Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '13

 
Kategori
Uzay
 

Uzaylılar Türkçe'mi konuşuyorlar?

Bir gün herkes Türkçe konuşacak demişti bir bilirkişi bir tarihlerde…

Nasıl olacak diye sormuştuk da hatırlıyorum, yaşarsak görürüz demişti ama o kadar yaşayamayacağımız aşikâr. Hangi zamanlardan söz ediyordu?

Geçenlerde bir yazı okudum. Düşündüm tabi. Yazıda diyor ki:

“Uzaylılar Türkçe konuşuyormuş”

Kim uzaylılarla konuşmuş ki onların hangi dilden konuştuklarını duymuş. Bilmiyorum ama okuduklarım da yabana atılır cinsten bilgiler değildi…

Şimdiye kadar dünyanın bir çok yerinde ve bizim ülkemizde uzaylılarla ilgili bir hayli bilgiler edinmişizdir. Üstelik resimleri çekilmiş, hareketli görüntüleri bir çok medya kuruluşlarında ve internet sitelerinde yayınlanmıştır.

Yurdun çeşitli yerlerinde Ufo'ları gördüklerini söyleyen, zaman – zaman Ufo'ları görmek için nöbetler tutulduğunu da anlatan birileri olmuştur.

Yıllar önce Metin Akpınar’ın bir parodisinde vardı, Ege’ye inen bir uzaylı ile konuşan tipik Ege’li bir zenginin muhabetinde Türkçe konuşmuşlardı.

Bir komediydi, bir oyundu. Peki, aslı nasıl olmuştu?

Ya; fısıltı gazetesi, ya dedikodu, yâ da akılları karıştırmak isteyen akıllı zatlar Nasa’dan tutunda bir çok gökyüzü ile ilgili çalışmalar yapan kuruluşların;

Uzaylılardan, ufolardan haberleri olduğu, uzaylıların hatta Nasa’da korundukları ya da saklandıkları ya da araştırma için bekletildiklerini duyarız… Ha ne kadar doğrudur onu bilemeyiz. Bunlar duyduklarımız, okuduklarımız.

Bütün bunların yanı sıra ben uzaylıların olduklarına inananlardanım. Evrende sadece bizim olmadığımızı düşünenlerdenim.

Kuran-ı Kerim’de bu konuda ayetler var…

Benim doğru yolum Kuran-ı Kerim’dir.

Bakın iki ayette neler yazılı:

Kur’ân’ın 16’ncı sûresi olan nahl sûresinin 49’uncu âyeti :

“ve Allâh’a secde eder ne (var) göklerde ve ne (var) yer(yüzün)de dâbbeden (kımıldayandan, canlıdan) ve melekler ve onlar büyüklenmezler .”

Kur’ân’ın 42’nci sûresi olan şûrâ sûresinin 29’uncu âyeti:

“ve O’nun (Allâh’ın) âyetlerinden (belirtilerinden), yaratılış
(tarz)ı gökler ve yer(yüzünü)n ve ne yaydı o ikisinde dâbbeden (kımıldayandan, canlıdan) ve o (onların) toplanmalarına dilediğinde kadîr (çok iyi ölçüler koyan) .”

Burada bir yerden aldığım yazıyı aktaracağım sizlere. Bu yukarıdaki dualardan sonra şöyle devam ediyor:

Bu iki âyette bahsedilen gökler, uzaydır. Gökler kelimesi her ikisinde de çoğuldur, bu da bildiğimiz evrende her yerde hayat olduğuna delildir.

İkinci âyette ki yaydı kelimesi tozun yayılmasını ifâde eden “besse” fiilidir.

Bu fiil ile ifâde edilen yayılma, tozun yayılması gibi, üste, alta, öne, arkaya, sağa, sola, her yöne yayılmayı anlatır.

Öyleyse âyette bu fiille anlatılan, göklerde, uzayda yayılmadan anlaşılan, evrenin her bölümünde hayatın varlığıdır.

24’üncü sûre olan nûr sûresinin 45’inci âyetinde, bu iki âyette
Bahsi geçen “dâbbe” kelimesi tarif edilmiştir.

Bu âyette anlatılan dâbbe târifi.

Her dâbbe (kımıldayan, canlı) su’dan yaratıldı.
(öyleyse uzayda her yerde su var)

Dâbbenin (kımıldayanın, canlının) bir kısmı karnı üzerinde gider, yâni sürüngendir.

Dâbbenin (kımıldayanın, canlının) bir kısmı iki ayağı üzerinde gider.
Dâbbenin (kımıldayanın, canlının) bir kısmı dört üzerinde gider.

(dört ayaklılar ve iki ayak, iki kol üzerinde giden maymun türleri gibileri)

Kur’ân’da târif edilen dâbbe (kımıldayan, canlı) târifi budur.

Göklerde, uzayda var olan hayat budur. Yâni dünyâdaki hayat gibidir uzaydaki hayat.

Bâzı âlimlerin, tefsircilerin dâbbe, meleklerdir demeleri, büyük bir hatâ, bu kur’ân âyetlerini inkârdır.

16’ncı sûre olan nahl sûresinin 49’uncu âyetinde “ne (var) yer(yüzün)de dâbbeden ve melekler” sözünde “dâbbe” ve “melekler”in ayrı - ayrı anılması da “dâbbe” ve “melekler”in farklı varlıklar olduğu anlaşılıyor.

Ayrıca meleklerin su’dan yaratılmadığı ışıktan yaratıldığı hakkında hadis vardır.

