Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ekim '12

 
Kategori
Sinema
 

Uzun Hikâye-Hep solcular baş kaldırmaz

Uzun Hikâye-Hep solcular baş kaldırmaz
 

Hem sosyalist hem sağcı


Osman Sınav’ın yapımcı-yönetmenliğini üstlendiği, Mustafa Kutlu’nun aynı adlı öyküsünden sinemaya aktarılan Uzun Hikâye için aklımdan o kadar çok alt başlık geçti ki, hangisinin en uygun olacağına uzun süre kara veremedim.

Mesela “hem sosyalist hem sağcı” ya da “ölümsüz aşk” veya “ölen bedendir, aşk ölmez” de diyebilirdim; “fedakâr baba”, “aşk her zorun üstesinden gelir” de...

Uzun Hikâye bir yanıyla anti-sosyalist bir film; bir başka yanıyla da sosyalizmi öven bir yapıt. Sosyalizmin iktidar yanını eleştirirken, muhalif tarafını övmekte…

Çocukken, sosyalizmin iktidara gelmesinden sonra dedesiyle Bulgaristan’dan kaçıp Eyüp’e yerleşen Bulgaryalı Ali karakter olarak haksızlıklara isyan eden ve isyanını kendi içinde yaşamayıp haksızlığa sebep olanların yakasını yapışan bir kişiliktir. Bundan dolayı başı sıklıkla derde girmekte, yerleştiği hiçbir kasabada barınamamaktadır.

Bir başka özelliği de elinden her iş gelmesidir. Yanı sıra hayat doludur, iyi insanlarla çabucak kaynaşmakta ve kendini sevdirmektedir.

Biraz bu özelliklerinden, biraz da sosyalist bir ülkeden göç etmiş olmasından dolayı adı Sosyalist Ali’ye çıkar. O buna her defasında, “Bizim sadece ismimiz sosyalist,” diye itiraz eder.

Çalıştığı okulda bulduğu bozuk daktiloyu tamir etmek için müdürden izin ister. Müdür, aletin iflah olmayacağını, zira “L” harfini basmadığını, bu haliyle pek fazla işine yaramayacağını söyler. Öyle ya, Lenin yazamayacaktır, sosyalizm yazamayacaktır, hatta ismini de ancak A-i diye basabilecektir. İsminin eşek anırması olarak yazılması herhalde pek hoşuna gitmeyecektir.

Ali razı gelir. Varsın “L” harfini basmasın, daktilo o haliyle de işini görecektir. İşte o alet kaderini değiştirecektir.

İlk yerleştikleri Doğançay kasabasındaki istasyonda çürümeye terk edilmiş eski bir vagonu elden geçirerek eve dönüştürür ve kaçırarak evlendiği karısı (Tuğçe Kazaz) ve oğluyla mutlu bir hayat sürerler. Ta ki isyankârlığından, eşitçiliğinden ve paylaşımcığından dolayı başı derde girene dek...

Ali kişilik olarak sosyalist gibi davranmasına, her haksızlığa isyan etmesine rağmen, cumaları da kaçırmadığı için çevresindeki insanları bir hayli şaşırtır. Zaten ruh olarak pek fazla sağcı özelliklere sahip değildir. O, solcuların, “Paylaşalım… Herkes…” ilkesini; sağcıların “Paylaşalım… Aramızda…” ilkesine tercih etmektedir.

Başını sıklıkla derde sokan bir başka sebep de bu özelliğidir.

Kenan İmirzalıoğlu’nu bugüne dek hep kabadayı, bitirim, bıçkın delikanlı rolleriyle tanıdım. Hemen hepsinde aynı surat ifadesi, aynı mimikler, aynı yürüyüş, aynı eda vardı. İlk defa bu filmde farklı buldum. Ve belki de ilk defa rolünün hakkını verdiğine kanaat getirdim.

Toplumsal filmlerden hoşlananlara tavsiye edeceğim bir film Uzun Hikâye. Keyifle, bazen eğlenerek, bazen hüzünlenerek, çoğunlukla da bir babanın, bir eşin, bir ailenin dayanışmasını ve mutluluğunu gıptayla izleyerek hoşça vakit geçirilecek bir yapıt. Ülkemizin bir türlü kapanmayan yarası - sırtını devlete dayayarak halka zulmedenler- oldukça nesnel bir bakış açısıyla ancak bu kadar iyi anlatılabilirdi.

Filmin birkaç yerinde geçen “Kaderin yayı kurulu durur; gün gelir boşalır,” repliği, izleyicinin ne kadar ilgi çekici öyküler demetiyle karşılaşacağının da ifadesi…

 
Toplam blog
: 173
: 2173
Kayıt tarihi
: 03.10.07
 
 

1958 Trabzon doğumlu. Darüşşafaka Lisesi ve M.Ü. Siyasal Bilimler Fakültesi mezunu. Yazdığı kitapla..