Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

Üzmez'miş (!)... Ne üzmesi, bir ulusun bağrına hançer sapladı...

Üzmez'miş (!)...  Ne üzmesi, bir ulusun bağrına hançer sapladı...
 

Gözleri en son baltadan yansıyan ışıltıları gördü... Sonra kafası ayrı düştü, bedeni ayrı... Sabahtan beri tören için hazırlanmış, yıkanmış, kokular sürülmüş, yepyeni elbiseler ve ayakkabılar giydirilmiş bedeni daha tepinirken yerde, taranmış saçları üzerinden akan kanlar ve koca koca açılmış gözleri hala bakarken bilinçli olarak, büyücü ellerine aldı genç kızın kafasını... Gösterdi Kalabalığa huşu içinde, genç kızın kesilmiş kafasını sallayarak... Kalabalık huşu içinde bağırdı memnuniyetini... 

Kral huşu içinde halkını selamladı... Kral meclisindekiler huşu içinde duygulandılar... Krala bağlılıklarını belirttiler... Bilim heyetindekiler, yasa meclisindekiler huşu içinde evlerine döndüler... Yaşlı tanrılarına, yaşlanması dursun diye, gençlik iksiri diye bir genç kız sunmuşlardı çünkü... Yaşlı tanrılarına, vefa borçlarını ödemeleri gerekirdi... Onun sayesinde yaşıyorlardı, .. Onun sayesinde bir yerlerdeydiler... Onun üzerinden ulaşmışlardı oturdukları makamlara…

Kurbanın ana babası ikna edilir önce... Tehdit, şantaj ya da rüşvetle... Kızı ikna etmekse kolay… Kurbanlığa, ( binlerce yıldır nasıl olmuşsa ) seçilmişlik duygusu aşılanır, Aşı tutmazsa nereye gidecek garibim? Yer ve gök arasındaki herkes onun seçilmişliğini söyler, kurban olması gerektiğini söyler… Devlet, inanç, töre, anne, baba ve tanrı onun kurban olmasını ister... Ve gönüllü olursa cennet vaad edilir, Nereye gidecek garibim, nereye sığınacak? Bilmem kaç bin yıl önce Güney Amerika topraklarından çıkıp hangi Dünya Mahkemesinde hakkını arayacak?

Yetmişlik bedene gençlik iksiri diye sunuldu bedeni... Yine anne baba ikna edilerek yapıldı bu kurban merasimi... Yine kahrolası çaresizlik içinde sundu kurban kendisini... Binlerce yıl önceki ilkelliğin değiştiğini sanması ve annesinin babasının, karşısına çıkan insanın, kendisinin iyiliği için uğraştıklarını sanması en büyük yanılgısı oldu... İnanç sahipleri yetmişlik bedene borçluydular… Koca kurt’un bu körpe bedeni hak ettiğini düşünüyorlardı… Vefa borçları vardı koca kurt’a... Büyü meclisindekiler, Bilim meclisindekiler, Dost meclisindekiler toplandılar ve Koca Kurt’un genç kızı kendisine kurban etmesini kutsadılar... Akladılar... Evrensel ahlakı savunanlar bir anda en barbarca ilkelliklerine dönüverdiler…

Değişen ne diyeceksiniz şimdi? Çok şey değişti aslında... Eskiden Tanrıya kurban verilirdi… Şimdi ise İnsan’a kurban veriliyor... İnsan, insana kurban ediliyor… İşte Üzmez o büyücü geleneğin elle tutulur son büyücüsüdür… Onu aklayanlar ise o kurban merasimlerinde göreceğiniz her kimse, onlardır… Biz mi? Hep seyirci değil miydik? En beterinden ilkelliğimizi hatırlattı bu olay bize… Üzmez’miş! Öldürdün be uygar saydığımız her şeyi… 

 
Toplam blog
: 615
: 948
Kayıt tarihi
: 25.06.10
 
 

1959 Denizli doğumluyum.. İ.Ü. İktisat Mezunuyum.. Emekliyim ve hala çalışıyorum.. Yaşam bizden önce..