Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Şubat '08

 
Kategori
Kitap
 

Wagner körfezi…

Wagner körfezi…
 

Genelde bir yazarın tüm kitaplarını kapsar şekilde okuma alışkanlığım. Lise yıllarından kalma bir alışkanlık bu. Yayınlanmış kitapları bittiğinde yaşayan yazarların yeni kitaplarını beklemek hoşuma gider. Tıpkı bir fırının önünden geçerken taze ekmek kokusu gibi gelir yeni çıkan kitapların kokusu. Kitaplarını beklediğim yazarlardan biridir Murathan Mungan. Bu yıl yeni basılan kitaplarından okuduğum üçüncü kitabı ise; Yedi Kapılı Kırk Oda.

Önce Kağıt Taş Kumaş ve ardından Kullanılmış Biletleri yazın tamamlamıştım. Wagner Körfezi’de okuduğum üçüncü kitabındaki öykülerden birinin adı. Biraz şiir gibi, biraz hüzünlü bir besteyi çağrıştıran yanı var bu başlığın. Bu yüzden kitabın adı yerine öykünün adını seçtim.

Yedi Kapılı Kırk Oda kitabında Murathan Mungan’ın Wagner Körfezi başka bir boyuttadır. Yaşanmış-bitmiş aşklar ve yeni arayışlar, kayboluşlar. “Aşkın bir edebi tür olarak karşılığı genellikle şiir ya da roman sanılır, ” diyor Adam. Oysa aşkın edebiyat karşılığı deneme”dir. Aşk dener çünkü. Her seferinde bir kez daha dener” Bu cümleyle başlar öykü Kitap alt başlığı altında ve Üçüncü Kemer’de.

İzleyici koltuğunda oturan herkesin bir öyküsü vardır aşk üzerine. Bekleyişleri, umutları, sevinçleri ve kırgınlıkları taşır yüzler. Senfonik bir konserin bazen hüzne yakın partisyonlarını hissedersiniz sözcüklerde, bazen de yeni bir aşkın coşkusunu. Orkestrayı yöneten ise Aşk Diyalogları Çalıştırıcısı’dır. Bazen replikleri veren suflor ve bazen de kondivittir o. “Son bir dans istiyorum” der daha tiyatroya girmeden önce orta yaşlı kadın gişedeki biletçiye. “Son bir aşk. Onunla ve hayatla son bir dans. Wagner Körfezi’ne yakın bir koltuk istiyorum sizden”. Oysa ıskalanmıştır hayat yaşanırken.

Öğrendiğimiz, gördüğümüz ve bildiğimiz sahneler üzerine kurulmuştur aşkın yüzleri. Sinema perdelerinde gördüğümüz bir karakteri canlandırır kimi zaman ve ne kadar sığ kaldığının farkına vardırır sahneye giriş çıkışlarında. Aslında hep seyirci kaldığımızı gösterir. Başka hayatlarla özdeşleşmekten öteye gitmemiştir hiç-bir-şey. Ezberlenmiş aşklar yaşanmıştır ve bu yüzden Aşk Diyalogları Çalıştırıcısı vardır öykünün içinde.

Güvercin Gömleğinde ise “50 Parça” adlı kitabındaki bir öyküdeki küçük çocuğun izini sürdürür. Aynı çocuğun trenle giden babasının arkasından bakışını yansıtır sözcüklerle. Yazarlık serüveninin belki de başlangıcıdır o tren ve çocukluğu. Vagonları birbirine bağlayan kancanın eksikliğinde çözülür cümleler 50 Parça’da. Rayları birbirine bağlayan eksik parça, der Mungan, bu kitabın anahtarı. "Bu yüzden bu trendeyim yıllar sonra, " cümlesiyle tamamladığı çocukluğu Tren'de. İşte o tren sesi tüm anlattıklarında yankılanır. Aynı yankılanış Yedi Kapılı Kırk Oda’da Güvercin Gömleği öyküsüyle devam eder. Bir masalla başlayıp gömlek değiştiren güvercini anlatır. “Bir girdiği mürekkep havuzundan kanadında onlarca yüzlerce binlerce kişinin suretiyle çıktı dile göze akla kalbe hayata zamana dağılıp kağıda hikaye ettiğiyle kaldı”. Nokta virgül kullanmadan yazar seyirini gökyüzünden. Bir tekerleme gibi durdurak bilmeden nefes almadan anlatır. Bir diyardan başka bir diyara geçişi izletir bize sokak sokak.

Robinson ve Crusoe’de ise başarısız bir yazarla ve yaşam öyküsünü yazdırmak isteyen bir adamı Cuma günü karşılaştırır. Yazma ve yazıya ilişkin ruhun iç yüzünü aktarır.

 
Toplam blog
: 38
: 1200
Kayıt tarihi
: 05.01.07
 
 

Belki de yazacak çok şeyim olmadığından üye olup sonra bıraktığım bu blog sevdasına yeniden başla..