Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Şubat '15

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ustalık dönemi ve uygar kentler

Ustalık dönemi ve uygar kentler
 

İzmir'in en bilinen yeri; Konak, saat kulesi, güvercinler...


Yarıyıl tatilinde İzmir'deydik. Bu kenti her gidişimde daha çok beğeniyorum. Başkası "Ustalık mı, kalfalık mı, çıraklık mı" yapmaktadır bilemiyorum; ama İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun "Ustalık" dönemini yaşadığını, İzmir'dekiler de dışarıdan gelenler de gözlemleyebiliyor. Sanırım, AKP İktidarı ile olan sorunlarını da en aza indirmiş ki; yatırımlar, bütçe anlamında sıkıntı yaşanmıyor gibi.
 
Ankara'dan İzmir'e 1998'de göçtüğümde, Burhan Özfatura belediye başkanıydı. Önceki Başkan Yüksel Çakmur zamanında Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan alınan büyük göç nedeniyle, kent koca bir gecekondu mahallesi görünümündeydi. Çok dağınık, düzensiz, bakımsız, pis bir şehirdi ve benim gözümde de belediyecilik "sıfır"dı. Rahmetli Ahmet Piriştina'nın başkanlık döneminde farkedilir bir düzelme, iyileşme ve güzelleşme başladı. Özellikle de kültürel ve sanatsal etkinlikler arttı. Otobüs ve vapurların sabaha dek işlemesi, ucuz ve saat kısıtlaması olmayan toplu ulaşım hizmeti, kadını erkeği, genci ve yaşlısıyla halkın sosyalleşmesi, özgürleşmesi, rahatlığı adına sıra dışı ve çok güzel bir uygulamaydı. Örneğin; genç ve bekar bir kadın, Fuar'daki Mercan Dede konseri'nden saat 2:00 sularında çıkıp, hiçbir tedirginlik ve sorun yaşamadan Karşıyaka'daki evine vapurla bir iki saat içerisinde varmış oluyordu... Piriştina'nın beklenmedik ölümünün ardından, Eski Bornova Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini devraldığında yurtdışına gitmek üzereydim. Ben Çin'deyken İzmir, "Üniversite Olimpiyatları"nın altından yüzünün akıyla kalkmıştı. Bir buçuk yıl sonra kente döndüğümde çok büyük bir farklılık görmemiştim. Üstelik, hükümetin engellemeleri, ödenek yetersizliği gibi nedenlerle metro hattı yapımı sürekli aksıyor ve gecikiyordu...
 
Uygarlık ölçütleri
 
Yerel yönetimlerin, belediyelerin başarısının bence en önemli göstergesi, halkın yaşamını güzelleştirmesi ve kolaylaştırmasıdır. İzmir'de bu büyük ölçüde gerçekleşmiş. Daha önceki yazılarımda da söz etmiştim: İzmir'de birbirinden en uzak semtler arasında toplu ulaşım araçlarıyla yolculuk hem çok seçenekli hem de en fazla 2.5 liraya mal oluyor. Eskiden Bornova gibi bazı semtlerde, evlerden başka çöp torbalarında biriktirilmesi istenerek toplanan dönüşümlü atıklar için, cadde ve sokaklara konulan "Kumbara"ların sayısı epey artmış... Tabii bir kenti uygarlaştıran orada yaşayan insanlardır biraz da. Halkın eğitim, bilgi, görgü düzeyi, duyarlılığı da yaşamın ve kentin güzelliğini, hizmet alımını ve verimini artıran önemli bir unsur. Örneğin, İzmir'de birkaç kez sokakta ya da vapurda attığı çöp, çöp kovasının dışına düştüğü için geri dönüp, alıp, içine atan insanlar gördüm. Çok hoşuma gitti. Uygarlık işte budur! Bir de Güllük'ü, yetişkinlerin ve onların gözü önündeki çocukların her türlü çöpü, sokağa, plaja, denize nasıl umursamazca attığını anımsadım. Oğlum İzmir'de çöp konteynerlerinin üzerindeki "En güzel temizlik kirletmemektir" yazısına dikkat etmiş; görür görmez bana söyledi. Ne kadar doğru!
 
Gene Güllük'ü kötülüyor, diyecekler benim için, biliyorum. Ama, üzülüyorum ve yazmadan duramıyorum. Güllük Mahallesi'nde yaşam hele kışın, taşıtınız yoksa, bütçeniz kısıtlıysa, zor ve keyifsiz. Doğu'da mahrumiyet içerisindeki küçük bir köyde yaşıyor gibisiniz. Güllük'ten Milas'a gidiş-dönüş 6 TL., 7 yaşını doldurmuş çocuğunuzla giderseniz, onun için de 5 TL. (Niye 3 ya da 4 TL değil?) ödeyince, yarım saatlik yola 22 liraya gidip geliyorsunuz. İşin daha da tuhaf yanı; Bodrum'a gidecek olursanız çocuğunuz için de yetişkin ücreti (8 TL.) ödemeniz isteniyor; çünkü, Güllük'ten oraya okula giden öğrenci yokmuş, o nedenle öğrencilerden de yetişkin ücreti alınıyormuş. Böyle saçmalık daha önce hiçbir yerde görmedim! Öğrenciyseniz, Türkiye'nin her yerinde toplu taşımada ve öğrenci indirimi yapılan her yerde bu haktan yararlanırsınız. Kimse size, "Sen Milas'ta okuyorsun, İzmir'de öğrenci bileti alamazsın" diyemez! İzmir'de 65 yaş üzerindekiler için elektronik kart ücretsiz verilmekle birlikte, yaşlılar nüfus cüzdanlarını göstererek, tüm toplu taşım araçlarından ücretsiz yararlanıyorlar. Geçici olarak kentte bulunan yaşlı bir insana kart alma şartı koşulmuyor yani. Belediye ulaşım hizmeti konusunda seçenek sunmayınca, meydanı boş bulan da istediği fiyat tarifesini uyguluyor! Seçimler öncesinde yöneticiler, yurttaşa mı, minibüs ve taşımacılık kooperatiflerine mi kulak verecek.
 
