Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Nisan '07

 
Kategori
Güncel
 

Üreyelim arkadaşlar...

Üreyelim arkadaşlar...
 

Güller de getirsen bana, çocuk doğurmayacağım sana...


“Dağ başını duman almış, gümüş dere durmaz akar,
Güneş ufuktan şimdi doğar, üreyelim arkadaşlar...”

Efendim, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün geçenlerde açıkladığı resmi rakamlara göre, 2006 yılında güzel ülkemizin nüfusu 74 buçuk milyonu bulmuş. Emeği geçen herkesi bu vesileyle kutlar, başarılı çalışmalarının devamını dilerim.

“2001 Uzay Yolu Macerası”nın üzerinden altı yıl geçmiş olmasına rağmen, devlet dairelerimizde hâlâ bilgisayarlar daktilo vazifesi gördüğünden, “resmi” rakamların ne ifade ettiğini açıkçası ben bilmiyorum. Hiç nüfus kaydı olmayan vatandaşlarımızın sayısını, mükerrer kaydı olanlarla çarpıp, çıkan rakamın karekökünü aldığımızda, üç aşağı beş yukarı “kesin” bir rakama ulaşmak mümkün olsa gerek.

Ayrıca ha 74 buçuk, ha 75, ha 80... Birkaç milyon fark nedir ki?

Rakamları “rakam” olarak gördüğünüz sürece sorun yok. Bakın yazıyorum buraya, 75 milyon... 80 milyon... hiçbirşey olmuyor farkettiyseniz.

Bir de şöyle bakalım meseleye;

75 milyon insan...

Yemesi, içmesi, uyuması, giyinmesi, barınması, cinselliğini yaşaması gereken 75 milyon birey...

Çok değil, bundan yirmi sene öncesinde, bırakın kendine yetmeyi, tarımda üretim fazlası olan yedi dünya ülkesi arasında sayılıyordu Türkiye. Ya da bize öyle öğretiliyordu okullarda. Şimdi ekmek yapacak buğdayımız yok. Üretim, tüketimi karşılamadığından, bir an önce yetişsin diye basıyorlar gübreyi, basıyorlar hormonu sebzeye, meyveye. Çiftçi kan ağlıyor, halk pahalılıktan yakınıyor.

Akarsular akmaz oldu, göller deseniz kurudu. Bırakın içmeyi, çok yakında popomuzu yıkayacak su bulamayacağız memlekette. Ne ormanlarda ağaç, ne de denizlerde balık kaldı. Yeraltı, yerüstü kaynaklarını talan ettiğimiz yetmedi, büyük şehirlerde hava kirliliğinden nefes alamaz hale geldik.

Giyim kuşamı geçtim, barınma sorunumuzu çözemedik daha. Ne plan, ne program, ne altyapı, ne denetim biliyoruz. İlk depremde başımıza yıkılacağını bildiğimiz kondu-evlerde oturuyor, korkudan geceleri uyuyamıyoruz. Yiyecek ekmeği olmayana tatlı sorulmayacağından, cinsellikten bahsetmeye bile gerek yok. Gazetelerin üçüncü sayfa haberleri durumun vehametini pek güzel özetliyor.

Ne diyorduk? Üreyelim arkadaşlar... 80 milyon olalım, düşmanlarımız korkudan tir tir titresinler...

80 milyon insan...

Eğitim, sağlık hizmeti, iş, gelecek güvencesi, hukuk, huzur, düzen, can güvenliği isteyen 80 milyon birey...

Hiç okul yüzü görmeyen nüfusumuzu bir tarafa ayırın, okula gidenlerimizin aldığı eğitimin kalitesi ayan beyan ortadayken, üreyelim arkadaşlar. “Kendi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayrıya himmet ede?” misalindeki gibi, yıllardır değişmeyen aynı aptal müfredatın içine sıkışıp kalmış, haklı olarak ayın sonunu getirmekten başka gayesi olmayan, kendini geliştirme imkânı bulunmayan örnek öğretmenlerin yetiştirdiği örnek çocuklarımız olsun.

Sonra o çocuklar büyüyüp, iş arasınlar...

