Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '09

 
Kategori
Söyleşi
 

Viyolonselde başarılı bir genç kuşak temsilcisi Rabia Aydın'la söyleştik

Viyolonselde başarılı bir genç kuşak temsilcisi Rabia Aydın'la söyleştik
 

Geçtiğimiz aylarda bir Çarşamba günü, dalgın dalgın TRT Radyo-3’ü dinliyordum, Rabia’nın sesini duyunca dikkat kesildim. Hemen aradım, "Müzikli Söyleşiler"de Vefa Çiftçioğlu’nu; “Sevgili Rabia’nın bana söyleşi sözü vardı, siz yakalamışsınız!” diye takıldım... Mesaj yerine ulaşmıştı, Rabia, Antalya’ya döner dönmez ziyaretime geldi ve söyleşi günü ve saati için sözleştik.

***

Hekim bir baba ve (kendi tanımıyla) sosyal bir annenin iki çocuklarından küçüğü Rabia. 1990 Nazilli doğumlu. Yaklaşık 5 yıldır tanıyor ve izliyorum. Akdeniz Üniversitesi Devlet Konservatuvarı lise bölümünde okuduğu dönemde resital ve konserde dinlemiştim. Toros Koleji’nde veya AKM’de olmalı, Haydn 1. Konçertonun viyolonsel partisini çalarken çok beğenmiştim Rabia Aydın’ı. Enstrumanına ve sahneye hakimiyeti dikkat çekiciydi. İşte bu genç çellist, Almanya’da iyi bir sanatçı olabilmek için olağanüstü bir mücadele veriyor. Rabia Aydın’la tatil için geldiği Antalya’da sitemizin bahçesinde söyleştik; yaptıkları ve öngördükleri hakkında.

Yurttaşı olmaktan, kendisini tanıyor olmaktan büyük gurur duyduğum başarılı gençlerimizden birisidir Rabia Aydın. Onunla yaptığım bu söyleşiyi, Türkiye'nin klasik müzik alanındaki tek süreli yayını Andante(*) de yayımlanan haliyle Milliyet Blog okurlarıyla da paylaşmak istedim.

***

*Sevgili Rabia, geleneksel soruyu sorayım önce; ailede müzikle ilgili birisi var mı, müziğe ilgin, müziğe başlayış öykünü anlatır mısın?

R.A- Viyolonsel çalmaya, 11 yaşımda Prof. Engin Salsa ile Akdeniz Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Viyolonsel Bölümü’nde başladım. 3 Yıl kursiyer, 3 yıl lise bölümünde okudum. Ailemizde müzisyen yok ama müziğe aşık bir aileyiz. İki kardeşiz biz; ağabeyim tıp eğitimini seçerken, ben müziği seçtim. Küçükken bir org almıştı ailem bana. Çok etkisi oldu müziği sevmemde. Koleje başladığımda Dokuz Eylül Üniversitesi mezunu müzik öğretmenim Özay Kaya’nın yeteneğimi fark edip; ailemle görüşüp, konservatuvara kaydolmamda etkin rol oynadı. Annem de destek oldu aslında bu seçimde. Başlangıçta hep keman çalmak istiyordum. Konservatuvarda Prof. Engin Salsa ile tanıştık, viyolonseli önerdi bana. Bunun üzerine seçtim viyolonseli. İyiki de seçmişim, artık aşkım oldu!

*Ülkemizde yetişen genç viyolonsel sanatçıları Çağ Erçağ, İzmir’den bir genç ve Benyamin Sönmez başarılarıyla adlarından söz ettiriyorlar. Sen ne düşünüyorsun, hedefin nedir?

R.A- Başarılı ve çok yetenekli isimler hepsi de. Şölen Dikener, Çağ Erçağ, Benyamin Sönmez ve Efe Baltacıgil hepsi de bizi çok güzel temsil ediyorlar yurtdışında. Bizler için bir nevi önderlik edip kapı açıyorlar. Biz de arkalarından geliyoruz!

*Şu an eğitimine Almanya’da devam ediyorsun. Kiminle çalışıyorsun?

R.A- Konservatuvarın lise bölümü bittikten sonra Almanya’da Hochscule für Musik und Theates için, sınavlara girerek kayıt yaptırmaya hak kazanan 3 kişiden biri oldum. Bu okul köklü bir okul. Çok değerli hocaları var. Önemli müzisyenlerle önemli salonlarda konser verme olanağı sağlıyorlar. Ülkemizdeki müzik eğitimi, konservatuvarlar ve eğitimlerindeki alt yapı oldukça iyi. Avrupa’daki müzisyenler çok kaliteli. Onların etkisi, eğitimden çok, iş disiplini ve sistemlerinden kaynaklanıyor. Ben orada Prof. Reiner Ginzel’in öğrencisiyim.

