Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

E. Kurmay Yarbay Mustafa Kemal Öztürk

http://blog.milliyet.com.tr/emeklibirsubay

15 Kasım '06

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Uskudar vapurunda bir guzel...

Uskudar vapurunda bir guzel...
 

Altiya bes kala Uskudar vapuruna yetisiyoruz. Bazan kacirdigimiz da oluyor. Bizim servis otobusu gecikiyor. Vapura yetistigimizde de, tiklim tiklim salonun en arkasindayiz. Parmaklarimizin ucunda, kafalarin ustunden her gun gozlerimiz birini ariyor...

Yalniz ben degil. Bizim servisle gelen butun arkadaslar. Parmaklarimizin ustunde aranirken, ara sira baskalarinin ustune devrildigimiz de oluyor. Pardon, diyoruz.

Arkadasim beni durtuyor;

-Iste orada!...

Orada. Salonun tam onunde, camdan gelen gecen vapurlara bakiyor. Arkasini butun kalabaliga donmus, oylesine vakur duruyor ki...

Sapsari saclari nerdeyse kalcalarina kadar uzaniyor. Kendi sarisi mi? Bilemiyoruz. Uzerinde ki mavi kiyafet, vucuduna tam uymus. Caket, etek. Arkadan belinin kivrimlarini goruyoruz. Etekleri dizinde. Dar.

-Bugun pariltili bir corap giymis...

Diye birisi haber veriyor...

Yuksek topuklarinin uzerinde ne kadar da ihtisamli duruyor? Dim dik...

Biliyoruz ki, yukariya cikacak. Kalabaligi omuzluyoruz. Karsisinda oturacak bir yer bulmak icin. Biz itismelerimize basladik bile.

Oturdugu yerden, tam karsisina bakiyor. Sanki bizi gormuyor. Bacaklarini bazan ust uste attigi oluyor. Bembeyaz bacaklarinin dizden ustunu gorur muyuz? Yuregimiz firliyor. Nafile. Cok usta.

Gozluklerinin arkasindan gozlerine bakiyoruz. Ela mi? Goz kapaklarinin ustune, kendisine cok yasisan bir renk buluyor. Hergun. Kirpikleri bakimli. Sari saclarindan bir percem, alnina dusuyor.

Dudaklar. Cok guzel bir kirmizi renk. Gul rengi mi? Kirmizi gul. Dudaklari dolgun. Oyle bir boyamis ki, daha da kalin gozukuyor. Islak... Burun? Okka gibi. Arada bir, elinin tersiyle burnuna dokundugu oluyor.

Neyse bugun de yer bulduk. Karsisina tesbih gibi dizildik. Saklabanliklar yapiyoruz. Ne olur bir gulumseme? Bir isaret? Yok. Heykel gibi.

Vapur iskeleye yanasir yanasmaz kalkiyor. Yolcular o na yer veriyorlar. Arkasindan doya doya bakabilmek icin... Vapurdan indiginde, hizli hizli yuruyor. Kendisini bekleyen bir araba var. Bir Reno. Biniyor ve gidiyor...

Bu her gun boyle. Bir yil mi, iki yil mi gecti?

Bir ara Sariyi goremez olduk. Sari yok.

-Senin SARI gitti, dediler.

Niye benim Sari?

Artik vapurun dadi tuzu kalmadi. Altiya bes kala vapurunu yakalamak icin de kendimizi telef etmiyoruz. Oburu gelir. Ferah ferah gideriz. Disari da bekliyoruz. Salon bosalsin. Altiyi bes gece ile gideriz. Bes dakika once, bes dakika sonra... Sonunda olum yok, ya...

Hem denize, hem de arada bir bosaldi mi diye salona bakiyoruz.

Ne gorelim?... Sapsari yeleli bir bas, alimli bir vucudun ustunde, salina salina vapura gidiyor. Yine herkes yol vermis. Bize musade, diyor, firliyoruz. Onumuzdekileri iterek kendimize yol aciyoruz... Ne care! Yetisemedik. Vapur gitti...

Ertesi gunu zor ettik. Altiya bes kala vapurunu yakaladik. Sarisin guzelin karsisina tesbih gibi dizildik...

Sanki, bana mi oyle geldi, bilmem, ben tam karsisina otururken, gozleri gulumsuyordu...

***

Ne hasta bekler sabahi,
Ne de genc oluyu, mezar;
Ne de seytan, bir gunahi,
Seni bekledigim kadar.

Necip Fazil

 
Toplam blog
: 798
: 2506
Kayıt tarihi
: 25.07.06
 
 

Harp Okulu 1974 mezunuyum. 1983'de Kurmay Subay olarak mezun oldum. 1987 yılında Silahlı Kuvv..