Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Mayıs '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Usûlsüz Vusûl Muhaldir

Usûlsüz Vusûl Muhaldir
 

Usûlsüz Vusûl Muhaldir

<ı>(Başkalaştırıldığını anlayamayacak kadar his ve fikir yoksunu olduğu halde oyun ve oyuncağına sarılmış zavallılara ithaf edilmiştir).

Sıkılmak bana benden aşina bir duygu oldu nicedir. Kendini kavrayamayana onu anlatmak belki fayda vermez, inandırıcı da sayılmaz belki ama, o anlatılan siz iseniz, anlatan sizin içinizde biri iken ve el ile yâr arasında belli belirsiz bir mevkide umarsız dalgalanıp duruyorsa, ne dokunup ne hissedebiliyorsanız, ama hakikatse bal gibi, neylersiniz? Çok önemli bir imtihanın son anlarına kadar cevapları bir türlü derleyip toparlayamamış bir öğrencinin, tam da her şey şekillenmiş iken kafasında, “süre bitti” diye başına dikilen yetkiliye demek isteyip de bir türlü diyemedikleri, yahut dese de kâr etmeyeceğini adı gibi bildiği bir durum mudur bu yaşanan? Sonraya bırakılanları ebediyen yapılamaz edebilen bir boyut ki zaman, akıp gitmekte. Akıp gitmekte ki zaman, sınırsız sayılmakta. Sayılmakta ki henüz işe başlanılmamış…

Her nefeste alınan, gözün her kapanışında görülen, için her geçişinde gülümseyen, boş olan da acı, doluda huzur veren, bilinen, bal gibi bilinen bir yerde duruyor onlar. Sadece kolları sıvamak, bir çeşmeden akan suyla buluşmak, var mı yok mu olduğu birdenbire unutulan bütün kabalıklarından sıyrılmak yalan hayallerin ve mırıldanmak en güzel kelimeyi. Gelinene yaklaşmak olabildiğince, bütün duyuları çalıştırmak doyasıya, kalbi tik-takların dışında bir iklimle keşfetmek yeniden ve yeniden çekidüzen vermek başıbozuk akışa. Yükselmek, daha yükselmek, aşağı bakınca sadece huzur verenleri görmek, diğer her şeyi umursamamayı başarmak delicesine. Aslında olmayanları silip atmak, aslında olmayana götürenleri itmek elin tersiyle, bal gibi var olanla kucaklaşmak yılların derin hasretiyle. Koklamak onu. Tüm duyularla hissetmek ve hissetmek kalbi tik-takların ötesinde. Yaşamak zamandan sıyrılarak. Boyutsuz yaşamak. En sâde elbiseler içinde en yüksek ihtişamı soluklamak ve en mütevazı anda en kudretli olmak. Sevdâ denizinde boğulmak ama hiç gayret sarfetmemek çıkış için, aksine defalarca ölmek isteği aynı denizde. Vuslat ile ölümü aynı bilmek, ölümle kavuşmak en sevgiliye. Sevgiliyi sevenleri sevmek ve kemiyet/keyfiyet anlamında diğerlerini o nispette yakın veya uzak bilmek. Yine ve yeniden. Tekrar tekrar... “Başka bir yerinde doğsaydım dünyanın, başka bir kültürle yoğrulmuş olsaydım dahi, her şey bambaşka tezahür ve tecelli etmiş bile bulunsaydı, ben yine bu sona ulaşmayı arzulardım” dedirtecek ya da demeyi bile akla getirmeyecek, gidene “kal”, gelene “buyur” lâkin çağırana “hayır, olmaz” sözleriyle pekiştirilen bir masal örgüsü.

Bana ben adına beni anlatanın kendi dilinden dökülmekte bunlar. Ben, bütün benliğimle, egomla, nefsimle, en bariz-en sinsi düşmanımla yani, sarmaş-dolaş gezedururken, sıkılırken, sıkan ve sıkılanlarla doluyken her yer, o kadar basitken bu muammayı çözmek, toparladığım halde tüm cevapları kafamda, üstelik bilmiyorken ne zaman bitecek bu sınav, Ya Rabbim, neyin telaşındayım veya neden telaşlı değilim, kal diyene, buyur diyene o kadar kayıtsızım da ben, yoksa onları da mı çağırıyorum açmazların girdabına, acımadan!?...

...

Ben bir taş ustasıyım herhalde. Ertesi gün bütün taş baltaların değersiz sayılacağını unutmaya çalışarak varını yoğunu taşa çeviren. Bugün servet kıymetinin verildiği o taşlarla yarın ben, bir müflis hakikatiyle açacağım dükkânımı ve su katılmış çelikten balta satanlara güleceğim. Tıpkı en yakın dostumun kerpetenle diş çektiği, bir diğerinin vampir kostümü sattığı ve hepsinin de “ben” dediği gibi...

...

Olmadı..Öyle değil. Ben alenen bir gafilim. Öldürüleceğimi bile bile teslim olmuşum düşmana. Canımı kurtardım diye sevinip duruyorum!!!

...

Bu da tam olmadı... Ben bir hainim. Düşmana tüm sırlarımı satıyorum. En son bünyemin nelere dayanıklı ve nelere karşı zayıf olduğu bilgisini satmak üzereyim. Çok para alacağım. Oysa suya karıştırılan bir kimyasalla beni rahatça öldürebilirler. Parayı koyacağım kasanın şifresini zaten para karşılığı satmıştım. Oturduğum evin kirâcısıyım üstelik. Ev sahibine rağmen evin anahtarını bana para veren bu “dostlarım” için de çoğaltmıştım!!!

...

Yine olmadı... Ben tam bir aptalım!!! Affet Allah’ım...

 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..