünceden uzaklaşmış, batının isteği doğrultusunda, (!) kendine özgü ''Toprak Sistemini'' aymazca bozmayı gerçekleştirip, bütün toplumsal dengeleri alt üst ederek, büyük bir gafletle devletin bel kemiği bu yapıyı değiştirmiş ve bu coğrafyadaki bilimsel düşünceden zaman içinde müderrisi, ulemasıyla kastlaşarak tamamen kopmuş, batıdaki düşünsel ve teknik konulardaki gelişmelere, kendi iç dinamikleriyle bir seçenek oluşturma marifetine bir türlü sahip olamamış, gelişemeyen, durağanlaşmış bir millet ve bir köhne devlet; atamız Osmanlı!... Ve onun devamı olarak, bir türlü demokratik hukuk devletine evrilememiş bir ''Ulus devlet'' ve onun eğretilikleri!... Ve de onun, kırk yılını benim fiilen yaşadığım, bitmez, tükenmez sancıları...

Asker-sivil bürokrasi ve diğer kurumların iyice yozlaştığı, ancak artık çöküşe geçildiğinde, özellikle Balkanlar'da ve Doğu Anadolu ve de Mezopotamya'da kendini korumaya çalışmak için bazı reformist önlemleri alsa da , Sultan Abdülhamid tarafından biraz da misyonlara karşı, bilim ve eğitime önem verilerek, toparlanmaya çalışılmış olsa da ( ve ona da pek izin verilmemiş...), formunu, niteliğini kaybetmiş bir İslami devlet yapısından kalan ve Atatürk'ün ölümünden sonra , Pax Americana desteğinde, hızla eski mecraya dönmeye asker-sivil bürokratlarca tevessül etmeyle başlayan ve nihayetinde bu günkü durumlara evrilip gelen bir siyasi süreç!...

Şimdi bu süreçin eski ve yeni tarafları, bir tarafta, ''siyasetçinin bayramlığıyla, kefeni yanındadır'' anlayışıyla siyasetin ve erkin öznelleştiği, bir erk savaşında ve Pax Americana destekli eskinin gücünü iyice hissettirdiği bir savaşımın içinde yer alıyorlar!...

Bartholomeos'un temsil ettiği ülkedekidört bin kişiye ve taleplerine siyaseten yaklaşım tarzı, Kürt Sorunu'na yaklaşım tarzı, emekçilerin yaşama haklarına yaklaşım tarzı, özelleştirme tarzı, ekonomiyi daha da borçlandırarak ekonomi-politika üretme tarzı, kadrolaşma tarzı, hukuk ve adaletin uygulanma tarzı, geçmiş zamanlardaki iktidar uygulamalarından özünde bu iktidar döneminde de pek büyük bir fark göstermediğine göre(!), bu iktidarın ve destekçilerinin hedefledikleri nokta, ordunun ve bağlaşıklarının bu ülkedeki güç ve etkinliğini zayıflatıp siyaseten yok etme olarak gözönüne geliyor!...

XXI.yüzyılda, bizce acı olan şudur:

Biz hala neden bütün renklerimizi kirletmeye devam ediyoruz?...

Neden, ''Kurtuluş Savaşı'' dönemindeki , ''Sovyet Devrimi'' nin büyük etkisiyle, kısa dönemli görece bağımsızlık hareketimiz dışında, büyük bir savaş da görmemiş bu ülkeyi, ikiyüz yıldır gizli bir yarı sömürge gibi yöneten batıya karşı, kendi iç güçlerimizce , kendimizi, kimliğimizi, kişiliğimizi kurtarabilecek ve yeniden yaratabilecek bir süreçi başlatamıyoruz?... Sorun ve çözüm, ittihak ve Terakki'yle başlayan bir siyasi ve toplumsal kutuplaşmanın bu modern zamanlarda bir hesaplaşmasıyla mı sınırlı acaba?...

Diyarbakırlı(!), Ebul-İz El Cezeri, 800 sene önce hidrolik sistemle çalışan pek çok otomatik eser ortaya koymuştu!...

Ve o zamanlarda bizim bilim insanlarımız yaptıkları robot atlara hareket verirken, Batı bilimi, bir saatin işleme düzeneğine, “Acaba içinde cin mi var ?...” diye yaklaşabiliyordu!...

Avrupalı büyük ölçüde bilimsel yapılanmasını, rönesans ve sanayi devrimini ve dünya egemenliğini, bu topraklardan çıkan bilim insanlarına borçludur!... İbni Sina, Razi ve Zehravi gibi bilim insanlarının yapıtlarına!...

Şimdi onlar sahip ve demokrasiden nasibini alamayan ya da alabilemiyen biz de , biraz da ahmaklığımızla, onların gizli köleleri... Onlar yokuşa, biz inişe!...

Bu millet kendini yenileyip, değiştirmek zorundadır; başka yol yok!...

Ve yoksa biz, bu büyük dalaşmaların, didişmelerin içinde debelenip dururken, atı alan gene Üsküdar'a geçecek!...

24.aralık.2009 /Perpa,

 
Toplam blog
: 392
: 4592
Kayıt tarihi
: 12.03.07
 
 

İstanbul doğumluyum. Sağlıklı beslenme, yüzme, doğada yürüyüş ve çevre özel ilgi alanlarım. Şiiri ve..