Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ocak '09

 
Kategori
Güncel
 

Vatan haini

“Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Bu ve yetmiş küsur dile çevrilen, hasretten sevdaya, barıştan kavgaya şiirlerin yazarı Nazım, AKP iktidarının son zamanlarda alışık olduğumuz, Alevi açılımından, Kürt açılımı, Madımak Kebapçısı konvansiyonu(!), ve Ahmet Kaya özrüne uzanan vücut çalımları neticesinde sözde “itibarı” iade edilmiş oldu. Sıra Yılmaz Güney de!...

“Ben Kürtçe bir şarkı yapacağım, yürekli bir kanal arıyorum” dedi diye boynu vurulmak istenen Ahmet Kaya’dan bugün özür dileyenlerin, kendi hamiliklerinde anadilde TV yayını yapanların ikiyüzlülükleri anlatmakla bitmez. Yeterince gülen gözleri ve aydınlık aklı olan Ahmet Kaya’nın ardından Nazım’ı sıraya almalarından, bu ikiyüzlülüğü anlamak oldukça kolaydır.

Öncelikle şunu söylemek isterim: Nazım, onu, sevdiği bu topraklardan gitmek zorunda bırakanlar ile “itibarı iade edildi” diyenlerin cem-i cümlesinin yaşamları boyunca sahip olamadıkları ve olamayacakları itibarın toplamından daha itibarlı biriydi. Yaşamı boyunca, gittiği her yerde en üst düzeyde kabul görmüş, sözü, sesi dinlenmiş, gönüllere taht kurmuş, bir düşünce insanı, bir eylem adamı, dünya şairi ve inanmış bir komünistti. Nazım, hasret gittiği toprakların çeşnisiyle enternasyonalist değerlerin, kendi mizaç, siyasal, ideolojik ve kültürel laboratuarında sentezlemesini en iyi şekilde yapmış, bu sayede dünyanın bir çok ülkesinde vatandaş olarak kabul görmüş, onurlandırılmış ve çok az insana nasip olacak düzeyde itibar sahibi olmuştur.

O, Kalküta’da bir devrimci, Musollini İtalyas’ında ; Habeşistanlı Tranta Babu’nun ulusalcı kocası, Çin’de; Jokond’un aşığı Si-Ya-U, Küba’da tütün işçisi, Hiroşima’da kağıt gibi kavrulan çocuk, Amerika’nın kara derili zencisidir.

O, kendi dizeleriyle; “Ben bir insanım, ben Türk şairi Nazım Hikmet/ ben tepeden tırnağa insan/tepeden tırnağa kavga, hasret ve ümitten ibaret” çağımızın teslim olmayan aydınlık yüzüdür.

Siz kim oluyorsunuz da Nazım’a “iade-i itibar” verdik diyebiliyorsunuz. Önce kendi itibarınızı kurtarın hele!...

Hem şahsi başvuru zorunluluğu var, o gelemez. Eskiden olduğu gibi, dünyayı çocuklara vermek, emeği tufeyliden kurtarmak, güneşi içmek ve AKP iktidarı döneminde, 2005 yılında, “Vatan Haini” adlı şiirini okudu diye okuldan uzaklaştırılan ve soruşturma geçiren çocuğa, bu muameleyi reva gören mülki amir ve efendilerinin içine gömülü oldukları karanlığı aydınlatmak için yer altı faaliyetlerine devam ediyor hala!..

Dün ona en galiz küfürleri sarf edenler, hakkında kampanya yürütenler bugünlerde onun şiirlerini okumayı moda haline getirdiler. Ne Uzak Asya’dan gelen kısrağın başı kaldı kirletilmedik, ne sevdiğinin kemani kaşı. Onu sarhoş masalarına meze yapmak isteyenler de oldu sağlığında ama, “.. ben deniz kızı Eftalya değilim” diye gürleyince kafalar düştü.

Ben sizlere, aşağıda küçük bir bölümünü aldığım Nazım’ın o çok bilinen şiirini okumanızı önereceğim.

KARDEŞLER!

Onlara elleriniz dokunmuşsa eğer

yedi tas su dökün ellerinize.

Yırtarak bayramlık gömleğimi ben

peşkir yaparım size...

Biz

ayrı dillerde aynı şarkıyı okuyanlar,

Biz

aynı yastıkta yatar gibi

toprağa başlarını yan yana koyanlar,

Biz

yüzümüzün derisi koyu açık yanmış diye,

saçlarımız ayrı ayrı boyanmış diye

barsaklarımızı birbirimizin avucuna dökerek

birbirimizin gırtlağını dişimizle sökerek

gebereceğiz...

KARDEŞLER!

Onların adına benziyorsa adınız eğer

adınızı değiştirin.

Vebanın girdiği kapıdan girin

onların evine atmayın ayak....

Onlar istiyorlar ki

çift ağızlı baltalarıyla

yuvarlansın kafalarımız önüne yarın -

o kara gömlekleri beyaz kordonlu

golf pantolonlu

kadroların.......

Nazım yazısı bitmez, çünkü Nazım bitmez.

Nazım’ı sevmek onun hülyalı aşk şiirleriyle terennüm etmek değildir. Nazım’ı sevmek, dünyaya onun penceresinden bakmak, “ ..o tarihin o durdurulmaz akışını..” anlamak, “.. Hoca Nasrettin gibi ağlayıp Bayburtlu Zihni gibi gülmek” tir.. Hasretin dağları delse de, kan ter içinde kavgaya koşmak, “..aynı yastıkta yatar gibi toprağa yan yana baş koymak” tır. “Yaşardım yine öyle kan revan içinde/yine öyle aşk ile sersem/ben beni bir daha ele geçirsem.” diyebilendir Nazım’ı seven. Onun Novedevicy’den bize uzattığı eli tutandır, onun için Anadolu’da her hangi bir yerde bir çınar dikendir Nazım’ı seven…

Dostlar girsin saflara!…..

 
Toplam blog
: 36
: 668
Kayıt tarihi
: 25.01.07
 
 

54 İstanbul doğumluyum. Hayatın her alanıyla ilgileniyorum. Çünkü düşünen ve yaşayan bir adamım. Esm..