Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ağustos '06

 
Kategori
Eğitim
 

Vadideki Işık

Vadideki Işık
 

Bir yanımız, İç Anadolu’nun uzayıp giden bozkır düzlükleri, öbür yanımız yeşil vadilerle yarılmış yüksek yaylalar, sarp dağlardır. Yaylalarımızın suyu Kızılırmak’a, tarlalarımızın suyu Yeşilırmak’a akar. Soğuk pınarlarımızdan kaynayan sular; dere olur, çay olur, bazen kayalara çarpar, bazen birikir göletler oluşturur, bazen yükseklerden aşağı bırakır kendisini çağlayan olur, vadilerden yeşil ovalara indiğinde dinlenerek durulur, sakinleşir, kucaklaşır yeniden toprakla, bereket olur.
Yaylalarımızın pınarlarından akan sular, güneye doğru akar. Dumanlı dağlarından aldığı hızla çağlar, Yıldız Dağı’ndan gelen derelerle çoğalır, Taa… Kızıldağ’dan yolculuğuna başlayan Kızılırmak’la Sivas yakınlarında birleşir. Ne kadar birleşirse birleşsin kenarındaki söğüt ve kavak ağaçlarının gölgesinden başka yeşilliği olmayan bozkır düzlüklerinin ortasında bir çizgi gibi akar, gider….

Tarlalarımızın pınarlarından fışkıran sularsa, dere dere birleşir kuzeye doğru akar, Tozanlı Çayı’nı oluşturur.Tozanlı Çayı, Tozanlı Vadisi’ndeki yolculuğuna Almus’ta mola verir. Almus baraj gölü hırçın akan Tozanlı Çayı’nı sakinleştirir, dinlendirir ondan sonra salar, Tokat düzlüklerine. Artık Yeşilırmak’tır. Yemyeşil ovaları sulayarak, Turhal ve Amasya’yı geçince ovalarda süzülürken, yeni bir dostla karşılaşmış gibi Kelkit Çayı’yla kucaklaşır.

Kelkit Çayı, Gümüşhane Dağları’ndan başladığı yolculuğunda ilk Kelkitlilere merhaba der. Merhabasında küçük büyük yerleşimleriyle iki bin beş yüz metrelere varan dağların sularını içen, Köse, Şiran, Demirözü insanının selamı vardır. Gümüşhane’den sonra Erzincan ve Giresunluların helallıklarını aldıktan sonra Sivas topraklarında adını verdiği Suşehri’ni şenlendirir. Kılıçkaya Baraj Gölü’yle Suşehri ovalarını kapatan Kelkit Çayı, dağların doruklarından inip; dereleri doldurur, ovalara yayılır, dağların, yaylaların arasında masmavi bir sular dünyası yaratır. Burada, Kelkit Çayı, Gölovalıların, Akıncıların, Alucra ve Şebinkarahisarlıların yüksek yaylalarının yanındaki denizlerini oluşturur. Sonra Koyulhisar’dan batıya doğru sarp vadiler arasında yolculuğuna devam ederek, sağa sola sapmadan dosdoğru akar. Reşadiye’den Çermik’in sıcak sularını soğuk dağ suları ile karıştırarak, Niksar, Erbaa ovalarına bereket katar. Bazen ince kabuklu, kehribar üzümün tanelerine ulaşmak için bağdan bağa akar, bazen meyve bahçelerini tek tek dolaşır, bazen de salkımsaçak kök kök olur şekerpancarlarını sular.

İşte bu Kelkit Çayı’nın üzerinde kurulu yerleşimler, tarihin derinliklerinden beri var olan yaşamlarını dik yamaçlı vadi boyunca sessiz sakin kendi halinde sürdürmüştür. Bakir kalmış doğasıyla birlikte yaşam savaşı veren yöre insanı ise kendi dünyasında sürdürmüş yaşamını.

Kuzey Anadolu dağlarının arasında oluşmuş Kelkit Vadisi’nde yamaçlar sarp, dağlar yüksektir. Yüksek dağların arasındaki vadide bugünlerde bir ışık parlamaktadır. Tokat, Gaziosmanpaşa Üniversitesi ile Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nin yaktığı bir eğitim ışığı. Bilim ve kültür adamları kendi çevrelerine ışık olmak için el ele vermiş, Kelkit Platformu’nu kurmuşlar.Cumhuriyet Üniversitesi rektörü, Prof. Dr. Mehmet Bakır’ın deyişiyle:” Kelkit Platformu’nu oluşturan iki üniversite de bulundukları yerlerde sadece eğitim, öğretim veren kuruluşlar değil, aynı zamanda araştırma yapan kuruluşlardır.Üniversiteler, elde ettikleri bilgiyi toplumun refahı yönünde kullandıkları zaman,değerlidir.”

