Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '07

 
Kategori
Siyaset
 

Uygarlık ve modernleşme referansları, vahşi sömürgeciliğin bugünkü resmi...

Uygarlık ve modernleşme referansları, vahşi sömürgeciliğin bugünkü resmi...
 

Tarihsel akış incelendiğinde uygarlık, modernleşmenin referanslarını her zaman hakim kültürlerin de tarihi haline gelmiştir. İlk kez önümüzdeki dönemde toplumsal gen yapısında bunun kırılma ihtimali belirmiştir. Uygarlık ve çağdaşlık referansları olarak gösterilen ekonomik gelişmişlik, demokrasi ve sanat yüzyıllar boyunca sömürge devletlerin hakimiyetinde bir illuzyona dönüştürülerek her dönemin en hızlı iletişim araçları ile en geniş toplumsal kesimlerde sahnelenen bir oyuna dönüşmüştür.

Endüstri devrimi sonrasındaki sanayileşmenin en önemli ihtiyacı olan hammadde ve enerji için sömürge devletler yeryüzünün her yerini talan etmişler, bunun karşılığında ise buralarda gördükleri direnişleri barbarlık ve gelişmemişlik olarak kendi toplumlarına ve diğer toplumlara resmetmişlerdir.

Sömürgeciliğin başrol oyuncusu İngiltere, Fransa yeryüzünün her noktasında yeraltı ve yerüstü zenginlikleri başta olmak üzere hoyratça kullanmış, bunu yaparken bölge halklarını bu suçlara ortak etmiştir. Talanı gerçekleştirecek teknik donanım ve insan kaynağını kendi ülkesinden getirerek sözde gelişmişliği ve teknolojiyi paylaşan bir efendi durumunda kendini resmetmiştir.

Sömürgeciliğin siyasi boyutları ortaya çıkmaya ve sömürgeci devletler gittikleri ülkelerin siyasi biçimlerini de yönlendirmeye başlayınca o dönemde emperyalizm adı verilen, baskıcı ve sömürgeci modelleri gündeme gelmiştir. Vahşi biçimde sömürülen, horlanan ve doğal kaynakları sömürülen uluslar aynı zamanda sinema, edebiyat, sanat ve iletişim gibi alanlar kullanılarak üçüncü sınıf ve aciz topluluklar olarak kendi uluslarına sunulmuştur.

Okyanuslardaki deniz kaynakları daha çok para kazanmak adına konserve edilmiş, Amerika ve Afrika’nın geniş toprakları bu vahşi işgalciler tarafından talan edilmiş, halklar av partilerinde kurşuna dizilmiş, yarattıkları işbirlikçiler aracılığı ile de ulusal haklar tanınmadan sömürge kimliğine uygun kuşaklar yetiştirilmeye programlanmıştır.

Dünyada bu rolü tarihsel olarak üstlenen uluslar İngiltere, Fransa, İspanya, kısmen Portekiz, Rusya ve sömürgecilik anlayışının değişmesi döneminde de genç ülke Amerika olmuştur. Bu resmi iyi anlamadan günümüzü analiz etmek neredeyse imkansızdır. Bu güçlerin içine neden Osmanlı İmparatorluğunu koymadığım akla gelebilir. Osmanlı, fetihçi bir toplum olmasına rağmen sömürgeci bir toplum olmamıştır. Bunun nedeni daha çok siyasal kazanımlar ve güç peşinde koşmasıdır. Göçebelikten gelen alışkanlıklarla daha çok üretme odaklılık yerine tüketmeye odaklı bir seyir izlenmiştir. Üretme ihtiyacı en az gerçekleşen Osmanlı bu nedenle fethettiği ülkelerin kaynaklarını talan etmemiştir. O daha çok vergilendirme, nakden ödemeler ve altınla yani hazinesini çevirecek varlıklarla ilgilenmiştir.

Bu resim bize Osmanlı ile batı referansları arasındaki farkı açıkça ortaya koymaktadır. İspanya’dan kovulan Yahudilerin o dönemde Osmanlı’da yer bulması ticaret ve varlık konusunda benzer paralel bilinçlerinden de kaynaklanmaktadır.

Bu resimlerin günümüze yansımaları elbette çok önemlidir. Köklerinde sömürgeci genlerinden oluşan katiller, yok ediciler sürüsü batı uygarlığı bugün yine güçlü iletişim, sanat, sinema kullanarak yüzyıllardır sürdürdüğü illuzyona devam etmektedir. Klasik sömürgeci anlayışından uzak bir Amerika’nın dünyanın her yerinde gerçekleştirdiği şiddet, yok etme ve savaşın her şeye rağmen taraftar bulması, girdiği toplumlarda işbirlikçiler yaratması bu illüzyon nedeniyledir. Burada Osmanlı mirasçısı genç Türkiye Cumhuriyeti olarak bu resimleri ve gelişmeleri iyi analiz etmek zorundayız. Tepemizde yaratılan bu yalan dünyayı ve illuzyonu ancak böyle parçalayabiliriz.

Büyük devlet gen kodlarımız silinmeye çalışılmaktadır. Bunu da topla tüfekle değil içimizdeki işbirlikçilerle gerçekleştiriyorlar. Çünkü, Cumhuriyetimizi kim zayıf ve kimliksiz duruma düşürüyorsa AB, ABD nin anında işbirlikçisi haline gelmektedir.

Geleceğimizde gelişmiş ve modern bir ülke olabilmemizin bugün e yansıyan resminde ilk unutmamamız gereken şeyin Türkiye Cumhuriyetinin büyük bir Cihan devletinin, Osmanlı İmparatorluğunun mirasçısı olduğudur. Sömürgeci Devletlerin illuzyonlarına ve baskıların direnebilen nadir coğrafyalardan biriyiz. Bugün bu konuda en zayıf dönemimize doğru gitme tehlikesi içerisindeyiz.

Bunun en temel nedeni radikal din eksenli görüşlerin yıllardır sürdürülen çabayla siyasi yapıya hakim olmasıdır. Böylelikle temel referanslar modernlikten radikal din eksenine doğru kayarak, tavize dayalı siyaset yürütmekte usta “Din eksenli kadrolar” gelecekleri için büyük devlet, ulu devlet, büyük millet iddiamızdan vazgeçerek ümmet iddiasına geri dönmektedirler.

Bir gün onlarda anlayacakalr ki –Arabistan’da, Ürdün’de, Lübnan’da olduğu gibi- sadece dinsel eksende büyük devlet olunamaz. Çünkü dini görüşler siyasi gelişmenin hızına bağlı oalrak çok çabuk değişememektedir. Siyasete bulaşmış dini düşünceler de aynı zamanda toplumda kaynaştırıcı değil, çatışma unsuru haline gelebilmektedir. Bunun en açık örneği Pakistan ve Hindistan’da yıllardır yaşanmaktadır.

Kendi içinde çatışan güçler yaratmak hakim sömürgeci gücün ana amacıdır. Ülkemiz bu anlamda bir kaç kaynağı aynı anda bulundurmakla en büyük tehlike altındadır. Dinsel ve etnik farklılıklarımızı siyasete yansıttığımız ve yönetim modellerinde ağırlık kazandırdığımız gün bu ülke için yolun sonuna yaklaşılmış demektir.

Ben buna ihtimal dahi vermek istemiyorum.

 
Toplam blog
: 202
: 994
Kayıt tarihi
: 29.06.07
 
 

Sosyal medya danışmanı, grafik tasarımcı.  ..