Maddi boyutunu bir yıl kaldırabiliyorsunuz, iki yıl kaldırabiliyorsunuz. Ondan sonra burs, sponsor desteğine gereksinim duyuyorsunuz. Okul, maddi imkanı iyi olmayan öğrencilere maddi destek de sağlamakta. Ücretsiz Master Class’lara katılma olanağı sağlamakta. Kaliteli enstrumanlar veriyorlar. Bunların dışında yine maddi içerikli destekler vermektedirler.

*Şu ana kadar sanıyorum yarışmalara katılmadın. Yarışmalar ve ‘master class’lar hakkında ne düşünüyorsun?

R.A- Şimdiye kadar bir yarışmaya katılmadım. Ama ‘master class’lara elimden geldiğince katılıyorum. Yarışmalara da katılmak için kendimi hazır hissediyorum, yakında da katılmaya başlayacağım. Şölen Dikener, Tobias Kühn, Reiner Ginzel ve Alexander Rudin’le master class’lar yaptım.

*Orkestra eşliğinde konser verdin mi?

R.A- Evet, Antalya’da ANTDOB eşliğinde 3 kez solist olarak konser verdim. Rengim Gökmen, Cem Mansur ve Matias Vegel’le…(*) Almanya’da henüz olmadı, ama piyano eşlikli resitaller verdim.

*Bir dönem, Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nda idin, sana katkısı ne oldu?

R.A- Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası’nda 2 yıl çaldım. Ondan önce de Uluslar arası Çocuk Senfoni Orkestrası vardı. Cem Mansur’la 1 yıl çaldım. Sonra Doğuş’a geçtim. Bu süreç çok verimli geçti, viyolonsel grup şefiydim bu orkestrada. Önemli solistlere eşlik etme fırsatı doğdu; hem repertuarımız gelişti, hem küçük yaşta orkestra disiplinini öğrendik. Doğuş Ç.S.O ile birçok ili dolaştık.Hepsi çok güzel konserlerdi. İçlerinden, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ile çaldığımız Ankara konseri benim için ayrı bir önem taşıyor(CSO ile yarı yarıya orkestra üyeleriydik). Orada grup şefiydim çünkü. CSO’nda hocam Engin Salsa’nın sandalyesinde çalmak bana ve aileme çok ayrı bir gurur yaşattı.

*Gazeteci-Sanat Yazarı Şefik Kahramankaptan, Andante’de genç müzisyenleri adım adım izliyor. Senin çalgın olduğu için bu örneği seçtim; Dorukhan Doruk (Köln), Nil Kocamangil (Lisans 4), Botan Özhan (Essen) ve Emirhan Tunva(Lisanas 3)ü yazdı geçtiğimiz sayılarda. Tanıyor musun bu genç çellistleri?

R.A- Emirhan’ı ismen tanıyorum. Diğerleri yakın arkadaşlarım. Başarıları, müziği seven her yurttaşımızı olduğu gibi beni de gururlandırmaktadır.

*Çellistlerin en büyük sorunu olan enstruman işini hallettin mi? Benyamin Sönmez ve Çağ Erçağ sanıyorum çözdüler bu sorunlarını. İkisinin de çok değerli çalgıları olduğunu okumuştum.

R.A- Yaklaşık 3 Yıldır enstrumanım var. Kendi olanaklarımızla aldığımız 150 yaşında bir İtalyan enstrumanım var. Lise 3’teyken almıştık.

*Sponsorun ya da aldığın bir burs var mı, kendine kariyerin için nasıl bir hedef belirledin?

R.A- Almanya’da ilk yılımda ailemin desteğiyle, 2. Yıl okuldan destek aldım. 3. Yılımda (önümüzdeki yıl için) DAAD Bursunu kazandım. Çok prestijli bir burs bu, koşulları ve kuralları gerçekten çok da ağırdır.

Önümde en az dört yıl var. 2 Yıl sonra lisans bitecek. Daha sonra yine Almanya’da yüksek lisans yapacağım. Dört yıl içinde orkestra akademilerinden birine girmeyi düşünüyorum. Münih’te çok değerli, çok önemli orkestralar var. Bu orkestraların bir de 27 yaşa kadar sanatçı alan akademileri var. Bu akademiler bir nevi büyük orkestralara hazırlık amaçlıdır ve hepsi zorlu sınavlar sonucu müzisyen almaktalar. Benim amacım da, bu akademilerden birine girip, büyük orkestralara geçebilmek.

*Andante, Ağustos-Eylül 2009, 41.Sayı, sayfa 15(Piyasadaki son sayı)

 
Toplam blog
: 355
: 1099
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

1960 Ankara doğumlu bir Çankırılıyım. İşimin burada olması nedeniyle, Antalya'da yaşamaktayım. Ti..