Ekmek aslanın ağzından, midesine kaçalı bayağı uzun zaman oluyor. Lise diplomasıyla ancak Hulusi Kentmen’in fabrikasına müdür olabilirsiniz. Mesele bu kadar basit. Eh, yurdumuzda doğru dürüst bir meslek eğitimi de verilmediğine göre, nereye göndereceksiniz çocuğunuzu? Üniversiteye girebilsin diye kursa. Seçmedikleri bir bölümde, yapmayacakları bir akademik kariyerin peşinde sefil olsunlar diye. Pek güzel. Üreyelim arkadaşlar. Üniversite mezunlarının kapı kapı dolaşıp, elektrik süpürgesi, sivilce kremi vesaire pazarladığı bir devirde, eğitimsiz, donanımsız, daha da kötüsü ümitsiz işsizler yetiştirelim hep beraber. Sonra “Sokağa çıkamaz olduk, ülke vahşi batıya döndü, ahlâksızlık diz boyu, neler oluyor bize?” diye ağlaşmayı ihmal etmeyelim ama.

Üreyelim arkadaşlar. 85 milyon olalım... Üstüne de mesela birileri kalksın “Devlet çok çocukluya ek para versin” desin, yatak odalarımızda bayram havası essin.

85 milyon insan...

Doğumu SSK’da mı yapmak istersiniz, yoksa daha kapıdan girdiğiniz anda, “Neyiniz var?” yerine “Hangi sigorta şirketi?” diye soran özel hastanelerden birinde mi? Hani özel sigorta yaptıracak paranız yoksa, poliklinik kapısında ayakta doğurmak da var, haberiniz olsun.

Dert mi canım, kim tutar ki sizi?

Yol, su, elektrik, kanalizasyon, toplu taşıma, okul, hastane yetişmediğinde, gittikçe küçülen pastadan pay almak günden güne zorlaştığında, itiş kakış içinde insan gibi yaşayamadığımız kafamıza dank ettiğinde, başkalarını suçlayalım hep. Öyle ya, Hıdır Emmi’nin imam nikâhlı dört karısından toplam 45 çocuğu var diye, ben çocuk yapmayacak mıyım? Olur mu böyle saçmalık?

Olmaz tabii. Siz bir tane yapın, Hayrünnisa Hanımlar da bir tane yapsın, Mehmet Beyler de... 6 sene sonra, Özel Kıytırık İlkokulu’na kayıt yaptırabilmek için “kura” sırasında beklerken, kuyruğun uzunluğundan yakınırsınız beraberce...

Üreyelim arkadaşlar... 90 milyon olalım. Bir aileden bir kişinin çalışıp, eğer lutfederse ödediği vergisiyle, 10 nüfusa bakılamayacağını söyleyene “halk düşmanı” muamelesi yapalım.

90 milyon insan...

Nefes alıp vermenin “yaşamak” olmadığından bihaber, “gün yüzü görmeden” göçüp gidecek 90 milyon ayrı birey... En basit ihtiyaçlarını karşılamaktan aciz, ne yapacağını bilememenin sıkıntısıyla bilediği öfkesini nereye yönlendireceğini şaşırmış bir insan israfı... Karnının açlığını doyuramadığı için, beyninin açlığını hiç farkedemeyecek olan “yazıklı” hayatlar...

Bütün canlıların içgüdüsel olarak üremeye programlı oldukları doğru. Ne mutlu ki bizler uzunca bir süredir içgüdülerimizle değil, aklımızla yaşıyoruz. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli fark aklımız. Bugün bulunduğumuz uygarlık seviyesine de içgüdülerimizle değil, aklımızı kullanarak geldik.

Diğer canlılardan farklı olarak bizler, bugün cinselliğimizi üremeden ayırma şansına sahibiz. İstediğimiz zaman, istediğimiz kadar çocuk yapma, ya da hiç yapmama lüksümüz var.

Sıkmayın canınızı, üreyelim arkadaşlar...

Soyumuz yürüsün, adımız kısıra çıkmasın diye, günaha girmekten korktuğumuzdan, çocukları çok ama çok sevdiğimizden, toplum içinde saygı görmek istediğimizden, ebeveynlerimize torun sevgisi yaşatmak adına, hatta ve hatta yalnız ölmekten korktuğumuzdan üremeye devam edelim.

"Nerede çokluk, orada b.kluk" deyip, kafamızı karıştıranlara aldırmayalım. Bize 85, 90, 95 milyon yetmez, 100 milyon olalım...

Ha gayret...

 
Toplam blog
: 81
: 1521
Kayıt tarihi
: 04.07.06
 
 

Kişinin kendini anlatması zor. Her şeyden birazım, her şeyim yarım.   ..