Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Aralık '09

 
Kategori
Sinema
 

Vavien, yaratıcılık ve Türk sineması üzerine

Vavien, yaratıcılık ve Türk sineması üzerine
 

http://sinemabed.com/


Yaratıcılık nedir?

Tanımlardan biri şöyle; “Olmayan bir şeyi hayal edebilme, bir şeyi herkesten farklı yollarla yapabilme ve yeni fikirler geliştirebilme yeteneğidir. Başka bir deyişle yaratıcılık herkesin gördüğü şeyi aynı görüp onunla ilgili farklı şeyler düşünebilmektir. Yaratıcılık günlük olaylara ve nesnelere herkesten farklı bakabilmek ve farklı yaklaşım tarzı geliştirebilmektir. Yaratıcılık, olağan, günlük şeylerin özel olmasını, özel şeylerin de daha çok günlük hayata girip doğal şeyler olmasını sağlar...”

&&&

“Neşeli Hayat” ve “Adını Sen Koy” adlı filmleri bir hafta arayla izledikten sonra Flash Forward adlı diziye takılmış bir süre sinemada Türk filmi izlememe kararı almıştım...

Engin Günaydın’ın senaryosunu yazıp başrolünü oynadığı Vavien’le ilgili öyle şeyler yazıldı ki meraklandım...

Ahmet Hakan okur musunuz bilmem! Her şeye burun kıvıran bir havası vardır, kolay beğenmez, marjinal olma sevdasındadır, çoğu zaman becerir de... Severim bu hallerini...

Filmi köşesine taşıyıp üstüne Twitter’da ; "Vavien"... Taşranın sıkıcılığı, tek düzeliği, kurnazlığı, dedikodusu, kaypaklığı, menfaatçiliği bu kadar mı şahane yansıtılır birader? yazınca, sinemada aldım soluğu...

Sonuç; 100 dakikalık hayal kırıklığı...

&&&

Bir saat kırk dakika boyunca insan hiç mi heyecanlanmaz, hiç mi içinden “ acaba ne olacak” diye geçirmez, hiç mi yanındaki arkadaşını dirseği ile dürtmez?

Ejderha Dövmeli Kız adlı kitabı anlatabilmek için dört saat geçirdim bilgisayarın başında ve beceremedim...

Vavien’in konusunu yazayım; “ Elektrikçi Celal, eşi Sevilay’ı, kayınpederinin yurtdışından gönderdiği paralar yüzünden öldürmeye çalışır fakat beceremez... Porno film koleksiyonu vardır... Oğlu da bu koleksiyondan faydalanmaktadır, Celal oğlunun mastürbasyon yapmasına şahit olur ve film boyunca “ellerini yıkadın mı?” diye sorar... Celal bir pavyon şarkıcısına; Sibel’e âşıktır... Karısının kendinden sakladığı paraların bir bölümünü çalıp Sibel’e verir, Sibel’in belalı bir dostu vardır... Celal Sibel’in evine gittiği bir gün kapıyı o açar ve Celal’e kafa atar... Celal öldü zannettiği karısının paralarını almıştır, geri verir Sevilay almaz... “ Bana para değil sen lazımsın” der... Film biter...

Film biter ama bir yere bağlanmaz... Finali yoktur velhasıl...

&&&

Neşeli Hayat’taki Rıza Şenyurt nasıl kahvede sokakta meyhanede her an karşılaşabileceğiniz bir karakterse, Vavien’deki Elektrikçi Celal’de öyle bir tip... İkisi arkadaş olsa; Celal Rıza’nın ayağından donunu alır, sulu dereye götürüp susuz getirir o ayrı...

Aynı mahallede otursalar; eşleri altınlı gün yapar... Ailecek görüşürlerse Celal, Rıza’nın karısına asılır...

&&&

Aklımdaki soru hep aynı aslında!

Neden?

Neden bizden bir Gleen Meade, Adam Fawer, Dan Brown çıkmaz da Tuna Kiremitçi çıkar?

Neden bir Stefan King’imiz bir Spielberg’imiz yoktur?

Neden eski Türk romancılarının yazdıkları tekrar tekrar televizyona uyarlanır?

Cevaplar yaratıcılıkla alakalı olabilir mi?

 
Toplam blog
: 1280
: 1114
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Deniz tutkunu.Amatör kıyı balıkçısı. Aynı Şarkı ve Ilık Havada Hoşça Kal adlı kitapların yazarı ..