İnşaatlara değinmeden de geçemeyeceğim; İzmir'de inşaat ve onarım çalışması yapıldığını, o çalışma alanını tamamen kapatan ahşap perdelerden, panolardan anlıyorsunuz. Sokağa ve kaldırıma taşan en ufak bir moloz, inşaat malzemesi, pislik göremiyorsunuz. Güllük'te yolun neredeyse ortasına kadar yığılmış molozları, çimento, tuğla, kum gibi inşaat malzemelerini görmekten, sokaktan geçemez hale gelmekten; inşaat sonrası kaldırım ve yol olmaktan çıkmış, hasar görmüş sokaklar görmekten bıktık. Neyse ki bazı inşaatlar bittikten sonra, çevreyi biraz düzenleyip onaran da var.
 
Kanayan yaramız su parası
 
Kentte yaşamı kolaylaştıran, yurttaşları rahatlatan, sevindiren, kamu hizmetlerinin düzenli, kusursuz, çabuk ve UCUZ verilmesidir kuşkusuz. Su yaşamın vazgeçilmezi, Güllük'te Türkiye'nin en pahalı suyunu kullanıyoruz. Üstelik, su saatleri iki üç ayda bir okunduğunda kullanım 10 metreküpü aştıysa, ücret katlanıyor; abone faturaya dikkat ve itiraz etmezse, ödediği fazla para AKFEN Güllük Çevre ve Su Yatırım Yapım İşletme A.Ş.'nin kasasına gidiyor. Fahiş su fiyatı yetmezmiş gibi; yıllardır yüzde 50 atık su bedelini ödemek zorunda kalıyoruz. İzmir'de 4 kişilik bir aile ayda en fazla 40 küsür lira su parası öderken, Güllük'te iki kişilik bir ailenin aylık su kullanım bedeli 60 lirayı aşıyor!
Şimdi artık Güllük ve Milas'taki su ve kanalizasyon işlerinden sorumlu olan Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Gürün'e sesleniyorum ve açık, doyurucu bir yanıtı Güllük'teki tüm yurttaşlar, seçmenler adına bekliyorum:
 
Öncelikle üniversitenin ilk yıllarında Hukuk dersinde öğrendiğimiz bir kuralı anımsatarak başlayayım: Bir yasal düzenleme (yönetmelik, genelge, vs.) daha üst bir yasal düzenlemeye, yasaya aykırı olamaz. Yıllar öncesinde Güllük Belediye Meclisi'nin yüzde 25 atık su bedeli alınması kararı, Akfen A.Ş. tarafından hiçe sayılmış ve sayılmaktadır. Şirketin rahmetli Müdürü Mustafa Öztürk, bu uygulamayı şirketin Güllük Belediyesi ile yaptığı sözleşmeye dayandırmıştı... Böyle bir uygulama hukuk ve kural dışıdır oysa.
Güllük Belediyesi tüzel kişiliği ortadan kalktığına göre; daha önce belediye ile şirket arasında imzalanmış olan sözleşme geçersiz sayılmaz mı? Sözleşme revize edilmiş midir? Revize edilmişse eski ve yeni sözleşme metinleri nasıldır?
 
Öte yandan, bildiğimiz kadarıyla büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde kalan tüm beldelerde aynı su tarifesi uygulanması gerekirken, niye neredeyse tüm yerleşimler arasında farklılıklar vardır; hem suyun metreküp fiyatı hem de atıksu bedeli niye Güllük'te bu denli fahiştir. Güllük'te musluktan su yerine başka bir şey mi akmaktadır?
 
Varlıklı yurttaşlar için sorun olan su faturaları, dar gelirlilerin kabusu haline gelmiştir. Türkiye'nin tek "özel" ve "en pahalı" suyu, Güllük'te oturanların kanayan yarasıdır.
Velhasılıkelam, bir yeri sevdiren oradaki insanlar, yakınlarınız ve anılarınız... Ama oradaki uygarlık seviyesi; kamu hizmetlerinin ve yaşamın kalitesi, en az doğal güzellikler, temizlik, coğrafi koşullar kadar etkili. Yani, Güllük'e insanların gelmesinin, yerleşmesinin önüne geçen, evini barkını satıp, kiralayıp gitmesine neden olan, birilerinin yazdığı yazılar ve haberler değil; bu şirin Ege kıyı kasabasının her anlamda uygarlık ile arasındaki uzaklığın açılmasıdır. Ben artık uygarlığı özledim.
 
 
Gülçin ERŞEN – 11 Şubat 2015 / Güllük
 
Toplam blog
: 134
: 869
Kayıt tarihi
: 06.07.11
 
 

Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu (İletişim Fakültesi) Radyo ve Televizyon Bölümü mezun..