Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Aralık '11

 
Kategori
Deneme
 

Ütopik bir aşk felsefesi

Ütopik bir aşk felsefesi
 

Bir sanat eserini düşünebiliyor musunuz? Resim, film,heykel vs… Ama bunların haricinde. Bir kadın düşünün eser olarak yaratılabilen. Üzerine doğal hislerinizle yorumlar yapın. Ve yaratıcının kudretiyle bütünleştirin onu, kutsallığına bağlanabilmek için. Bir gülüş düşünün. Sizi sizden alan. Sizi kendine hayran bırakan. Düşündünüz mü? Ellerine bakın onun o zaman. Narinliğini yaşayın gönlünüzde ve kısık bakışlarınızla izleyin onu. Babet ayakkabılarına göz dikin sonra. Bileklerine yapıştırın gözlerinizi. Ayaklarının güzelliğini, ne kadar ince olduğunu düşünün; bir bütün olarak da ne kadar ayrı ne kadar kayırılmış bir varlık olduğunu. Burnuna bakın onun sonra; genlerinin zincir halkaları gibi birbirini besleyerek ve ihtişamlı varlığını desteklediğini düşünerek. Doğduğundan beri büyüyen, gelişen burnuna. Dudaklarına bakın sonra. Bakınca kalbinizin kabardığını, dalgalı denizler gibi çılgınlaştığını hissedin. Nefesiniz kesilir gibi olsun; tıkansın göğsünüz. Bu arada bir yudum daha alın içkinizden. O yudumla beraber hızlanan şarkınızın temposuyla sizde yoğunlaşın sevginize; evet, düşlediğiniz kadınınıza ve güzel günlere.

    Sonra yine ellerini görün onun. Kırmızı ojelerine takılsın gözünüz. Ne kadar narin, nasıl bir zarafet diye konuşun kendinizle. Gece yaptığı hafif makyajını, rimelini, allığını ve rujunu sürdükten sonra dudaklarını yapıştırıp  birbirine bastırdıktan sonra tekrar normalleştiğine baktığını  hayal edin. Size güzel gelen o ipeksi ahenk müdavimi, fakat onun beğenmediği saçlarını düşünün. Sevgiyle okşayın onları, saygıyla önünde eğilin. Elinden tutun ve yüreğinizde onunla birlikte yürüyün içten içe. Kalbinizle hitap edin. İçinizdeki kesin duyguları söyleyin  yüzüne. Onu inandırmanın tek yolu budur çünkü. Gerçek olanı haykır kibarca kulaklarına. Zevkle bak gözlerine, hücrelerinle sarıl bedenine. Bambaşka bir insan ol onu görünce. Seni değiştirmesine izin ver. Yüreğine farklı anlamlar katabilmesine müsaade et. Yol ver yürüsün benliğinde. Katkısı olsun sana. Sen gerçeklikten aldığın için ilhamını onu hak ediyorsun inan buna. O yüzden bırak şair yapsın seni duyguların. Ona olan sevdan konuştursun seni artık. Sen ol sadece. Ne hissediyorsan onun üzerinde iyi veya kötü kendince onları küçük notlar haline getir. Böylece her daim yaşat onu duvarların üzerinde, masanın yüzeyinde. Gülümseyişini yaşa uyurken. Zengin olmayı değil onu kazanmayı hayal et. Gerçek aşkın zirvelerine çıkmayı düşle onunla sadece. Sadece sevgini yoğunlaştır. Sadece aşka doğru yüzmeyi dene. Gerçek mutluluğu onunla kurmaya çabala. Çabala sadece zihninde.

   Eyleme dönüşmese de ona karşı bakış açının içeriğini huzurla hayal et. Onu ilk kez gördüğünde nasılda yemek yiyordu bunları düşün ölünceye dek. Zarifliğini ve hanımefendiliğini gözlerinin önüne getir mutsuz olduğunda. Her adımında ismini telaffuz et onun. Müzikler onu hatırlatsın sana. Düşlerine onunla başla.

   Yemek yerken onu hayal et karşında birde. Kahve içerken şakalaş sonra. Kitap okurken birdenbire durup gözlerine baktığını kur kafanda. Hisset onun bakışlarını ve dik gözlerini sertçe fakat aşkın tarifini mümkün kılamayan benliğinle. Ne demek istediğini merak et ve anlamaya çalış yüzündeki ifadeden. Kalkıp gidişini izle. Kalkışını yaz defterine ve oturuşunu.Uykusuz kal uğruna. Onun için sabah erken kalktığını düşünerek yüzün gülsün hayata. İki duble votka ve üç tane bira ile sarhoş ol sonra. Sarhoşluğunda silueti belirsin birdenbire sisli bir gül bahçesinde. Tam sahilde elini tutuşunu düşlerken  bir şeyler devir farkında olmaksızın aynı anda.Birileri kalkıp gürültüye gelsin odana.Sende ‘O’nu yazabildiğin için bu mutluluk sebebini arkana alarak gülümse gürültüye gelen o birilerine. Sakın duraksama düşüncelerle yoğrulmaya devam et ona karşı. Hiç bitmesin ve zamana yenilmesin ona olan harikulade bakışların. İngiliz tütünü ciğerlerinde oksijen görevini görsün sırf onu düşünerek içiyorsun diye. Tütün içerken duyduğun mutluluğu ona karşı duymayasın sakın ha. Çünkü ağzından aldığın dumanla kalbini mutlu edemeyeceğin aklına gelsin, ve o keyfin geçiciliği.

