Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ekim '11

 
Kategori
Sinema
 

Umudunu kaybetme

Umudunu kaybetme
 

Umudunu Kaybetme filmi, Chris Gardner’ın gerçek hayat hikayesinden esinlenerek sinemaya uyarlanmıştır. Bu film, evsiz kalmanın eşiğinden, multi milyoner olmaya giden yolu inşa eden bir adamın hikayesidir. Filmde Chris Gardner’ı Will Smith canlandırmaktadır.

Chris ara ara, 1776 yılında henüz 33 yaşındayken Bağımsızlık Bildirgesi’ni kaleme alan ABD’nin 3. Başkanı Thomas Jefferson’dan çeşitli alıntılar yapar. ABD’nin kurucu babalarından olan Thomas Jefferson’dan ilham alarak kurguladığı yaşamını okurken sizlerin de epeyce etkileneceğinizden eminim. Belki de, çoğunuz, engel tanımayan, eşsiz bir ruha sahip bu adamın hikayesini halihazırda izlemiş durumdasınız. Lakin, Chris’in ilham veren bu hikayesini  yeniden hatırlamak  bile  ruhunuzu canlandırmaya yetecektir.

Chris, portatif kemik yoğunluğunu tarayıcılarının  pazarlamasını  ve satışını yapan bir adamdır. Maalesef bütün sermayesini bu işe yatırmıştır. Ne var ki, o dönemde Chris’in bilmediği  bir geçek vardır, o da bu makinelerin doktorlar ve hastaneler tarafından gereksiz ve pahalı bulunmasıdır. Satışını yapmakta zorlandığı bu makineler Chris’in  yaşam masraflarını karşılamaya yetmemektedir. Yaşadıkları bu sıkıntılar yüzünden Chris’in eşi, dırdırcı ve mutsuz bir insana dönüşmüştür. Gün geçtikçe, eşin Chris’e olan sevgisi ve güveni yok olmaktadır. Aslında, Chris zeki bir adamdır ve ailesine yaşanabilir bir hayat sunabilmek adına canla başla çalışmaktadır.

Bir gün yolda lüks bir arabaya sahip bir adamla karşılaşır. Arabaya hayranlıkla bakarken adama ne iş yaptığını sorar. Karşısında duran adam, kendisinin borsa simsarı olduğunu söyler. O anda, borsa şirketinin basamaklarından inen insanların yüz ifadeleri dikkatini çeker. Herkesin yüzünde gülücük vardır ve hepsi çok mutlu gözükmektedir. Gerçi, filmin bu sahnelerinde kalabalığın aşırı mutlu bir şekilde resmedilişi bana biraz ütopik geldi. Ama şu da bir gerçek ki, söz konusu sahne  20. Yüzyılın başlarında dayatılmaya başlanan ve maddi başarıya dayanan mutluluk tarifine de  uymaktadır. 1980’lerde doruklara ulaşan bu dayatmacı anlayış halen de sürmektedir.

Chris, borsa şirketinin kapısında, stajer alımına ilişkin ilanı görür. Şirket, her 6 ayda bir 20 stajeri eğitmekte, ancak aralarından yalnızca bir tanesini işe almaktadır. Neyse ki, Chris’in lise mezunu olması başvuru yapmasına engel değildir. Chris, ilk iş olarak gider, firmanın insan kaynakları müdürüyle tanışır. Günlerden bir gün bu adamı tesadüfen yolda görür. Onu tam da taksiye binerken yakalamıştır ve eline geçen  bu şansı kaçırmaz. Onunla aynı istikamete gittiğini söylerek adamın bindiği taksiye biner. Burası, Chris’in kendi şansını yarattığı ilk  kavşaktır. Şirket müdürünün elinde evirip çevirerek çözemediği 7*7lik bulmacayı çözerek kendi zekasını kanıtlama fırsatı bulur.

