Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '08

 
Kategori
Sevgililer Günü
 

Ya onun tek taşı benim gülümü döverse?!

Ya onun tek taşı benim gülümü döverse?!
 

Aha, bu kadar gürültü bunun için!


Sevgililer Günü hakkında yazı yazmak zor. Olumlu şeyler yazmaya kalksan tekrara düşmekten kaçınamazsın. Söyleyeceğin hemen hemen her şey zaten söylenmiştir. Yok eğer böyle bir günün kutlanmasına karşı olduğunu söyleyecek olsan bir sürü iddiayı savuşturmak için çabalaman gerekir. Ya sevgilisi yok, ya sevgilisine hediye almayacak kadar cimri ya da üşengeç de ondan dolayı karşı çıkıyor diye düşünürler. Gel de bunlara cevap yetiştir şimdi. İşin kötüsü zaten yüzüne söylemezler de okurken kafalarını sallayıp “hımm! mımm!” diye birtakım manidar sesler çıkarırlar. Tabii sen bu sesleri de duyamazsın ama tahmin etmen zor değil.

Sevgilim var ya da yok, cimriyim ya da cömertim, üşengecim veya gayretliyim, bunları geçelim. Bunlar mahremiyete girer! Ben bu işe temelinden karşıyım. Çokça dile getirildiği gibi, sevgi bir kere senede bir gün tavana vurup 14 Şubatın öncesi ve sonrasında normal temposuna dönen bir şey değildir ki! Onun kendine has bir ritmi vardır; ne Sevgililer Günü dinler ne yılbaşı ne de Kurban Bayramı... Herhalde aklı başında hiçbir çift 14 Şubat gelince, “hadi sevgilim bugün birbirimizi her günkünden çok sevelim” demez. Ya da “ben sevgimi ayarlıyorum, her gün bir miktar sevgi tasarrufu yapıp onu 14 Şubatta kullanacam” diye düşünmez. Sevgi bayramlık elbise mi ki senede bir gün kullanıp sonra dolaba kaldırasın.

Zaten 14 Şubat günü sevgiliye yoğunlaştırılmış sevgi sunmakla da bitmiyor bu iş. Yani bir sürpriz yapar gibi birden bire avucunu açıp “al sevgilim, aha 364 gün boyunca senin için gıdım gıdım biriktirdiğim sevgi” diyerek çıkamıyorsun bu işin içinden. Bir de bunun hediye boyutu var.

Bir kere hediye seçmek, aradığını bulabilmek, satın almak kolay bişey değildir. Her hediye, bir anlamda sevgiliye belirlenmiş bir değerdir. Mesela cüzdanın sevgiliye bir pırlanta yüzük almaya elveriyor da sen o gün elinde bir buket çiçekle çıkıp geliveriyorsan sevgilin aklından ister istemez kendine dair bir değer kıyaslaması yapacaktır. Sen “israfa ne gerek var, zaten pırlantanın hammaddesi dışardan geliyor, dövizimizi buna harcayacağımıza öz be öz yerli malı çiçeğe verelim” diye düşünmüşsündür ancak sevgili senin kadar derin düşünemeyebilir. O büyük ihtimalle içinden “hiç şaşırtmadın, yine çiçek!” diye geçirecektir.

Hadi paraya kıyıp, “yerli malı yurdun malı herkes onu kullanmalı” triplerine de girmeden gittin çiçek değil, tek taş yüzük aldın. Ee, her sene yüzük mü alacan? Zinhar olmaz! Bir Sevgililer Günü’nde yüzük aldıysan artık ondan sonraki seneler aynısını almak ya da onun altına düşmek bir yana, aksine üstüne çıkman gerekir. Yani “bu yıl tek taş, gelecek yıl üç taş”tır bunun raconu... Aksi halde artık senin sevgi ibrenin titreyip yerinde saydığı anlamına gelir bu. Sevginin şiddetinin yerinde sayması da bu sevda işlerinde pek hayra alamet değildir.

Hediye değeri hem yıldan yıla kendi içinde aşama kaydetmeli hem de etrafındaki hediye trafiğinde yarışabilmelidir. Yani sen çiçek, şarap, akşam yemeği, tek taş falanla sevgiliyi idare etmeye uğraşırken elin oğlu sevgilisine bir yıl yumruk büyüklüğünde pırlanta yüzük, ertesi yıl, dört çarpı dört cip, sonraki yıl villa alıyorsa sevgilinin gözünde senin değerin o hediyelerle ters orantılı olarak aşağı doğru gidebilir. Yani her koşulda senin hediyeni dövecek bir hediye vardır. Bu iş de öteki birçok şey gibi temelde erkekler arasında bir güç yarışıdır.

Hadi “sevgilisine cip alabilenlerle, ancak çiçek almaya gücü yetenlerin yolu birbiriyle kesişmez, bunlar zaten hayatın farklı kompartımanlarında yaşarlar” diyelim, ancak aynı sosyal sınıftakilerin arasında da vardır bu rekabet. Yani şimdi çiçek var, çiçek var. Bir buketi asgari ücrete eşdeğer aranjman mı yaptıracaksın, yoksa köşedeki seyyar çiçekçiden üç beş tane bayat gül mü sıkıştıracaksın koltuğunun altına? Adı duyulmamış bir markadan 1 megabitlik MP3 mü alacaksın, yoksa iPod mu? Her sosyal tabakada kıyaslamaya elverecek yeterince çeşit vardır.

Ayrıca bu günün adı sözde “Sevgililer Günü”, yani “erkeklerin kadınlara hediye alma günü” falan değil. Ancak gel gelelim pratikte tam da böyle işliyor. Belki istisnalar vardır ancak, benim gördüğüm, genelde erkeklerin sevgililerine hem değişik, hem anlamlı, hem bütçeyi sarsmayacak, hem abartıya kaçmayacak, hem gerçekten sevgilinin hoşuna gidecek hediye bulmak için kendini helak etmesi biçiminde geçiyor. Ayrıca erkek Sevgililer Günü’nün her bakımdan parlak geçmesiyle yükümlü...

Yani işimiz çok zor. O yüzden bu Sevgililer Günü’nü icat edenleri hiç de hayırla yadetmiyorum. Her 14 Şubatta hediye yüzünden sevgilileriyle kavga edip ayrılırlar inşallah!..

 
Toplam blog
: 431
: 3853
Kayıt tarihi
: 30.06.06
 
 

Anahtar kelimeler: Antep, İstanbul, Haziran, İkizler, Beşiktaş, MÜ İletişim Fakültesi, Gazetecilik. ..