Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Şubat '11

 
Kategori
Mizah
 

Uçan memeli: hostes

Uçan memeli: hostes
 

Bazı hayvanlardan nefret ederiz. 

Kadınlar, farelerden korkarlar. Kocanızdan korkun. 

Kimisi bir kurbağaya dokunamaz. 

Kimsi yılanlara nefretle bakar. 

Kimsi kaçar yılanlardan. 

Yarasadan korkanlarda az değildir. 

İnsanın tepesinden geceleri, geçen kara bir şey. 

Akrep hamamböceği, sümüklü böcek… 

Çok örnekleri var. 

Bu tür hayvanlara karşı bir önyargımız vardır. 

Birde nefrete dönüştürmüşüzdür davranışlarımızı. 

Yılanın, gördüğün yerde başını ez. 

Kurbağayı hiç vıraklatma. 

Sümüklü böceğin tepesine, bir taş patlat. 

Bir böceği, çatırtıyla ayakkabının ökçesiyle ez. 

Ne kadar kolay değil mi? 

“Önemsiz gibi görünen her canlının bir görevi var.” Sözünü bir düşünsek bir anlayabilsek… 

Kendilerine verilen görevi, şartsız yerine getirir bütün canlılar. 

Dünyaya geliş (yaradılış) görevlerini yaparlar. 

Sinek gibi birkaç gün, balarısı gibi kırk gün yaşamak 

Görev tamamlanır ve biter hayat. 

Yarasalar gözleri olmayan ses dalgaları ile yolunu bulan canlılar. 

Uçar, havada beslenir. Doğurur, memelidir ve yavrularını sütle besler. 

Uçan tek memelidir. 

Çeşitli türleri vardır. 

Kan emenler, meyve yiyenler, küçük böceklerle beslenenler... Havada geceleri uçarak, sinekleri yok edenler... 

Mağaralarda karanlık bir ortamda geçirirler günlerini. Aydınlığa çıkmazlar. Işıkla araları iyi değildir. 

Karanlık olunca çıkarlar dışarı. Tüketirler havada uçan haşereleri. Yeniden karanlık mağaralarına dönerler. 

Ayaklarıyla baş aşağı tutunup uyurlar. 

Böyledir yarasalar. 

Şimdi kime zararı var yarasaların? 

Yok. 

Faydası var mı? 

Çok! 

Yarasalar olmasa, geceleri sineklerden uyuyamazsınız. 

“Gece ihanete gerekçedir” demiş, Atilla İlhan. 

Yarasalarda geceleri çıkarlar ortaya. Bu Dünya’ya ihanet etmezler. 

Sivrisinekten ölen insan sayısı, Birinci Dünya Savaşı’nda ölen insan sayısından fazladır. 

Yarasaların öldürdüğü insan yoktur. 

Herkeste yarasalara düşmandır. 

Yılandan ölenler, kuyruğuna basmıştır. 

Bazı insanlara da akrep gibi… Denmiştir. 

Bu insanlar, hep iftira ederler hayvanlara. 

Eeeee! Hayvanlar konuşmuyor ya! 

Vur abalıya. 

Mübarek Hüsnü gitti Mısır’da. 

Otuz yıllık saltanat gömüldü, Nil Nehrinin sularına. (Neticede merak etmeyin yeni bir mübarek gelir. Değişmez bir şey.) 

Nil’in kutsal sularına, ne firavunlar gitti. Kendini tanrı zanneden ne acizler gitti. 

Nil kıyılarında daha çok saltanatlar kurulur ve de yıkılır. 

Bir tek kurbağaların saltanatı yıkılmaz. 

Minik bir hikâye anlatayım. 

Firavun’un birisi, bilmem kaçıncı Remzi (Yok len Ramses) Nil Nehri kıyısına bir saray yaptırmış. Gece yatıp uyuyacak. Ortalıkta bir ”Vrak! Vrak! Vrak1 “ sesleri, sorma bırak. 

Uyuyamamış, firavun efendi. Çağırmış adamlarını. “Çabbbbuk bütün vıraklayanları yok edin. Elebaşları Vrakcıbaşıyıda bana getirin” diye kükremiş. 

Nil Nehri’nde bir kurbağa bile kalmamış. Vrakcıbaşı belli edilemediği için firavun kurbağaları öldürenleri de vıraklatmış. 

Birinci gece iyi uyumuz, firavun. 

İkinci gece de güzel. 

Üçüncü gece, tam uyumuş. Birden yataktan fırlamış. Yanındaki fettan güzele, ”Ulen kıçıma niye iğne batırıyon” diyecek, kadın uyumakta. Tekrar yatmış. Birisi bu defa alnına bir iğne batırmış. Kendi alnına bi tokat patlatmış Firavun. 

Sabaha kadar iğneleri yemiş. İğneleyeni görememiş. Yanındaki kadının uyumasına da bir anlam verememiş.(Sivrisinekler bazı kan gruplarını sevmezde) 

Ertesi gün iğneciler kat kat artmış. 

Adam fırlamış yataktan, atmış kendisini Nil’in sularına. 

Sormuşlar kendisine; 

“Ne oldu?” 

Demiş ki; 

“Durmadan bana iğne batırıyorlar. Kimdir göremiyorum. Kaşınıyorum, kaşınıyorum. “ 

Birisi çıkmış demiş ki; 

“Seni sivrisinekler ısırıyor” 

“O ne ya?” 

“Kurbağaların yediği sinektir. Kurbağaları yok ettirdiniz. Sivrisinekler çoğaldı” 

Firavun anlamış hatasını. Nil Nehri’ne, Fırat Nehri’nden kurbağa transfer etmişlerde, kurtarmışlar sinekten. 

“Öküz olmak isteyen kurbağalar” olabilir. 

“Kurbağa Prens’te” vardır. 

Kurbağa çirkin olabilir. 

Kime zararı var? 

Yok. 

Faydası var mı? 

Çok. 

Yaşasın kurbağalar. 

“Kelime Oyunu” güzel bir program. 

Mersin’den bir bayan öğretmen, 8200 puanla müthiş bir atak yaptı. 

Çok güzel. 

Öğretmenin bir sorusu şöyleydi. Altı harfli. 

“Uçan memelilerin havadaki türü” 

Öğretmen cevabı yapıştırdı. 

“Hostes” 

Ardından hosteslerden özür diledi. 

Uçuyor. 

“Ördek” 

Öğretmen şaşırdı. 

Gece uçar. 

“Baykuş” 

Gübresi değerlidir, gözleri görmez. 

“Yarasa” 

Ne zor soruymuş be! 

“Dünya’yı çöplüğe çeviren çanlının türü” 

İpucu mu? Beş harfli. 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..