Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Eylül '08

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Varoluşun yanında oturmak…

Varoluşun yanında oturmak…
 

Sevgili eşime…

Evlilik yıl dönümümüz ve doğum günün kutlu olsun…

Karşısındakinin gözlerine bakmaktan yorulmuştu artık, keza tam 2 saattir alamıyordu yosun yeşili gözlerden kendini. Uzun sayılabilecek bir yolculuğun ve gece yaşadığı heyecan ve kaygının ardından şimdi biraz mağrur, biraz çekingen ama umutlu oturuyordu yerinde. Masada ki bir demet papatya eşlik ediyordu iki kişiye. Karşısındakinin hiçbir davranışını, duygusunu ve mimiğini kaçırmak istemiyordu. Çoğu kez dinleyici, kendisine söz geldiğinde ise söylemek istediklerini net olarak ifade edebiliyordu. Aslında biraz şaşırmıştı kendisine, çünkü tahmin edemezdi bu kadar rahat olacağını. Neler geçirmemişti ki aklından buraya gelirken. Neler konuşacaktılar, nasıl karşılayacaktı onu, niyetleri aynı mıydı? Bütün bunlar bir muammayken bir bir çözülüveriyordu karşısındaki konuştukça.

Delikanlının gözleri kızın parmağındaki yüzükteydi. Bu bir söz yüzüğüydü. Genç kız bir şeyler anlatıyor ama delikanlı gözlerini yüzükten alamıyor ve tanıdık bir kaygı içini kemiriyordu. Ne zaman söz esas konuya gelecekti? Delikanlı sabırsız ama karşı tarafa belli etmemeye çalışıyordu.

Genç kız sonunda delikanlıya bir şey danışmak istediğini sorunca, o tanıdık, bildik kaygı delikanlının içini kemirmekten öteye geçip göz göze, diz dize olmalarına sebep olmuştu.

Delikanlının korktuğu başına gelmiş ve genç kız bir gönül meselesinden bahsetmeye başlamıştı. Ancak, genç kız platonik bir aşkla karşı karşıya olduğunu ve karşısındaki kişiye hiçbir şey hissetmediğini anlatınca delikanlı umuda bir kez daha yelken açtı.

Bir ara genç kız üniversiteden bir arkadaşını gördü. Arkadaşının genç kıza hayırlı olsun dediği delikanlının dikkatinden kaçmamıştı. Genç kız masaya döndüğünde yanakları kıpkırmızıydı. Delikanlı aklında bir yap-bozun parçalarını birleştirir gibi yaşanılanları değerlendiriyor ve anlamlandırmaya çalışıyordu.

Ama bir konu hala açığa kavuşmamıştı. O da yüzüktü. Yüzüğü açıklamasının gereğini genç kızda hissetmişti. Delikanlının gözlerine bakarak, yüzüğü rahat bırakılması için taktığını söyledi. Sonrası ise kaderin nasıl işlediğini ortaya çıkarıyordu. Kiminle sözlendin diye sorulduğunda genç kızın ağzından “teyzemin oğlu” kelimeleri süzülüvermiş! Bu ipucu ile beraber her şey açıklığa kavuşuyordu. Delikanlı, beklenilen sözlüydü! Ama nasıl oluyordu bu? Bütün bunların elbette ki bir açıklaması vardı. Ama önce şu anın tadını çıkarmak gerekiyordu. Her şey farklılaşıyor ve gönüllere inceden inceye sevgi serpiliyordu. Konuşmaları yavaş yavaş yön değiştirmeye başlamıştı artık.

Bir ara çantasından bir dergi çıkardı genç kız ve bir şiir okudu. Sanki bakışları daha mı farklıydı ne? Sonra bir şiirde delikanlı okudu ona mukabelen. Her şey farklılaşıyordu, hayat bile daha bir anlamlı olmaya başlamıştı yavaş yavaş. Ne çok ortak yanları vardı bu iki kişinin. Zaman Einstein’ın teorisini doğrular cinsinden uçuyor, onlar ise vitrinde görüp tadını merak ettikleri bir pastanın tadına bakıyor gibi tadıyorlardı merak ettikleri duyguları.

Her şey bu kadar güzel başlamamıştı aslında. Otogarda karşılayacaktı onu şu anda karşısında oturan yosun yeşili gözlü kız. Gece uyumak istemiş ama o kadar kolay olmamıştı. Hep aklı varacağı yerde kendisini bekleyecek olan kişideydi. Nasıl tanıyacaktı onu? Nasıl hitap edeceklerdi birbirlerine?

