- Kategori
- Sinema
Üç Maymun
Duymayan, bir garip evrende yaşayan Hacer miydi? Dur, ben daha uzun uzun duracağım Hacer'de. Hacer?!
Biz Maltepe'deydik. Servet, Eyüp'ün patronu Servet karanlıkta yol alıyordu. Bir yerden gelip bir yere gidiyordu uykusuz patron ve....
Başta da sonda da yağmur vardı, karanlık ve inliyordu dünya, yoğun acılarda.
Bu yol, bizim köy yoluna benziyordu, sakına o, o olmasın! Servet hep ter içindeydi, Servet, politika zordu, para kazanmak ve duygusaldı bizim Servet, biri şiir okumasın, başlardı ağlamaya.
Eyüp bu öykünün neresinde duruyor, ya Hacer, ya İsmail?
Benim yerime gir içeriye, ben ailene bakarım, hep bakarlar zaten her türlü ve çıkınca eline toplu para geçer, yaşarsın. Biliyorsun durumumu, ben içeriye giremem, benim gibilerin dışarıda olması şart!
Eyüp içeride yaşadı 9 ay, çıkışta yeniden doğmuş gibi olacak; ama hangi gerçekte bulacaktı kendini Eyüp? (Lütfen boşlukları dolduralım, zamanımız kısıtlı.)
Cep telefonlarında çalan melodilere dikkat etmeli; hem bir şeyleri başlatabilir, hem de....
"Sen de sev ama sevilme,
aşk acısı çek ben gibi...."
Gören ama aslında görmeyen İsmail mi, evin oğlu?
Gören, gerçeği gören ama hep susan Eyüp mü?
Duymayan, bir garip evrende yaşayan Hacer mi?
Dur, sen de dur! Daha ben uzun uzun duracağım Hacer'de. Hacer!?!
1. Not: Üç Maymun'dan az önce çıktım. Yağmuru bekliyorum, dolu dolu istiyorum bende onu. Diretiyor İstanbul, neymiş, şimdi güneş vaktiymiş!
2. Not:
Sanki,
sanki o süreç
içersinde
yalnızca Hacer vardı,
biraz İsmail,
az biraz Eyüp,
az az az biraz da Servet
ve tabii ki
İstanbul!...
Kükreyen
ve
ağlayan
yağmur yağmur...
Sanki,
bir film değildi
beni içine çeken,
bir bir bir
düşüncenin çığlığıydı...
Çıplaktım!
Ş.Y.
3. Not: Teşekkürler Nuri Bilge Ceylan, teşekkürler Hatice Aslan ve Yavuz Bingöl ve Ahmet Rıfat Şungar ve Ercan Kesal.
Başta da sonda da yağmur vardı, karanlık ve inliyordu dünya, yoğun acılarda.
Bu yol, bizim köy yoluna benziyordu, sakına o, o olmasın! Servet hep ter içindeydi, Servet, politika zordu, para kazanmak ve duygusaldı bizim Servet, biri şiir okumasın, başlardı ağlamaya.
Eyüp bu öykünün neresinde duruyor, ya Hacer, ya İsmail?
Benim yerime gir içeriye, ben ailene bakarım, hep bakarlar zaten her türlü ve çıkınca eline toplu para geçer, yaşarsın. Biliyorsun durumumu, ben içeriye giremem, benim gibilerin dışarıda olması şart!
Eyüp içeride yaşadı 9 ay, çıkışta yeniden doğmuş gibi olacak; ama hangi gerçekte bulacaktı kendini Eyüp? (Lütfen boşlukları dolduralım, zamanımız kısıtlı.)
Cep telefonlarında çalan melodilere dikkat etmeli; hem bir şeyleri başlatabilir, hem de....
"Sen de sev ama sevilme,
aşk acısı çek ben gibi...."
Gören ama aslında görmeyen İsmail mi, evin oğlu?
Gören, gerçeği gören ama hep susan Eyüp mü?
Duymayan, bir garip evrende yaşayan Hacer mi?
Dur, sen de dur! Daha ben uzun uzun duracağım Hacer'de. Hacer!?!
1. Not: Üç Maymun'dan az önce çıktım. Yağmuru bekliyorum, dolu dolu istiyorum bende onu. Diretiyor İstanbul, neymiş, şimdi güneş vaktiymiş!
2. Not:
Sanki,
sanki o süreç
içersinde
yalnızca Hacer vardı,
biraz İsmail,
az biraz Eyüp,
az az az biraz da Servet
ve tabii ki
İstanbul!...
Kükreyen
ve
ağlayan
yağmur yağmur...
Sanki,
bir film değildi
beni içine çeken,
bir bir bir
düşüncenin çığlığıydı...
Çıplaktım!
Ş.Y.
3. Not: Teşekkürler Nuri Bilge Ceylan, teşekkürler Hatice Aslan ve Yavuz Bingöl ve Ahmet Rıfat Şungar ve Ercan Kesal.