Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ocak '10

 
Kategori
Siyaset
 

Uğur Mumcu bugün yaşasaydı...

Uğur Mumcu bugün yaşasaydı...
 

Bir süre önce T24 adlı internet sitesinde yayınlanan röportajının bir yerinde, Özgür Mumcu, babası Uğur Mumcu ile ilgili şöyle diyordu:

‘Susurluk’u ve 28 Şubat’ı yaşamamış, AKP iktidarını gözlemlememiş, ABD’nin Irak işgalini görmemiş, bu konuları nasıl yorumlayacağını bilmediğimiz bir insandan söz ediyoruz. Babam on yedi yıldır hayatta değil. Geçen zamanda olan gelişmeleri yaşasaydı tavrı ne olurdu; bu konuda kimse birşey söyleyemez. Sadece genel çizgisinden ötürü bir takım varsayımlarımız olabilir, ama bunlar da spekülasyondan ibaret kalır.’1

Özgür Mumcu sözlerinde tamamen haksız değil elbette ama bu satırları okuduğumda aklıma Uğur Mumcu’nun bir röportajında söylediği şu sözler geldi:

Röportajı yapan Suat Aksoy’un, ‘Uğur Bey sizin sosyal görüşlerinizde zaman içinde bir değişiklik oldu mu? Olduysa nasıl bir değişiklik oldu?’ sorusunu şöyle yanıtlıyor Mumcu, 1990 yılında:

‘Tabii insanlar gelişime açıktırlar. Yani 12 Eylül öncesi, 12 Mart öncesi, 27 Mayıs öncesi farklı koşullardır. Bu farklı koşullarda bir kaba çizgi önemlidir. Kaba çizgi şudur: Yani demokrasiden yana, aydınlıktan yana, emekten yana olmak. O bakımdan görüşlerimde bir değişiklik olmadı. Yani devrin koşullarına göre her zaman devrimlerden yana, özellikle Atatürk devrimlerinden yana oldum. Değişik koşullara karşın ben Atatürk devrimlerinden hiç vazgeçmedim. Ve hiç de ödün vermedim. Ve her gün de Atatürk devrimlerinin çok daha önemli olduğuna inanıyorum. Devrin koşullarına göre siyasi partilerin açılımları da değişiyor. Ben kaba hatlarla bir sermaye-emek ikileminin varlığına inanıyorum. Sermaye-emek ikileminde hep emekten yana oldum. Ama emekle sermaye arasında uzlaşma olacağına da inanırım. Bu uzlaşmanın hukuksal metinleri daha geniş tabanlı anayasalardır. Barış içinde bir arada yaşamak. Savaşa karşı olacaksınız. Demokrasiden yana olacaksınız. Ama demokrasiyi tanımlayarak ondan yana olacaksınız. Yani demokrasi sadece üç tane partinin seçim yapıp iktidara gelip gitmesi değil. Demokrasi mahallede başlar, fabrikada başlar, köyde başlar. Bunlar yoksa sadece İstanbul’da, Ankara’da iki üç kuruluşla demokrasi olmaz. İki üç tane gezeteyle demokrasi olmaz. Şimdi sendikacı, işçi sınıfı adına sermayeyle açık tartışmaya girebiliyor mu? İşte demokrasi bu. Örneğin banka işçileri bugün grev yapamıyor. Niçin? Milli güvenliğe aykırıdır. Bankaların çıkarlarıyla milli güvenlik arasında ne gibi bir ilgi vardır? İşte bu, ekonomilerin militarizasyonu dediğimiz modelin göstergesidir. Eğer banka işçisi grev yapamıyorsa, demokrasi yok benim anlayışıma göre. Yani emeğin özgürce pazarlanması gerekir. Nasıl sermaye özgürce yatırım yapıyorsa, emek de özgürce kendisini pazarlamalıdır. O bakımdan siyasi görüşlerimde bir değişiklik olmadı kaba hatlarıyla. Gençken radikal olabilir, zamanla olgunlaşabilir, çözüm yollarını daha net görebilir. Daha aceleci çözümlerden, daha evrime yönelik çözümlere doğru gidebilir. Ama kaba hatlarıyla ben her zaman kendimi Atatürkçü devrimci sayarım. Onun dışında bugün çağdaş akımlarda yeriniz nedir diye sorarsanız, Avrupa’daki sosyal demokrasi ve demokratik sosyalist akımlardır.(...)’2

Kendisini bu şekilde tanımlamış bir insanın, bugün olsa nasıl davranacağını kestirmenin çok da zor olmadığını düşünüyorum ben. Tabii, Atatürkçülüğün, demokratik sosyalizmin, emekten yana olmanın, demokrasinin anlamlarına takla attırılmadığı sürece...

Bana ilginç gelen asıl nokta, ‘Uğur Mumcu yaşasa bugünkü tavrı ne olurdu?’ sorusunun sorulmasından çok; Uğur Mumcu’nun hayatı boyunca karşı olduğu görüşlere sahip insanların, bugün Uğur Mumcu üzerine en çok kelamda bulunan insanlar olması.

‘Kürtlerden alışveriş yapmayın, lahmacun yemeyin!’ diyen adamlar, Uğur Mumcu hakkında kitaplar yayınlayıp, onu kendi görüşlerine kalkan yapmaya çalışıyor örneğin...

Kuva-i Milliyecilikten bahsedip, Türk-İslam sentezcileriyle kolkola girerek ülkeyi aydınlığa kavuşturacağını sananlar, Uğur Mumcu’nun adını düşürmüyorlar dillerinden...

Kemalizm dendiğinde, sığ bir milliyetçilik ve sadece kuru bir laikliği anlayıp; devrimcilik, devletçilik, halkçılık gibi kelimeleri çoktan unutmuş adamlar, 'Uğur Mumcu da bizdendi'ye getiriveriyor lafı...

Soldan, sosyalizmden nasibini almamış insanlar hakeza.

Demokrasiyi gericiliğe korunak, kimlik siyasetine indirgenmiş solu devrimcilik sayanlar da Uğur Mumcu’yu anmıyorlar mı görüşlerine meşruiyet ararken?

Hadi diyelim Özgür Mumcu haklı olsun; Uğur Mumcu yaşasaydı tavrı ne olurdu bilemeyiz.

Ama her halde ne olmazdı onu tahmin edebiliriz.

Mumcu'yu siyaseten çarpıtıp, kullanan bu adamlar, Hiç mi utanıp sıkılmazlar? Gelin asıl bunu tahmin edin... ... (1) http://www.t24.com.tr/haberdetay/67590.aspx (2) Uğur Mumcu, Eğilmeden Bükülmeden (Söyleşiler), Um:ag Yayınları, s:154 (www.taylanozbay.com)
 
Toplam blog
: 74
: 1874
Kayıt tarihi
: 06.05.07
 
 

Zonguldak’ta doğdu. On altı yaşından beri çeşitli yerel, bölgesel ve ulusal gazete-dergilerde, ay..