Böylece hiç şüphesiz anlaşılıyor ki Kur’ân, göklerde, yâni uzayda hayatın bildiriyor.

Ayrıca göklerde, uzayda hayatın varlığına dâir hadisler var.

Bu da ayrı bir delil olarak kur’ân’la uyumludur. Böylece bu konudaki hadislerin kur’ân’a uygun olduğu kesinleşir.

Örnek bir hadis :
“bilim süreyyâ’da (ülker takım yıldızları’nda) olsa, onunla birbirine kavuşur fars oğullarından (îranlılardan) adamlar”
(hadîsin kaynağı: (1)ahmed bin hanbelin müsnedi, (2 (297–420–422–469))
( hadisdeki “bilim” kelimesi yerine “îmân” kelimesi kullanılan aynı hadîs’in diğer bir naklinin kaynağı: tirmizî, tefsîr bölümünde 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70 )

(hadisdeki “birbirine kavuşur” kelimesi yerine “elbet ona kavuşur” kelimesi kullanılan diğer bir naklinin kaynağı: buhârî, tefsîr bölümü 62 (1) . Müslim, sahâbenin fazîletleri bölümü 231. Tirmizî, tefsîr bölümü 47 (3), 62 (1), menkıbeler 70. ahmed bin hanbel 2 (417) )
Hadisteki “süreyyâ” (türkçede, “ülker”, “yedi kız kardeş” adları ile bilinir. Ayrıca farsça “peren”, “pervin”. Yunanca “pleiades”. Japonca “subaru”.) Adları ile bilinir. Uluslar arası gök bilim adlandırmasında “m 45” olarak bilinir.
Boğa burcundadır, dünyâdan uzaklığı 440 ışık yılı (135 parsek). Âletsiz bakıldığında yedi yıldızı görünür.

Uzayda hayat var mıdır?


Kur’ân’da uzayda akıllı canlıların varlığını bildiren âyetler.

(25 furkân 1) “mübârek oldu (o) ki inici etti (gerçeği, yanlışı) farkettireni (furkân’ı) kuluna, olur diye evrenlere bir uyarıcı”.

(6 en’âm 90) “(işte) onlar (onlar) ki (gerçeğe) iletti allâh böylece (gerçeğe) iletenine onların aynı şekilde uy, de, değil istiyorum (istemiyorum) sizden üzerine onun bir ücret, o (kur’ân) ancak hatırlatmadır evrenler için”.
(12 yûsuf 104) “ve ne istiyorsun (istemiyorsun) onlardan üzerine onun her hangi bir ücretten (bir şey) , o ancak bir hatırlatma evrenler için”.

Furkân Kur’ân’ın niteliklerinden bir niteliktir. Bu kelime kur’ân’da 7 adeddir.

7 aded olması ile evrenlerin Kurandaki tariflerinden bir tarifte “gökler ve yer ve ne varsa arasında o ikisinin” cümlesiyle tarifinden anlaşıldığı gibi uzay ve ondakiler evrenlerdir.

Kuran'ın bildirmesi ile bildiğimiz gökler 7 kattır.

Bu ilişkide Kuran'ın matematik mucize yapısına işaret etmekle birlikte furkan kelimesinin gök katları adedince olması, bu ayetle ilgilendirilince furkanın gök katlarının 7 adeddinin hepsine gönderildiğine işaret olur.
Furkan, iyiyi, kötüyü, doğruyu, gerçeği, yanlışı ayırd ettiren, farkettiren anlamındadır.

Sonuç:
Kur’ân âyetlerinin bildirdiği; uzayda akıllı canlılar, insanlar ve cinler vardır. (alıntı)

Bütün bunları okuyunca uzayda hayatın olduğuna inanmamak ne mümkün…

Bilim adamları gün yokki, uzayla ilgili yeni bir bilgiyi yayınlatmasınlar.

Falanca gezegende yaşam izleri bulundu,

Bir gezegende su olduğuna dair bulgular var.

Bunlar gibi bir çok yazıları okuyoruz. Bir araya geldiğimizde konuşuyoruz. Yeni duyuklarımızı birbirimize iletiyoruz.

Elbetteki uzayda hayat var.

Kuran-ı Kerim var diyorsa zaten vardır, kesindir.

Merak ettiklerim:

Nasıldırlar?

Onlarda bizim gibi insanmıdırlar?

Onların da duyguları varmıdır,

Aileleri,

Mutlulukları, acıları, gözyaşları…

Hayata bakışları…

Merak – Merak…

Belki bizler göremeyeceğiz ama ben inanıyorum ki bir gün başka gezegenlere başka şehirlere gidilir gibi gidilecek, kimbilir belki gençlerimiz Amerika’da tahsil görmek için gitmeyeceklerde, filanca yıldıza gidecekler.

Dünya sırlarla dolu…

Dünya bilinmeyenlerle dolu…

Bizlerin bilmesi ne mümkün…

Belki de doğrudur, uzaylılarda Türkçe konuşuyorlardır.

Neden konuşmasınlar ki…

Bence dünyanın en güzel dili Türkçe…

Araştırmaları yoğunlaştırınca, Mu kıtasındakilerden, Atlantis’e kadar Türkçe konuştuklarından söz edilmiyor mu?

Kızılderililerle, eskimolarla, dünyanın bir çok ülkesinde Türkçemizden sözler, kelimeler yok mu? Var.

O zaman Uzaylılar niye Türkçe konuşmasınlar, bence konuşsunlar. Daha iyisi yok ki…

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....