Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Aralık '09

 
Kategori
Güncel
 

Ya Türkçe konuş ya da sus!

Ya Türkçe konuş ya da sus!
 

ATATÜRK, her konuda yol göstermiş bizlere...


Yazı ne ki? Akla gelen sözcüklerin anlamlara giydirilmiş giysisi… Kılıf diyecektim, diyemedim, giysisi dedim. Az bir şey daha kibar olsun diye… Nasıl ortaya çıkacak bu yazı denen şey? Sözcüklerden bir mozaik yaparak” diyor Aydın Boysan ve devam ediyor . “Her dil bir sözcükler mozaiği… Hatta her sözcük, bu mozaiğin taşlardan biri

Geçenlerde yine bu sözlerle başladım yazıma, çünkü bu sözler çok hoşuma gidiyor. Benim ifade edemeyeceğim güzellikteler…

“ Her sözcük, bu mozaiğin taşlardan biri ”

Dün, Milliyet Blog'da Sn. Ahmet Balcı’ya ait bir yazı okudum. Daha önce burada yazan bir arkadaşın, Hürriyet Gazetesinin Cumartesi ekinde yazmaya başladığını haber veriyordu.

Merak edip, yazıyı nette bulup, okudum…

Aman Allahım!

Biz kendi değerlerimize ne zaman sahip çıkmayı öğreneceğiz?

Her şeyimizi kaybediyoruz…birer, birer.

Sıra dilimize geldi. Hava kirliliği, siyaset kirliliği, derken bir de “dil kirliliği”. Dilimizin sözlü ve yazılı kullanımında, benim aklımın algılayamadığı, yanlışlıklar yapılıyor. Dilimizin, giderek argo diline dönüşmesini üzülerek izliyorum. Mizah yazısı arkasına gizlenerek , dilimiz âdeta katlediliyor… İçim buruk okudum, söz konusu yazıyı. İçeriğini elbette ki kast etmiyorum.

Yazının başlığındaki “bişi” kelimesi ne demek oluyor? Yazının içeriğinde ise : “ yazıcam”, “sıkıştırıcam”, vermiycem”, “kesmiycem”, “olmıycam”, “bahsedicez”, “ eğlenicez” vs.

İçim parçalandı yazarken, okurken ben hiç eğlenemedim, başkalarını bilemiyorum…

Yabancı kelimelerin işgali yetmiyormuş gibi, kendi ellerimizle, kendi dilimizi bu çirkin ve ürkünç hale sokuyoruz…

Tepki yok… Yok! En çok canımı sıkan da bu…

Dilimize karşı her tür özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık haline getirmeyi, şiddetle kınıyorum. Kendi çocuklarımı dahi, MSN yazışmalarındaki hataları görünce çok sert uyarıyorum… Bir ulusal gazetede böyle bir yazı okuduğum için kendimden utandım, kendime ve dilime duyduğum saygıdan ötürü.

Mizah anlayışıma güvenirim…ancak sözcükleri böyle çarptırılarak, mizah yapılamaz. Yazının komikliği kaybolmuş ve acınacak durum almış. Mizah çok ciddi bir iştir.

Güzel ve melodik dilimizi korumak hepimizin görevi, fakat burada asıl sorumluluk; eğitim kurumlarına, yazılı, sözlü ve görüntülü iletişim araçlarına, yazarlara, aydın kesime ve sanatçılara düşüyor.

Yazıyı okuyanlara soruyorum: Değerini mi kaybederdi yazı, doğru Türkçe sözler kullanılarak yazılsaydı!

Dil, kültürün temel öğesidir ve insanları birbirlerine yakınlaştıran en güçlü araçtır.

Tabii ki benim çok hatalarım olduğunu biliyorum, bunun için buradayım ve amatörce yazmaya çalışıyorum; konuşma ve yazma dilimi geliştirebilmek için. Geniş kitle okurum yok.

Oysa ulusal gazeteler bu durumlara çok dikkat etmeli. Binlerce genç okura ulaşıyor yazılar… Kimse bizim adımıza dilimizi koruyamaz ki !

Kendilerine “ entel” denilen bir kısım aydınlar, öz diline bu katliamı yaptığına ben inanamıyorum. Adeta dalga geçercesine… Okurların da eğelendiklere inanmak istemiyorum. Eğer bu durumdan eğelenebiliyorsak, benim söyleyeceğim hiç “bişi” olamaz… Bu tür kelimeler ancak ve ancak durumun çirkinliğini göstermek ve kullanılmasını engellenmek için olmalı... Konuşma dilimizi bu çirkin hale sokmak için uğraş veriyorsak, özgün olabilmek adına, ben söyleyecek söz bulamıyorum.

Aydın Boysan kitaplarını “anlatı“ olarak değerlendirmiş… Sohbet havasında yazmış, fakat doğru Türkçe yazarak. Mizah tanımını öyle güzel özetlemiş ve uygulamış ki ben hayranlıkla okudum.

Bu yazdıklarım doğru adrese ulaşır mı bilemiyorum. Ulaşamaz muhtemelen, yine de susmak istemiyorum, tekrar ediyorum, çünkü dilime ve kendime saygı duyuyorum.

 
Toplam blog
: 144
: 1854
Kayıt tarihi
: 13.03.08
 
 

Doğduğum ve büyüdüğüm şehir Kırcali, Bulgaristan. Yıl 1964. Makina Mühendisiyim. Evli ve iki çocu..