Eğitim kurumları, bilim ve kültür ortamı olduğu gibi yöresinin sorunlarına çözüm arayan , karanlıkları aydınlatan birer ışık olmalıdır. İki üniversite,bu oluşumla, yörenin yerel yöneticilerini, devlet kademelerini de yanlarına alarak, Kelkit Vadisi’ni aydınlatmayı amaçlamışlar.

Eğitim tarihimizde bunun en güzel örneklerini, Köy Enstitüleri, başarıyla gerçekleştirmiştir. Bozkırların ortasında kurulan eğitim kurumları, kendi çevresinden başlayarak dalga dalga tüm yurdu aydınlatmak için örnek çalışmalar yapmışlar. Kapatılmasına rağmen bu anlayış uzun yıllar devam etmiştir. Sivas Öğretmen Okulu olarak, öğretmenlerimizin öncülüğünde düzenlenen bir çalışmayı, yaşamımın en güzel anları olarak anımsıyorum.. İki tiyatro oyunumuz, solo ve koro halk türküleri gurubumuz, halk oyunları ekibimiz, kız ve erkek öğrencilerin bir yıl boyunca yaptıkları atölye çalışmalarımızdan oluşan sergilerimiz, sportif gösteri ekibimiz, mandolin , keman, fülüt ve klasik sazlardan oluşan orkestramız ve klasik müzik koromuzla, Sivas’ın ilçe ve köylerini tek tek dolaşmıştık. Gittiğimiz yerde önce sergimizi açıyor, bir traktörün kasasında oyunlarımızı sergiliyor, saz ekibimizle şarkılar, türküler çalıyor, oyunlar oynuyor, türkülerimizi, şarkılarımızı seslendiriyor, akşamları da evlerinde konuk olup, onların nasıl yaşadıklarını inceliyor, gelenek ve göreneklerini tanıyor, dünyalarını kavramaya çalışıyorduk.

Gemerek ilçesinin Bulhasan Köyü’nde Aşık Veysel ile karşılaşmıştık. Bundan sonraki tüm gezimiz boyunca bizlerle beraber oldu. Her gittiğimiz yerde yöre insanı ile birlikte biz de hayranlıkla dinliyorduk onun türkülerini. Kimi yerlerde bizi davul zurna ile karşılıyorlar, kimi yerlerde ise kurbanlar kesiyorlardı. Alakilise adlı bir köyün girişinde sıraya dizilmiş bir çalgıcı ordusuyla karşılandık. Bu kadar bol ve çeşitli çalgıyı bir arada hiç görmemiştim. Meğer yörenin düğün dernek gibi çalgılı tüm eğlencelerini bu köyün çalgıcıları yaparmış.

Tokat, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Zehra Seyfikli, masasının başında çalışmalarını tamamlamış, kafasını kaldırmış, ayağa kalkmış, beyaz önlüğünü giymiş, eğitim kurumunu gezmiş, dışarı çıkmış , çevresini görmeyi düşlemiş ve Kelkit Vadisi’ni aydınlatmak için yola koyulmuş. Ve ilk sözü şu olmuş. “Kelkit Vadisi, ülkemizin kirlenmemiş, ve doğal yapısı ciddi tahribatlar yaşamamış nadir bölgelerinin başında yer almaktadır. Vadinin yükselti ve iklimsel yapısındaki çeşitliliğine ilave olarak, coğrafik geçiş bölgesinde yer alması; bölgenin doğal kaynaklarının ve biyolojik çeşitliliğinin çok yüksek olmasını beraberinde getirmiştir.Vadi boyunca ciddi bir sanayi gelişiminin olmaması da, bölge için çağımıza uygun yeni gelişim anlayışları açısından büyük fırsatlar sunmaktadır.” Onun bu dileklerine, bozkırın ortalarından Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Mehmet Bakır el uzatmış. Bu iki bilim kurumu örnek bir eğitim çalışmasını başlatmışlar.

Vadideki ışığı yakan, Prof. Dr. Zehra Seyfikli ve Prof. Dr. Mehmet Bakır’ın adında katkıda bulunan herkesi kutlarken, tüm eğitim kurumlarımıza da kendi yörelerinde ışık olmalarını öneriyor, olmaları gerektiğini düşünüyorum.

Hasan Barışcan

hbariscan@milliyet.com.tr

 
Toplam blog
: 52
: 4210
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

1952 yılında Sivas- Asarcık Köyünde doğdum. Yurdun çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptım. Kabataş Er..