Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Nisan '14

 
Kategori
Blog
 

Ulusal Basın, "Blogcuları Göz Hapsine Aldı" Siz de Onlardan Mısınız?

Ulusal Basın, "Blogcuları Göz Hapsine Aldı" Siz de Onlardan  Mısınız?
 

Yazılı basın ilgili. Her şeyi bilmek istiyor.


 

 

 

         Yazılı basın’la bloglar sık sık mukayese edilir. “Blogları, editörlerden başka kim okuyor?” diye. Olsa olsa ardından da, bizler okuyoruz dememize rağmen, kendi sözümüze de inanmayıp, karamsarlıklara kapılırız.

         Hatta daha da ileri gideriz,  “sosyal medya, gün gelecek, yazılı basının yerini alacak” deriz. Dijital basın,  ne zaman matbaanın yerini alır, bilemeyiz.  Yüz binleri bir anda harekete geçiren, yönlendiren, anında bilinçlendiren bir yayın organı, ancak dijital formatı ile mümkündür. Şimdilik yazılı basın, ayak diretiyor. “Dur bakali daha nereye kadar.”

         Ayrıca, laf aramızda, dijital basın, yani yaptığımız şu iş, ulusal basınca " ayak bağı" olarak nitelendiriliyor kulislerde.

         Dokuzuncu yıldır, Milliyet Blog, kolorduyu geçen yazar kadrosu ile aldı başını gidiyor. Bir çığ gibi büyüyor blog. Dünyada, verim, kapasite ve kalite bakımından  Amerika ve İngiltere’den sonra sıralamada,Türkiye’de Milliyet Blog, 3 ncü. Hürriyet de 4 ncü geliyor. Bu böyle

         Blog’lara ilgi azaldıydı. Şimdi kürkçü dükkanına dönüş var. İdare, bu  blog hazretlerini ne kaldırabilir, ne satabilir, ne devredebilir, ne de kapatabilir. Blog, Milliyetin tatlı belasıdır. Ki, tadından yenmez. İdaresi hüner ister. Sabır ister. Sebat ister, feragat ister, sorumluluk ister.

         Bizim idare bir tuhaftır. Baş verir, sır vermez. Ketumdurlar. Bizlerin kariyerleri bellidir, meydandadır. Ama onların  büyüğünün, küçüğünün kariyerlerini bilemiyoruz. Onların da bizim gibi etten, kemikten sinirden yapıldığını bildiğimiz halde, içlerine girip bakmak istiyoruz. Onlara ulaşamıyoruz. Bir sessiz gemideyiz.  Motorlarının sesi bile duyulmuyor. Ama, ocak yanıyor harıl harıl. Çıkardığı koyu dumanlardan anlıyoruz bunu.

         Yazılı basında da durum, aşağı yukarı böyledir. Herkes birbirinin alternatifidir ve herkes tetiktedir. Birisi karpuz kapuğuna basınca, diğerleri de arkadan, domino taşı gibi üst üste yıkılırlar. Onun için orada dikkatler zirve yapar.

         Lafı uzattık. En başta ne dedik? Blogları kimse pek okumuyor diye yakınmamız vardı. Bir not aldım Sayın Culduz’dan. Hani şu Almanya’daki blog temsilcisi. Yazı başına dolar beğenmeyip euro alan, blog kategorisinin devamlı müşterisi Ümit Culduz’dan bahsediyorum. O not geçti bana. “Hürriyette bir köşe yazarı, senin ÖRT Kİ, ÖLEM kitabından bahsetmiş” diye. Dayanamayıp sordum. Hangisi? Diye.  Hemen verdi ismi.

         Metodlu, bigili bir  arşivcilik anlayışı olan, ilgisini odaklandığı konulardan santim ayırmayan, takipçi, kılı kırk yaran, kavgacı, vurdu mu oturtturan Culduz’dan bahsediyorum. Taaa Alamanya’lardan seslenmiş ve not göndermiş sonunda. Yazarın ismi, manşette. Kitabımdan bahsettiği yazı da, görüldüğü  gibi en alttaki yazısında. Yalçın Bayer. Kendisiyle tanışmıyoruz amma, kitabımla tanışmış. Oradan alıntı yaparak bir konu işlemiş. Bayağı hoşuma gitti. Demek ki  bloglarımizı okuyan var.

MERKEZ VALİMİZ İSA KÜÇÜK VE EŞİ EMİNE HANIM. İSA BEYİN  KİTAPLARI VAR. SAHNEYE KOYDUĞU OYUNLARI VAR. EDEBİYAT ETKİNLİKLERİNİN DE BAŞ MİSAFİİRİ AYNI ZAMANDA.

           Bir de saygı duyduğum bir diğer okuyucum var. Her telefon açışta " Yazınızı okudum" diyen..  Merkez Valimiz İsa Küçük, aynı zamanda derin bir edebiyatçıdır. Karada, havada,  denizde her zaman ve her yerde,  yazımı muhakakak okur. Atlamış olduklarını da bana sorar "neydi?" diye. Bu derece sadık ve yazın hayatına saygılıdır.

         Bloglara sessiz ve derinden ilgi var. Eeee, bu numaratörler boşuna mı dönüyor. İdare, bu numaratör yüzünden ipin ucunu az daha kaçıracaktı. Bereket toparladı. Benim okunma oranım, bir ara “350 bin’e” çıkmıştı. Bir sevindim, bir sevindimdi.

         Blog İdaresi, kendilerinden bahsedilmesini hem istemezler, hem de sevmezler. Ama bizler, kendilerinden çok yakın ilgi beklediğimiz de mıhakkak. Mesela Bloğun Sayın Genel Müdürünün hiç sesi çıkmaz. Yılda bir defa olsun, vesileler bulup, “Blogcu arkadaşlarım” diye bir seslense, hatırlarımızı sorsa, Başarılar dilese, “gözlerimizden öpse” fena mı? İnsan moral bulur be yau. O da kayıp Anlantis.

         Sevgili idaremizin, “bunları bir düşünse” demeğe getiriyorum.

         Gerisi iyilik sağlık.

         Ört ki, ölem !

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..