Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '13

 
Kategori
Sinema
 

Wolverine: Hugh Jackman ve kasları yine karşımızda!

Wolverine: Hugh Jackman ve kasları yine karşımızda!
 

Bilen bilir, ünlü aktör Hugh Jackman tarafından canlandırılan X-Men karakteri Wolverine'e ismini veren hayvanlar alemindeki kutup porsuğudur. Jilet gibi pençe ve dişlere sahiptir, çok güçlüdür, iki kişinin kaldıramayacağı kütüğü cüssesine bakmaz kaldırır, zevk için öldürür.

Wolverine de en son bıraktığımız noktada aşağı yukarı bu Wolverine gibiydi, kendine rahat bir hayat kurmak için çabalarken dünyasına yapılan müdahale karşısında saldırıya geçmiş, tozu dumana katmıştı.  Ama bilindiği üzere 4 yıl önceki film yavan bir konuya sahip hayal kırıklığıydı. Ancak geçen 4 yılda onu bir hikayenin başında ve sonunda, Japonya'da bulduk, hem de gayet insanca hislere sahip bir adam olarak...

X-Men klonu mutant Wolverine'in yeni macerası şu günlerde gişe rekoruna doymuyor. Bu yazın ardı ardına başarısızlığa uğrayan Maskeli Süvari, Beyaz Saray Düştü gibi yapımlarından sonra film yapımcılarına ''ilaç gibi gelen'' Wolverine, bu kez gerçekten aksiyonun kitabını yazmış, yönetmen James Mangold'un başarılı kamera arkasıyla...

           

-Atom bombasından bile hızlı

Nagasaki'ye düzenlenen atom bombası saldırısı sırasında Yashida'yı (Hal Yamanouchi) kurtaran Wolverine, kendisine vicdan borcu olan bu kişiyle yıllar sonra yolları kesişince macera başlıyor. Atom bombası saldırısından kaçma sahnesiyle başlayan aksiyon, filmin sonuna kadar birkaç sahne dışında hız kesmeden devam ediyor.

Aslında diğer mutantlara nazaran süper güçleri kısıtlı olan, örneğin uçamayan, gözlerinden ışıklar, ağzından zehir saçamayan Wolverine, keskin pençeleri, olağanüstü kuvveti, sonsuz yaşama gücü ve kendini iyileştirme yeteneğiyle ''mütevazı'' bir süper kahraman. Buna karşın atom bombasının düştüğü anda ondan kaçıp sığınağa girebilecek kadar da hızlı... Bu sahnenin özellikle üç boyutlu seyirde hakkını verdiğini söylemek lazım!

Hikayede Hugh Jackman'ın tüm rol arkadaşları, filmde Wolverine'den sonra ikinci mutant olan Viper (Svetlana Khodchenkova),  Famke Janssen tarafından canlandırılan Logan'ın geçmişteki sevgilisi Jean ve bar sahnesindeki birkaç yardımcı oyuncu dışında hepsi Uzakdoğulu. Yukio'yu canlandıran Rila Fukushima, animelerden fırlamış gibi bir karakter. Kahküllü kırmızı saçları, havalı çizmeleri, taytı, bir de üzerine kılıç savurmalarıyla çok oturtmuş bir karakter olmuş The Wolverine'de...

         

-What is Matrix!

Filmin yaklaşık 1 ay öncesinde sunulan teaserda ilk kez görücüye çıkan, hızlı tren üstündeki dövüş sahnesi, teknolojinin de katkısıyla üç boyutlu olarak tam bir heyecan fırtınası. Bu sahnenin de Matrix filmine benzediğini söylemek lazım.

İlerleyen sahnelerde Wolverine'in Japon dövüş sanatıyla sınavı başlıyor. Öncelikle Japon kılıcını iki eliyle tutması gerektiğini kavrayan Wolverine, pençeleriyle savaşmadığı anlarda bu yeni ''savaş enstrümanına'' başvuruyor.

Başlarda sürekli yenilen, oklanan, yaralanan Wolverine, yeni yaşam alanı Japonya'ya bir süre sonra alışıyor ve Japonlardan daha Japon bir kahraman oluyor. Film boyunca Mariko'yu kurtarmak için Yakuza'ya, yani Japon mafyasına karşı mücadele veriyor Wolverine... Tıpkı Yashida'nın onu tanımladığı gibi: Sen bir Ronin'sin. Yani efendisiz samuray (Japon savaşçı)...

-Aşk yeniden!

Hugh Jackman da bazı röportajlarında söz etmişti, onun da söylediği gibi bu film Wolverine'in mutanttan çok daha çok insan olduğu bir film...

Wolverine yani Logan bu kez acı çekiyor, pişmanlık duyuyor, ölümsüzlükten sıkılıyor, sinirleniyor, üzülüyor, en önemlisi de delice aşık oluyor. Logan'ın unutamadığı Jean'den sonraki büyük aşkı Mariko... Mariko'yu canlandıran Tao Okamoto, gerçekten çok ama çok güzel bir oyuncu. Japon oyuncu ve model, giderek boy atan Japon neslinin 1.80'in üzerindeki bir üyesi. Film boyunca Logan ile büyük aşk yaşayan Mariko, birçok kişiyi kendine hayran bırakacak bir aktris.

Ancak hakkını vermek gerekirse Yukio'yu canlandıran Fukushima, aksiyon filmlerine çok yakışan bir karakter. Film boyunca adeta Wolverine'den rol çalan bu karakterin yanında, okçu Harada, yani Will Yun Lee'yi, Wolverine'in deyimiyle ''güzel çocuğu'' da es geçmemek gerekiyor.

Ana hatlarıyla Wolverine sıkı bir aksiyon filmi, 3D severler için çok iyi bir seyirlik, özellikle Uzakdoğu filmlerini sevenler için biçilmiş kaftan, Wolverine'i aylardır bekleyenler için ise doyurucu olmuş.

Filmin sinema konusunda dünyanın en önemli pazarlarından olan Uzakdoğu özellikle Japonya kozunu çok iyi oynadığı, o ülkelerde gişe rekoru kıracağını söylemek için ise müneccim olmaya gerek yok.

''On parmağında on marifet'' olan Hugh Jackman, Sefiller'de görüldüğü üzere şarkı söylüyor, Broadway sahnesinde yeniden izleyici karşısına çıkmaya ve dans etmeye hazırlanıyor, iyi bir dram oyuncusu, güldürüyor, düşündürüyor, süper baba vesaire ama bu karakterle özdeşleşti ve Wolverine'i seviyor. Onu ve günde 6 bin kalori ve ölümcül sporla kazandığı ''kaslarını'' bu rolde uzun süre izleyeceğiz gibi görünüyor. Sevenlerinin gözü aydın.

Çok önemli dipnot: Biraz spoiler olacak ama çok da ayrıntısına girmeden şunun müjdesini verelim. Logan/Wolverine, görünen o ki artık tek başına bir savaşçı değil, bundan sonra onun bir yareni, bir uzun yol arkadaşı var. Yani ölümlüler dünyasındaki bu ölümsüz de yalnız değil artık...

Burcu B. Bilgin

 

Bu blog Sinema sitesinde de yayınlanmaktadır

 
Toplam blog
: 90
: 2229
Kayıt tarihi
: 05.02.13
 
 

Yaşamın her anına renkli gözlükle bakacak Seyirci Kedimiz... Kimi zaman oyunlarını binbir güçlükl..