Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '13

 
Kategori
Güncel
 

Uyan derin uykulardan!

Soğuğun hükmetmeye başladığı, sabaha ramak kalmış bir aralık gecesinde radyomda Erzurum yöresinden bir türkü çalıyor. Ve eşlik ediyorum yavaş yavaş. Bazıları derin uykudayken beni uyku tutmuyor. Hani sözleri de bayağı manidar.
 
“Şafak söktü yine sunam uyanmaz
 
Hasret çeken gönül derde dayanmaz
 
Çağırırım sunam sesim duyulmaz
 
Uyan sunam uyan derin uykudan”
 
Zaman aman dedirtiyor. Kanı donduran bir gariplik var. Anı dolduran bir halt yok.
 
Ne güzel ifade etmiş şair ( Can Yücel) :
 
“Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
 
Bu kadar ağır olmamalı.”
 
Bu kadar ağır oldu.
 
Bakayım vallahi ağır oldu.
 
Yönsüz bir neslin kayışları sıyırması resmine güzel bir çerçeve aramamız ne kadar anlamlı olabilir ki?
 
Radyo programlarımda yıllardır naçizane yüreğimden kopup gelen hisleri ve dimağıma sarınmış düşünceleri nakletmeye gayret ettim ve söylemlerim hep işin bencesi idi. Herkesin zaman zaman tespitleri doğru çıkar. İyiye dair tahminler çıkınca seviniriz fakat kötüye dair tahminlerimiz çıkarsa bilmiş olmak bize tüh! Yahut ben söylemiştim dedirtir ya; şimdi nakledeceğim şeylerde aynen öyle.
 
Eskiden yastıklar upuzundu. Ve bir uzun yastığa baş koyardı çiftler.
 
Ve bir ömür aynı yastığa baş koyun dilekleri sunulurdu.
 
Ne zaman ki yastıklar ikiye ayrıldı bu dilekte ortadan kalktı.
 
Bireysel özgürlüğün özendirildiği, iki kişiden bir kişi yani biz olma durumunun aşağılandığı, sen ve ben görüşünün ağırlık kazandığı bir düşünce sistemi yaygınlaştırılmaya çalışıldı. Bu kadın hakları( ki hak sadece kadına değil canlıya özgüdür), modernleşme, çağın gerisinde kalmama safsatalarıyla daha da taraftar toplamaya başladı. İnsanlar giderek birey temelinde sonradan uydurma haklara sevk edilmeye ötelendi. Nasıl olduğu hepimizce malumdur sanırım ama yine de işin bencesini hatırlatmak istiyorum.
 
Medyadaki tuhaf programlar, internet, kampanyalar ve toplumun her alanına yayılmış duygu durumu bozukluğuna iten özendirici davranış yöntemleri vb. çalışmalarla insanların tek olmasının (birey) en iyi şey olduğuna inandırıldı. Çağdaşlaşmak insanlıktan çıkmak olarak algılanmaya, modernleşmekse uyuşturulup sürü zihniyetiyle yol almak olarak alttan alta insanlara egemen kılındı.
 
Son yıllarda ülkemizde inşaat sektöründe muazzam bir gelişme var. İnsanlar daha konforlu ama ucuz yapıları tercih ediyor. Hiç düşündünüz mü bilemem ama reklamı yapılan daireler genelde bir artı bir, bir artı sıfır. Yastıkları ayrılanların bedenleri de ayrılıyor ki konforlu ve dar mekanlarda tek başına kalmalarına ortam sağlanıyor. Şimdi birileri modern yaşam anlayışında düşük m2 li evler daha seviliyor demesin. Ya da birileri ekonomik koşullar bunu gerektiriyor da demesin. O işin başka boyutu. Mecburiyet başka bu tuhaf akıma hizmet etmek bambaşka. Bilinir ki ameller niyetlere göredir.
 
Dilerseniz bu durumun niyetine de değinelim biraz.
 
Çekirdek aile kavramını yavaş yavaş yok eden bu sistem daha da ileri boyuta taşınıp yalnız olan bireyleri daha kolay ele geçirmek adına faaliyetlerine hız kesmeden devam etmektedir.
 
Hafta içi çalışan birey hafta sonu tek kişilik dünyasında örf, adet, inanış kurallarını kolayca yıkarak eğlenir. Sistem şu: Haftanın 6 günü robot gibi çalış, bir günde zevk-ü sefa içinde yaşa. Gününü gün et, gerekirse geleceğin içine et yaklaşımı yani.
 
Hepinizin bildiği üzere insan sosyal bir varlıktır. Yaşamın her anında etkileşim içinde olmaya kurguludur. Fakat istenen şu; birey yalnız kalsın, egemen düşünce sistemi onu daha kolay ele geçirsin.
 
Kaçan otobüsün ardına koşulabilir, bağırılabilir, yetişilmeye çalışılır fakat el sallanmaz. İşte bu cihetten yaklaşırsak olaya yemek içmek barınmak bir öz kaybına yol açmamalı gerekirse kişi kuru ekmek soğana razı gelmeli ama kendini kendi yapan hasletleri silmemeli.
 
Bir sözüm vardır Gelişim değişim içerir; ki değişmeden gelişmek mümkün olmaz.
 
Ancak ne zaman ki değişim ”başkalaşıma” dönüşür o zaman gelişim “değişim” olmaktan çıkar.
 
Ne acıdır ki kalabalıklar içinde yalnızlığa sarılmış niceleri var.
 
Almadan vermek, hesapsız sevmek, vefa, dostluk, komşuluk, ortaklık, kendinden önce karşısındakini düşünmek, sadece kendisi için değil de tüm canlılar için yaşamak, erdem, vatan aşkı, millet sevgisi, inanç değerleri vb. olmazsa olmazları yok sayanlar ancak dikenli teller misali yalnızlığa sarılıp her gece gönüllerindeki kanamayı durdurmaya uğraşırken, ruhlarındaki yangını söndürmeye gözyaşı akıtacaklardır.
 
Yazımın sonlarına gelirken radyoda bir başka türkü ses veriyor.
 
Yakın zamanda kaybettiğimiz bozkırın tezenesi (Allah rahmet eylesin) diyor ki.
 
“Kendim Ettim
 
Kendim Buldum
 
Gül Gibi Sararıp Soldum.”
 
Yazar: Denizhan Burhan
 
Toplam blog
: 55
: 154
Kayıt tarihi
: 19.02.13
 
 

Basın Danışmanı. Medya tanıtım uzmanı ..