    Bir tek o neden olsun anlam verebildiğin her şeyine. Kaşın onun için havaya kalksın, dudakların onun için açılsın, gülüşüne o sebep olsun. Kulakların onun bir tek kelimesini duyabilmek için başının iki yanında dursun. Burnun, belki yanımdan geçer de teninin kokusundan nasiplenirim diye bulunsun yüzünün ortasında. Parmakların ona ifade edebileceklerinin sesi olsun ve yazıversin her şeyi tüm bulduğun kağıtlara diye bağlı bulunsunlar bütün bir bedenine. Bacakların ayaklarını vücudunda  tutsun.Tutsun ki ona ulaşabilmek için onları kullanabilesin.Ve kalbin… Vücuduna kan pompalasın ki ruhun bedeninde can bulmaya devam etsin. Bu sayede zihnin hayatta kalsın ve onu kendi içinde var edebilesin diye işlevini görsün. Hem içinde hem dışında bulundur ondan edindiğin izlenimleri. Sev onu.

    Ellerinin bir tek ona dokunabilmesini kurgula. Bir tek onun kokusunu alabilmek olsun yaşamdaki tüm amacın. Engelleri onun için aşmayı dene. O bir tek sebep olsun yaşamındaki her salisene. Onun bakışlarıyla sıcaklığı hisset, sadece onun varoluşuyla. Sadece onu düşün içtiğinde. Sarhoş olduğunda hiç çıkmamasına rağmen aklına ilk o gelsin. O yanındayken ülke meselelerine eğil. Hayat üzerine düşün ve yaz. O varken de kitap dünyasına gir, beğendiğin cümlelerle ona hitap et. Kırmızı güllerle süsle onu sözlerde. Güzel kokulara sar izlerken. Bazen o okusun sen okuyormuş gibi davran.Onunla ilgili hayaller kur. Sana bakışını izle, kitaptan kafasını kaldırıp. O sana baktıkça, senin onun yanında oluşundan duyduğun mutluluk ikiye hatta üçe katlansın ve daha da gülmeye başla, huzurla sırıtmaya devam et. Yüzünü şeker kaplamalı bir çikolataya benzet sonra. Çünkü sana anlamlı anlamsız sevgili sevgisiz bakmaya başladığını göreceksin kızdığında. Doğrulduğuna tanık ol. Ayağa kalkarken her hareketine dikkatini ver.(Ona bir şiir yazabileceğin aklına gelsin.)

     Düşün ve düşün… Bir sevgi düşün. Sözcük üretirken kalbin iki atıp durur gibi olsun sonra bir kez daha onun için altın vuruşu yapar gibi atsın. Kalp krizini bekler gibi bak etrafına. Fakat umursamadan kelimeler dökülsün dudaklarına, dilin dönemez olsun aynı zamanda. Şaşırmasını bekleme sakın. Bakışların söyleyemediklerini izah edecek, gönlünün tünelindeki düşünceleri zihnine iletecek sonra yüzüne sarıp sarmalayacak konuşamasan da. O tavırla, doğallığınla bak onun gözlerine işte, o zaman anlayacak gerçekten sevginin ne olduğunu. O zaman bilecek senin onu nasıl sevdiğini.O zaman duygulanacak ve gözleri yaşarmaya başlayacak. Sen ona o gözlerle bakarken o da sana benzeyecek. Bir bütün olacaksınız. Kalbin, beynin ve kirpiklerin onun gibi bakacak anlayacaksın. Birden ikiz oluvereceksiniz. Birden bir birlik hali.

   Yatağının yanındaki ışıktan bile ilham almaya başlayacaksın işte o zaman. O karşında uyurken sen masanda olacaksın. Işığın yanışı sanki onun için diye geçireceksin içinden. Olduğu her yer aydınlık olur; dokunduğu her şeyde gül kokusu hakimiyetini sürer diye geçireceksin içinden birde. Ben sana nereden tutuldum böyle diyeceksin zevkten ağlamaklı gözlerle. Sonra böyle basit cümleler kurduğun için kızacaksın kendine ve gülümseme alacak çehreni. Olsun boş zannettiğim şeyler bile onun üzerinde gerekli bir hal alıyor diye ağzının çizgileri uzayacak. Olduğundan bir başka halini düşüneceksin daha öteki düşünün sonuç bölümüne gelmeden.

