Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Ulusalcılık, islamcılık ve milliyetçilik

Ulusalcılık, islamcılık ve milliyetçilik
 

Bugün az, öz ve apaçık yazacağız. Sağda solda ahkâm kesenler okusunlar ve öğrensinler. Bundan sonra bilir bilmez, saçma sapan laf ebeliği yapmasınlar. Yaparlarsa da onlara kimse kanmasın.

I. Gençler

“Geleceğimizin teminatısınız” dedikçe kabarıyorsunuz. Şimdi, anlayabileceğiniz şekilde tekrar söyleyelim. Bizler, bize devredenlerden daha öteye taşıdık emaneti. Sizler, bizden teslim alıp daha da ileriye taşıyabilmek için çok araştırmalı, öğrenmeli, tecrübelerden faydalanarak bildiklerinizin gereğini yapmalısınız. Bu zor bir iştir, emek ister, uykusuz kalmak ister, kafa ister, yürek ister. Sırf genç olmanız, sizi değerli yapmaz! Gençlik geçicidir, zaman gelir, bizim yaşımızda olursunuz. Ondan sonra da, “keşke” diye başlayan cümleler kurarsınız. Değerli olmanızın gençliğinizle ilgili tek tarafı, bir gün emaneti bizden teslim alacak olmanızdır. Başka bir şey değil! Adam gibi hazırlanın o güne! “Gençlere değer verilmiyor, güvenilmiyor” diye gevelemeyin. Niteliklerinizi artırmazsanız, efendi değil köle olursunuz. Yaş da kemale erince, “biz gençler…” diye başlayan cümleler de kuramazsınız. O zaman ne diyeceksiniz? Cevap hazır, tıpkı sizin geçtiğiniz yoldan geçen, narsist, kendini bir halt zanneden güruh gibi, “devlet şunu yapmıyor, bunu vermiyor” diye sızlanıp duracaksınız. Şimdi şu soruyu sorun: “Ben, bu millete ne verebilirim?” Şimdi de kendinize bakın: Bir şey verebilecek durumda mısınız? Başkalarından ne farkınız veya üstünlüğünüz var?

II. Bizim Kuşak

Memleketimiz dünyanın her açıdan merkezinde bulunuyor. Uzun süredir erkek gibi yaşayıp mücadele etmediğimiz için, bütün kaynaklarımız, maddi ve manevi değerlerimiz satılıyor, tecavüze uğruyor ve yozlaştırılıyor. Bizim kuşak ne yapıyor peki? Hiçbir şey! Kayda değer hiçbir çalışması olmayan bizimkiler, ağlamanın güncel sürümü ile mızmızlanıyor sadece. “Ülke elden gitti, topraklarımız satıldı, Türk milleti buna layık değil” vs vs. Soruyoruz, “Türk nedir?” diye, cevap yok. “Türk kimliği nedir?” Yine cevap yok. “Ne yapmak lazım?” Yok, yok, yok! E birader, madem sadece ses çıkartıyorsun, madem aklın fikrin firar etmiş, madem elinden bir şey gelmez, bari izin ver de işimize bakalım. Yoooo, olmaz! Neden? “Çünkü ben, önde olmalıyım! İnsanlar parmakla göstermeli, adımı herkes bilmeli, bana saygı duymalı!” İşte bunlar, bir zamanlar genç olup, o genç olma durumunu nitelik sananlar! Büyüdüler ve böyle oldular. Peki ne yapacağız bunlarla? Hiçbir şey. Onlar zaten yoklar ve biz onları yok sayacağız. İşimize bakacağız. Bir süre daha teneke sesi çıkartırlar ve umarız ki o zaman diliminde alttan nitelikli gençler yetişir, gelir.

III. Ulusalcılar

Bu kardeşlerimiz, kişiyi insan yapan değerleri bilmezler. İçlerinde hep o kasırgalar vardır, içten içe huzursuzdurlar. Mutluluğu değil yaşamak, tarif bile edemezler. İnsan dışı bir sıkıntıdır yaşadıkları, ama çile değildir. Kendilerini gösterecek yüksek değerler üretmeye çalışırlar. Bu kimi kez barış olur, bazen sevgi ve günümüzde de ulusalcılık denen şey. Şunu demeye çalışırlar hep: “Biz kendimizi insanlığa adadık. Ama onlar cahiller, bilmiyorlar. O yüzden, onlar adına biz karar alırız ve biz yaparız. Onlar bilmese de olur, anlamasalar da!” Kendini bile tarif edemeyenler, bütün insanlığı anlamaktan dem vuruyor! Sığlık denen şey işte budur. Ama olsun, yine de bir arayış ve yer değiştirme var. Ya bizim milliyetçiler? Onlar da bir ivme kazandılar doğrusu, ulusalcılara yaklaşmak için geri gittiler. Bir yerde buluştular. Herhalde şimdi, bir yandan içkilerini yudumlayıp Amerikan sigarası içiyorlar ve Rambo adlı kahramanı (!) seyrederken bir yandan da Anadolu insanını nasıl kurtaracaklarının hesabını yapıyorlardır. Öyle ya, onlar seçilmiş insanlar, evrimlerini en güzel şekilde tamamladılar! Hatta, sonsuz sevgi ve aşk demek olan çıtayı aşarak yarı tanrı haline dönüştüler (haşa). Aydınlandılar yani. Ne diyelim, herkesin lambası kendine.

IV. İslamcılar

Bu kavram çok eğlendirici gelmiştir bana. Biliyorsunuz, ılımlısı falan da çıktı. Denediniz mi bilmem! Ben bir yerde görmüştüm, pek sevemedim. Oduncu, kömürcü gibi isimden isim yapan bir ekle türetildiği için bana hep ticareti çağrıştırıyor. Zaten çoğu da ticaretle uğraşıyor. Elde ettikleri faizleri nerelerde değerlendirdiklerini bilmiyorum. Ama siyasal kanallarla edindikleri servetleri konusunda İslami fetvalar verebildiklerini duymuştum. Öyle ya, zekât denen kurumu çalıştırsalardı, aç insan kalmazdı! Ama bu ticari olarak zarar anlamına geliyor belki de. Ben onu bunu bilmem, Müslüman, münevver insandır. Bilen ve bildiği gibi yaşayan insan! İtici değil çekici, pis kokulu değil, güzel kokan, güzel giyinen, dişlerini fırçalayan, ailesine değer veren, bilgili, birikimli, görgülü, kısaca en mükemmel insandır Müslüman. Müslüman’ım demekle bunlar olmaz, bunları yaparak Müslümanlık pekişir! Müslüman eğilen bükülen değildir! Gerekirse kırılır ama asla karaktersizlik yapmaz!

V. Milliyetçiler

Onlar belki ortalarda görünmüyorlar. Ama onlar var! Bütün derdimiz onlardan biri olabilmek içindir. Sadece Allah’ın önünde eğilen, herkesin gıpta ettiği bir karakter yapısına sahip, varlığıyla dosta güven ve düşmana korku veren, akıllı, bilgili, birikimli, tevazu sahibi insanlar. Güçsüze karşı oldukça yumuşak ve şerefsize karşı çelik bir yumruktur onlar. Onlar, çileyi bilenlerdir.

Peki, bunca şerefsizlik varken, bunca zayıf insan eziliyorken, onlar nerdeler?

Eğer böyle bir soru soruyorsanız, ben de şöyle bir cevap veriyorum:

Ne yüzle soruyorsunuz bunu?

 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..