Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Eylül '13

 
Kategori
Anılar
 

Veli Putgül

Gönen İlköğretmen Okulunun sınavlarını kazanıp da 1958 yılının Eylül ayı ortalarında okula başladığımızda, okulda tek bir tanıdığım yoktu. Bizim köyden Gönen’i kazanıp giden ilk öğrenci bendim. Üstelik köyümden dışarıya ilk kez çıkıyordum. Okulun işleyişi ve kuralları hakkında da hiçbir şey bilmiyordum.

Bu yüzden en çok imrendiğim insanlar, birbirini tanıyıp, sahiplenen, gurbeti ve yalnızlığı paylaşarak, yeni yaşama kolay uyum sağlayan insanlardı. Veli Putgül de bunlardan birisiydi. Çünkü Burdur Yeşilova’nın Çuvallı Köyünden aynı sınıfta üç kişiydiler. Nuri Orhan, Veli Putgül ve Şeref İnel. Üstelik aynı köyden 3. Sınıfta Mehmet Altın ve 5. Sınıfta Ziya Ayak da vardı. Ayrıca Arif Özkan da yakın köylerinden olup birbirlerini tanıyorlardı. Bu yüzden gurbet ve yalnızlık onları fazla etkilemiyordu.

Yani aynı sınıfta üç kişi oldukları yemiyormuş gibi, okulda kendilerine rehberlik edebilecek iki de ağabeyleri vardı. Bizim Bucak ilçesinden ise sınıfta dört kişiydik, ama ben onların köylerinin nerede olduğunu bile bilmiyordum. Çünkü Bucaktan öteye hiç geçmemiştim. Bu dört arkadaştan Niyazi Turan’ın ikinci yılı olduğu için kuralları ve çevreyi tanıyordu. Ben haliyle ona yaklaştım. Okulda ilk sıra arkadaşım Niyazi oldu.

Fakat birinci yılın sonunda 1-B Sınıfı artık bir aile olmuştuk.  Ve işte bu ailenin bir ferdi olarak Veli Putgül nasıl bir öğrenciydi diye dönüp baktığımda, ilk aklıma gelen özelliklerini şöylece sıralayabilirim.

Altı yıl aynı sınıf, aynı yatakhane, aynı yemekhane, aynı atölyeleri paylaştığımız ve aynı tarım ambarından kazmamızı küreğimizi alıp aynı bahçelerde çalıştığımız Veli Putgül’ün bence en önemli özelliği, sıradan bir kişilik yapısına sıkı sıkıya sarılıyor olmasıydı. Aslında bu sınavları kazanıp gelmesi ve sınıflarını hiç zorlanmadan geçerek okulu hiç sene kaybı olmadan altı yılda bitirmesi zekasının göstergesiydi. Fakat ben onda hiç öne geçme, ya da birilerini arkada bırakma arzusu görmedim. Önde veya arkada kalmak yerine, sıradan kalması, ortada gitmesi, belki alçak gönüllü ve hoşgörülü olmasından kaynaklanıyor, belki de uyumlu, uzlaşmacı kişiliğinin bir sonucuydu.

Değerli Kardeşim, sevgili arkadaşım Veli’nin en önemli kişilik özelliklerinden birisi de doğruluk ve dürüstlüğü idi. Gönen Mezunları 2012 toplantısında bana bu konuda bir anısını anlattı. Bunu yaz, Gönen mezunları sayfamızda yayınlayalım dedim. Gönderdiği metni aşağıya alıyorum.

“Gönen sınavlarını kazanmak elbette ki, hayatımın en mutlu olayıydı. Fakat en büyük sıkıntım maddiyat sorunuydu. Yoksul bir aileden geldiğim için evden düzenli param gelmiyordu. Gelse de 10 lirayı geçmiyordu. Okulda parasız kaldığım zamanlar çok oluyordu.  Bazen kalem alacak param bile olmadığından, basket sahasının etrafında geziyor, orada bulduğum atılmış üç-beş santimlik kalem parçalarının kömürlerini çıkarıyor, bunları söğüt ağacının özüne sokup dışını da bir güzelce süsleyince benim de bir kalemim oluyordu.

        Günlerden bir gün okul öğle yemeği için dağılmış tüm öğrenciler yemek için yemekhaneye gitmişlerdi. Ben ise öğleden sonraki derse hazırlık yapacağım diye yemeğe çok geç kalmıştım. İşimi bitirip yemekhaneye doğru giderken yolda her adımda bir 10 lira bulup toplamaya başladım. Bu para toplama işi okul fırınına kadar devam etti. Toplam 300 tl ye yakın bir para bulmuştum.

Bulduğum bu paralar nerdeyse benim 3 üç yıllık harçlığıma denk geliyordu. Ama ben bulduğum bu paraları okul idaresine teslim edersem bana bir kurşun kalem verirler diye düşündüm. Yemeğimi alelacele bitirip yemekhaneden koşar adımlarla Eğitim şefimiz Halil Erkan’a gittim, durumu anlattım. Bulduğum parayı ona teslim ettim ve oradan ayrıldım.

Sonradan öğrendiğime göre bulduğum bu paralar okulun hizmetlilerinden birine aitmiş. O haftayı takip eden Cumartesi günü Bayrak töreninde Eğitim Şefimiz Halil Erkan beni yanına çağırdı. Olayı bayrak töreninde bulunan tüm öğrenci ve öğretmenlere anlattı. Eğitim şefimiz benim bu davranışımı anlattıktan sonra öğrencilerden alkışlamalarını istedi. Bu duruma ben de çok sevinmiştim. Ne kadar iyi bir davranış yaptığımı düşünüyordum ama aklımdan da bir kalem verirler diye geçiyordum. Bir kalem.

Fakat ben ödül olarak tüm öğrencilerden alkış almıştım ve kalem beklentisi boşa çıkmıştı. Ama ben yine de çok mutluydum. Bir çalışanın bir aylık emeğinin karşılığı olan maaşını bulup teslim etmiştim. Onun çoluk çocuğunun bir aylık rızkıydı. Bense yine bitmesine yakın atılan kalemleri toplayarak idare edebilirdim.” Veli Putgül.

İşte Veli Putgül buydu ve Gönenlilik böyle bir şeydi. 

 
Toplam blog
: 81
: 702
Kayıt tarihi
: 21.11.08
 
 

Nazmi Öner 1946 yılında Burdur’un Bucak İlçesine bağlı Seydiköy’de doğdu. Seydiköy İlkokulu v..