Sabahın ilk ışıklarıyla otobüs otogara girmişti. Daha otogara girerken delikanlının gözleri etrafı tarıyordu. Korktuğu başına gelmişti. Etrafına bakınmış, önce bir kız takılmış gözüne, olabilir mi diye düşünürken telefonunu açmış ve acı gerçek bir mesajla gelmişti telefonuna. Bir işi çıktığı için gelemediğini, ertesi gün görüşebileceklerini söylüyordu teyzesinin kızı. Ne yapacağını bilemiyordu o anda. Bir an bir dönüş bileti alarak geri dönmek istedi ama sonra yarını da beklemeye karar verdi delikanlı. İşte yine uzun bir gece daha başlamıştı. Neler neler düşünmüş, bir sürü olumsuz cevaplarla, gecenin karamsarlığına demir attığı sorular sormuştu kendine. Beklenen sabah olmuş ve resepsiyondan gelen telefonla bir anda tekrar her şey olumluya dönemeye başlamıştı.

Resepsiyondaki görevli kendisini bekleyen bir bayanın olduğunu söylemişti. Daha bir aceleyle ve heyecanla hazırlanmış ve merdivenleri uçarcasına inmişti. Kalbinin sesini duyabiliyordu. Her merdiven basamağı biraz daha yoğunlaşıyor ve artıyordu heyecanı. Artık son merdiven gelmiş ve bir ömür yolculuğuna dönen 10 dakikalık zaman diliminin sonucunda nefesini tutmuştu. Karşısında tahminlerinin üstünde bir güzellik duruyordu. Elinde bir buket papatya…

İnsanların hayatında bazı anlar vardır ki ondan sonrası çok farklı olur. Yeter ki farkına var ve değerlendir. Bir telefonla başlayan hikâye bizi bu buluşmaya getirmişti. Yabancısı değildi karşısında hayranlıkla baktığı güzel yüze. Hatta çok yakınıydı. Teyzesinin kızıydı. Ama küçükken bir iki defa bir araya gelmişler o kadardı. Birbirlerini yolda görseler tanımazlardı. 20 gün öncesinde evin telefonu çaldığında işten yeni gelmiş kıyafetlerini çıkartıp dolabına yerleştiriyordu. Telefonda çok güzel bir bayan sesi annesiyle görüşmek istediğini söyleyince merakı ve ilgisi artmış acaba teyzesinin kızı olup olamayacağını düşünmüştü bir an.

Annesi telefonda konuşmaya başlayınca o olduğunu anlamıştı. Birden bir heyecan ve pişmanlık kaplamıştı içini neden hemen annesine vermişti telefonu konuşmadan onunla. Tam annesi telefonu kapatacakken uzun süredir kız kardeşiyle konuşmadığı için üzülen annesi, kız kardeşinin numarasını istemişti ondan. Numarayı kaydetmesi için tekrar oğluna vermesi gerekiyordu telefonu; çünkü telefon numarasını kaydedecek kadar iyi okuma-yazması yoktu. İşte birleşen kaderlerin en kritik anı!

Telefonu eline alırken kalp atışı hızlanmış, elleri titremeye başlamıştı. Ama bu durumu karşısındaki kendisinden emin ve güzel sese belli etmemeye çalışarak konuşmaya başladı. İlk olarak üniversitenin nasıl gittiğini sordu delikanlı. Kız anlatmaya başladı. Soru soruyu getirdi. Kız kontörünün bitmek üzere olduğunu söyledi. Delikanlı hemen fırsatı değerlendirerek cep telefonu numarasını isteyip onu arayabileceğini söyledi. Bu arada delikanlı ve genç kız kaydetmeleri gereken numarayı çoktan unutmuş yeni bir hayatın tohumlarını ekiyorlardı telefonda.

Bu telefon görüşmeleri birbirini izledi. Ve genç kız delikanlıyı okuduğu ile davet etti. Umut yolculuğunun başlangıcıydı bu davet. Her şey çok hızlı gelişiyor ve delikanlının yüreğinin bir köşesine kaygı tohumları ekiliyordu.

İnanılmaz bir hızla iki gencin içerisinde filizler yeşeriyordu. Saat 2 olmuştu. Tam 4 saattir oturmuş konuşuyorlardı ama onlara sanki yarım saat geçmiş gibi geliyordu. Masadan kalkarken gönül bağları bağlanmıştı artık. Gerisi bir ömür yaşanacak bir evliliğin ayrıntılarıydı

 
Toplam blog
: 59
: 2088
Kayıt tarihi
: 07.11.07
 
 

Psikolojik Danışmanım, 3 tane dünya tatlısı çocuğum var. Beşiktaşlıyım... Psikolojiye doğuştan bi..