    Masanın başında otururken hayallere dalacaksın. İnception filmini anımsayıp hepsinin içinden bir diğerine bağlantı kuracaksın. Karışık hücrelerin dolaşmaya başlayacak kafatasının içinde. Bir girdaba girip döneceksin döneceksin ve döneceksin. Kanlar akacak gözlerinden titremeye başlayacak ellerin. Aşk mı bu diye sorgulamaya kalkacaksın birden. Ama müsaade etmeyecek sana, ona olan duyguların. Bir başka neden araman için seni salıvermeyecek. Ve gerilim aşılayan müziklerden uzak durman gerektiğini anlayacaksın böyle bir aşk üretirken. Aynı tona dönecek ve hayal dünyana devam edeceksin.

    Masandasın ve arkanı dönüyor camdan dışarıyı izliyorsun. Görebildiğin tek şeyin karşı apartmanın camı ve kirli duvarları olduğunu düşünüyorsun. Aynı aşk duygularına başka bir yoldan gitmeyi deniyorken duruyor anına geri dönüyor ve küçük bir ilham hissettiğinde bile hayalle devam edemeyeceğini anlayıp yazmaya koyuluyorsun hislerini. Ve satırlarına şunu ekliyorsun.

     Küçükse bile dünyam, baktığım alan minicikse dahi sebebiyetini sana yükleyip mutlu oluyorum. Çünkü karşımdaki duvarın da bir hikayesi var, camında. O camın arkasındaki uyuyan hayaller de, bedenler de bir tesadüftü çünkü bizim gibi. Bizden öncede birileri bu odadaydı ve onların da hayatının bir bölümü burada geçmişti. Benimde öyleydi. Bir şekilde buradaydım ve karşımda duvar vardı cam vardı. Duvar vardı olmasına karşımda. Ama ya yanımda… Yanımda duvarın anlamsızca yerinde durmasını, boş gözlerle bakarkenki ketumluğunu, sıkışıklığını benden alıp götürecek hatta hiç hatırlatmayacak kadar güzel biri vardı. Biri vardı ama herhangi bir vücutta hayat bulmuş bir ruh değildi o. Onun rengi, onun ruhu, onun sevdası ve anlamı çok önemliydi benliğimde. Onun oluşu benim duvara bakıp mutlu olma nedenimdi. Onun varlığı, onun masumane yüzü, onun bedenine damlayan ses tonu ve narin yaradılışıydı beni izlenimlerimden kötü hal çıkartabilme yeteneğimi kör eden.

                                       Kör olduğum için ona şükreden ben…

     Daha iyi düşünebilmek için içerdim önceleri diye düşünürüm sonra, onunla aynı kareyi paylaşırken. Önceden içki içer düşünürdüm. Bir kadeh daha içip daha başka kelimelerin peşine düşmeyi severdim. Ve çıkmazlığı kadehlerle bütünleştirip duyguların dışavurumunun keyfini yaşardım bardağımı tekrar doldururken. Bunları düşündüğümü çok sonraları, sen yanımdayken düşünür  mutlu olurum. Senin oluşundan ve hayattaki mükemmellik kavramının boşluğunu doldurmandan ötürü de her düşüncemi yeniler ve mutlu olurdum sonrada. Tekrar dönerim an’ıma düşüncelerin içine gömülmek o kadar hoşuma gitse de. Düşüncelerde sen olduğun sürece tabi. Bakarım sana doğru sağ elimi yumruk yapıp çenemin altına koyduğumda. Bakar mıyım? Hayır sana bakmam bakamam ben sevgilim. Seni öylece izlerim sadece. Sana bakmak değil seni izlemek, değerlendirmek ve her hareketindeki o gizemli gücün muhteşemliğindeki keyfi ve sevgiyi yaşamaktan bahsediyorum elbette. Seni görürüm hep bebeğim. Sana bakmam. Seni severim sevgilim hep. Seni yaşarım uzaktan. Seni alıp sararım sen uyurken. Senin nefes alışlarına mürekkebi kurban ederim. Bilinçsizce uykunda yaptığın hareketleri, tanrının sana özel olarak bahşettiği yetenekler olarak algılarım. Senin nefesine kulak verir bende seninle birlikte oksijeni içime çeker, sonrada dışarı veririm. Sağa dönerken sen, bende nefes alırım birden. Kıpırdayışından dolayı kokunun odamızda ziyan olmaması için, sırf süt saflığının insanda hayat bulmuş berraklığını, akciğerlerime depolayayım diye çekerim içime o havayı.

    Sonra huzurla uyumak için gözlerimi kapatır sadece birbirimize ait oluşumuzun keyfi için ışığın hükmüne son veririm. İçimden seni çok seviyorum cümlesinin eski uygarlıklardaki söyleniş biçimlerini düşünürüm bu seferde. Düşünerek ve seni yaşayarak ertesi günün güneşini beklerim. Beklerim sevgilim beklerim. Sen hiç olmasan da seni var edebilmek için, güneşin doğuşunu beklerim.

 
Toplam blog
: 17
: 226
Kayıt tarihi
: 13.12.11
 
 

1987'de doğdu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunu ..