Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '15

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ulu bir çınar Abdülkadir Güler

Ulu bir çınar Abdülkadir Güler
 

Şair yazar Ümit Yaşar Işıkhan


Sanat ve kültür dünyasında "ELLİ YIL BÖYLE GEÇTİ " kitabım için bugüne kadar dergi ve gazetelerde birçok olumlu yazılar ve eleştiriler yazıldı. Bunlar bana güç, kuvvet verdi. Beni bir yerde sevindirdi ve onurlandırdı. En son EGE'de Bugün İzmir basınında değerli hemşehrim şair - yazar Umit Yaşar IŞIKHAN'ın kaleminden nefis ve çarpıcı, sevindirici bir yazısını   okudum. Emek verilmiş bir yazı olarak gördüm... Ellerine, yüreğine sağlık diyorum...

Sayın Ümit Yaşar IŞIKHAN'a bu olumlu düşüncelerinden dolayı teşekkür ediyor ve bu değerli yazısını sizlerle bu sayfamda paylaşmak istiyorum. Sağ olsunlar, var olsunlar diyorum...

Sözü  Sayın   Ümit Yaşar  IŞIKHAN'a bırakıyorum:

***      ***     ***

ULU BİR ÇINAR ABDÜLKADİR  GÜLER

Konuk yazar: Ümit Yaşar IŞIKHAN 

Edebiyatın yarattığı dostluk ortamı diğer sanat dallarında var mı bilemiyorum… Ama şiirle, öykü, deneme veya roman içinde yoğrulan ruhların yaratıcıları, birbiriyle karşılaştığında aynı dili konuşması ve birbirini herkesten daha çok algılamasının keyfi farklı olur.

Bu ortamda filiz veren gençler olduğu gibi yeni çiçek açmış veya birkaç çiçekle dünyamızı, hayatımızı süsleyen dallara gölge yapan dev ağaçlar da vardır. Tarihin ve hayatın bütün ırmaklarından sulanmış bulutları dallarıyla kucaklayan, saran ve o heybetli duruşuyla yangın mevsimlerde insanlığa gölge olan ve içinde orman barındıran ağaçlar…

Ağaç imgesinden yola çıkarak edebiyat dünyamıza baktığımızda adı duyulmuş yazarlarımızın yanında mütevazi duran, her koşulda çocuk yüreğini avuçlarında saklayıp gençlerle paylaşan, yarattığı dünya içinde bütün insanlığı buluşturan, sevgi ırmağında herkese yer veren ve en önemlisi doğduğu coğrafyaya, yaşadığı ülkeye ve kente minnetle bakan bilgeler, bu toprakların son havarisi olarak hayatımızın bir köşesinde saygıyla oturmaktadırlar.

Kaç kişi kaldı bu ulu çınarlardan?

Kaç yürek kaldı politik çıkarlara ve hayatın maddesel tapınçlığına katılmayan… Kaç bilge, kaç havari, kaç Köroğlu ve kaç küheylan kaldı yüreğini ve kalemini satmayan… Kapitalizmin dünyayı ve hayatımızı işgal ettiği bir zaman diliminde böylesine onurla ayakta duran yazarlarımızdan Abdülkadir Güler hocamızı, ağabeyimizi saygıyla selamlıyorum… Ellinci sanat yılında; hayatımıza, edebiyatımıza kattıklarını sıralamakla bitmez. Yazılsa bile o özgürlükçü, Laik ve Demokrat ruhunu anlatacak, halkına olan inancı ve beslendiği kaynakları çoğaltarak gelecek kuşaklara aktarma direncini kapsayacak sözcükler zayıf kalır.

Bir eğitmen, bir yazar kimliğiyle doğduğu Mardin, Kızıltepe ve Turabdin’in kültürel değerlerini, görev yaptığı bütün coğrafyalarda zenginleştirerek geldiği yerleştiği ve artık vatanım dediği Aydın’ın Söke ilçesinde Pir Sultan’ın sofrasından, Ahmet Yesevi’nin sözlerinden, Mustafa Kemal’in gözlerinden, Yunus Emre’nin hırkasından, Mevlana’nın aşkından derlediği ve yudumladığı sevdaları önce şiirle sonra sözle, sonra hayatın bütün nakkaşlarıyla tarihe işlemesi ve o kentte hayatla, bizimle buluşturması, inceliğinin ve zarafetinin simgesi olarak selamlıyorum…

Ne mutlu bizlere ki, böyle değerlerimiz, hocalarımız, ağabeylerimizin geleneksel kültürel yapıdan kazanımlarıyla, modern bir hayatın çizgisini yapıtlarıyla, ürünleriyle harmanlayarak bu topraklara serdikleri bir zaman diliminde yaşıyoruz. Aziz Nesin ile anıları olan, Yaşar Kemal’e dokunan, Ahmet Kaya ile içen, Enver Gökçe ile hüzünlenen, Mahsuni Şerif ile çoğalan biri olarak hayatımızın ve anılarımızın en güzel sayfasına Abdülkadir Güler’i yerleştirirken yüreğimin ve ellerimin çoğaldığını hissediyorum…

Böylesine ulu bir çınarın yüreğini, çiçek dediği yapıtlarıyla gelecek kuşaklara aktarması, Anadolu halk kültürünün daha da uzun süre yaşamasını da sağlayacaktır. Sevgili Güler, asla doğduğu toprakları unutmamıştır. Bu ülkenin yüce dağ başlarında söylenen hoyratlardan, türkülerden, ninnilerden, ağıtlardan, masallardan, bilmecelerden yani hayatın çoğul olarak aktığı ırmaklardan beslenmiş bir halk bilgesidir.

Modern hayatın reddettiği, edebiyat baronlarının burun kıvırdığı bu toprakların ruhu olan bir kültürle beslenmiş ve yapıtlarını hiç eksilmeyen Anadolu’nun gök kuşağı renkleriyle tarihe ve zamana bağışlamıştır. Özünü inkâr etmeden, beslendiği bütün geleneksel motifleri bir şehir kuyumcusu kimliğinde yüksünmeden, sabırla ve inatla işleyerek gelecek kuşaklara aktarmak ve yaygınlaştırmak için çabalamıştır. Yarattığı sevgi haritası; kitaplarında mevcuttur. Öğretmen olarak yetiştirdiği binlerce öğrenci o ruhun bir rengini alarak Anadolu’muzun en ücra köşelerine kadar dağıtmaya ve güzellikleri çoğaltmaya devam etmektedir.

Boş oturup tüketerek ve mevcut değerlerini kötüleyerek yaşayan birçok varsıla inat en kötü koşullarda bile ruhunu ve geleneksel zenginliğini bir kenara iterek şehirli edebiyat soytarılarına ödün vermemiştir. Bir zamanlar halk diliyle yazdığı için ötelenen sevgili Güler, asla halkın değerlerinden ve masallarından ve folklorik yaratılarından vaz geçmemiştir. Olgun tavrı, bilge bir Anadolu insanı olarak kimliğinde taşıdığı “Halk Ozanlığı” ile yaşadığı ve gittiği her yeri aydınlatmıştır.

Evrenselleşmenin yolu, yerel ve ulusal folklorik değerleri ruhuyla, canıyla, hayatıyla harmanlaması ve günümüz değerleriyle çoğaltarak yeni bir söyleme dönüştürmekle mümkün olduğunu bilen usta şair elli yıldır edebiyat dergilerimizde genç ve farklı söylemiyle birçok yazın erine öncülük etmiştir... Usta yazar Yaşar Kemal’i farklı kılan; imgesel, betimleme gücünü folklorik değerlerden almasıdır. Aynı ırmaklardan beslenen sevgili Abdülkadir Güler’in ustalığı ve kalıcılığı aynı sırrı yakalamış olmasında yatıyor. Yani, bu halktan beslenen ve ürettiklerini bu halka sunan, paylaşan ve kültürel gelişimine katkı koyan ustalarla aynı dergahın öğrencisi olmasından kaynaklanan ruh güzelliği ona ayrıcalık sağlıyor..

Saman alevi gibi parlayan ve mevcut politik sisteme hizmet eden popülist yazarların ancak kendilerini aydınlattığını, etkilerinin de kölesi oldukları ve beslendikleri sistemin işine yaradığı sürece vitrinlerde veya TV ekranlarında kaldığını biliyoruz... Oysa edebiyat itiraz edendir. Yeni bir algı ile yeni bir yaşam biçimini kurgulayıp kitlenin önüne serendir. Veya özet olarak, bütün sanat dallarında olduğu gibi, elindeki meşaleyi kendinden çok beslendiği halkının daha da ileriye gidebilmesi için uzatandır... Meşale söndüğünde gerekirse kendini yakandır. Bu nedenle halktan aldığını çoğaltarak halka sunan bilge yazarlarımızın varlığı ve çokluğu aydın ve özgür bir geleceğimizin teminatıdır.

“Elli Yıl Böyle Geçti” Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler Genel Müdürlüğü’nün derleyip hazırladığı bu oylumlu yapıtla edebiyatımızın, özellikle halk edebiyatımızın bu ulu çınarını unutmamasına sevindim. Çocuk yüreğiyle halkının masallarını dinleyen, hüzünlenen, coşan, öğretmen ve baba olan, Abdülkadir Güler ağabeyimizi yürekten kutluyorum ve nice yıllar diliyorum. Karacaoğlan’dan, Köroğlu’ndan, Ahmet Arif’ten, Nazım Hikmet’ten, Söke’nin pamuk beyazından, kuşkanadı hayatından, çanından, ezanından, kiliminden, ninnisinden bu topraklara armağan ettiği çocuk yüreğinden ve bütün sevdalarına selam olsun…

Ümit Yaşar IŞIKHAN

16.02.2015- İZMİR 

EGE'de Bugün Gazetesi 

 
Toplam blog
: 2227
: 832
Kayıt tarihi
: 27.06.09
 
 

1946 Mardin ili, Kızıltepe ilçesi'nin Esenli köyünde doğmuştur. İlk ve ortaokulu Kızıltepe'de bit..