Öte yandan, ev kirasını ödeyemediği için Chris’in ev sahibi sürekli kapıya dayanmaktadır. Chris, onu, badanayı yapacağına söz vererek yollar. Şansa bakın ki, badana yapmaya başladığı an, polisler kapıya dayanır. Ödenmemiş vergi cezaları nedeniyle 1 geceliğine nezarete düşer. İşin kötüsü, ertesi sabah mülakata gitmesi gerekmektedir. Sabah erkenden nezaretten çıksa bile eve gidip hazırlanmak için vakti kalmayacaktır. Bu yüzden, nezaretten çıkar çıkmaz badana yaptığı kıyafetlerle bir güzel mülakat yerine koşar. Mülakatı yapanlar Chris’i karşılarında bu halde görünce şaşırılar. Ancak, Chris onlara özel durumunu anlatır ve kendisiyle ilgili esprili bir sunum yaparak bütün grubu etkiler. Burası da, Chris’in kendi şansını yarattığı ikinci noktadır.

Gelgeleim, Chris’in karısı evi terk etmeye karar verir çünkü artık sabrı kalmamıştır. Chris, üzgün bir şekilde yolda yürüken Thomas Jefforsan’ın sözlerini aklında geçirir ve  Bağımsızlık Bildirgesinden şu alıntıyı yapar: “Tüm insanlar eşit haklara sahiptirler. Yarandaları tarafından bağışlanmış belli bazı vazgeçilmez haklara sahiptirler; yaşam, özgürlük ve mutluluğa erişmek hakları da bunların arasındadır.” Chris, belki de mutluluğun hiç yakalayamayacağı bir şey olduğunu düşünür o an.

Zavallı Chris’in  felaket senaryosu henüz devam etmektedir. Bu sefer de, ev sahibi  kira alamadığı bu adamı evden atar.Chris ve oğlu el mahkum giderler bir otele yerleşirler. Chris, bir yandan kemik tarayıcılarını satmakla meşguldur, bir yandan da stajer olarak borsa şirketinde düzenli olarak işe gitmektedir. Stajı sırasında, telefonu kapatmadan müşterileri ararsa 8 dk kazandığını ve su içmeyerek tuvalet molası vermeden zaman avantajı elde ettiğini fark eder. Bu onun diğer stajerlerden daha çok müşteri arayıp bağlamasını sağlar. Bunun yanı sıra müşterisiyle gittiği futbol maçında 31 müşteri bağlar. Chris bu noktada üçüncü kez kendi şansını yaratmıştır.

Her şey yolunda gidiyor gibi gözükmektedir. Taa ki vergi cezalarından ötürü hükümet Chris’in banka hesabına elini sokana kadar. Hesabında halihazırda bulunan 600$da buhar olur uçar. Dolayısıyla otelden de atılır ve geceyi metronun tuvaletinde oğluna sımsıkı sarılarak geçirir. Ertesi gün evsizler yurduna başvurur. Evsiz insanlar sırada beklerken caddenin karşısından üstü açık bir arabayla bir grup şanslı ve mutlu  insan kahkahalar atarak geçer. Bu sahnede sistemin çarpıklığı bir güzel afişe edilmektedir.

Artık Chris’in yeni bir adresi vardır, orası da evsizler yurdudur. Gündüzleri canını dişine takarak çalışan Chris geceleri de borsa ile ilgili ders kitaplarını okumaktadır. Çünkü, 6 aylık staj süresi dolmak üzeridir ve sınav günü gelip çatmıştır. Nitekim, Chris, sınavda başarılı olur. Satış performansı da göz önünde bulunduran yetkililer Chris’i işe almaya karar verirler. Bu sahnede Chris oğlunun yanına koşarken, meşakkatli bir dönemin ardından gelen başarısı için sevinç göz yaşları döker.

Chris Gardner’ın başarı grafiğindeki yükseliş bununla sınırlı kalmaz. 1987 yılında kendi yatırım şirketini kurar. Takvim yaprakları 2006 yılını gösterdiğinde, Chris, yatırım şirketindeki küçük bir hisseyi multi milyon dolara satar.

Chris, kendi mutluluğuna giden yolun inşasında önemli bir pay sahibidir. Zenci olmasının dezavantajlarını bertaraf ettiğini de göz önünde bulundurursak, yukarıda yer alan hikaye gözlerimizi yaşartacak kadar etkileyicidir.

 
Toplam blog
: 42
: 1612
Kayıt tarihi
: 05.04.11
 
 

Uludağ Üni. İktisat Mezunuyum. Muhasebecilik, bankacılık gibi muhtelif mesleklerde çalıştıktan so..