Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yağmur, yanan ev ve keşkeler...

Yağmur, yanan ev ve keşkeler...
 

Bazen, geçmişteki olayları düşünmek, yanıp kül olmuş bir evin yağmur altında ıslanışına bakmak gibidir. Şöyle geçer aklından: "Bu yağmur, ev yanarken yağsaydı." Geçmiş hep "geç kalınmışlıklar" ya da "denk gelmemişlikler"le doludur oysa. O yüzden geçmişimiz koca bir "keşke" balonundan başka hiç bir şey değildir.

Hayat öylesine akıp giderken ve yapacak rutin işlerden başka bir şey yokken, canın fena halde sıkılıyorken, kendine yeni yeni dertler biriktirip bir zaman sonra bunların saçmalığına şaşıyorken, bu şaşkınlık içinde daha da büyük bir şaşkınlıkla tüm enerjini böyle bir aptallıkla tükettiğini görüyorken o keşkelerin hepsinin hemen sağ bacağının yanındaki sepete, tıpkı elinde yonttuğun bir odun parçasından fırlayan yongalar gibi biriktiğini görürsün. Bu umutsuz bir durumdur. O sepetinin içine baktıkça geçmişte yaptığın hataların ne kadar da çok olduğunu görür iç çekersin. Gözlerini ufka çevirmeye çalışırken gözün hep o sepete takılır da kalkıp gidemeyecek kadar yorgun bacaklarına söz geçiremezsin. Orada, o akşam üstü, o keşkelerle dolu sepetin yanında oturursun. Ve keşkelerin katlanmayı bekleyen çamaşırlar gibi öylece buruşmuş ve zavallı dururlar.

Eğer biraz cesaret bulursan kendinde ve ellerinin titremesine aldırmazsan, onları alıp tek tek dizlerinde düzeltir ve katlar koyarsın. Bu hesaplaşmadır. Yorgun bir ruhun, titreyen ellerin ve umutsuzluktan kararmış bir yüreğin hesaplaşması. Kimse sana kolay olacağını söylemedi. Hatta seçenek sundu. Onları orada o buruşuk ve kederli halleriyle bırakıp gidebilirsin. Eğer başarabilirsen unutabilirsin de. Ya da hesaplaşırsın. Dedim ya; kimse sana kolay olacağını söylemedi. Seç...

"Keşke"lerle başa çıkmak onları katlayıp olmaları gerektiği yere koymak ve orada bırakmak kolay değildir. Keşke ona yalan söylemeseydin, keşke okulda daha başarılı olsaydın, keşke o şehirden gitmeseydin, keşke onu bu şekilde terketmeseydin, keşke sigaraya başlamasaydın, keşke o insanlarla hiç dostluk kurmasaydın, keşke ona bağırmasaydın, keşke o sana bağırdığında dönüp arkanı gitmeyi başarabilseydin, keşke öfkene hakim olabilseydin, keşke onu değil de diğerini seçseydin, keşke sırlarını ona anlatmasaydın, keşke vaktin varken ona doya doya bakabilseydin, keşke ona sevgini anlatabilseydin, keşke sana inansaydı, keşke yeterince inandırıcı olabilseydin, keşke o küçük sorunu bu kadar büyütüp de hayatının her yanına yaymasaydın, keşke küçük insanların küçük hesaplarına gülüp geçmeyi başarabilseydin, keşke alay etmeyi keskin zekalarını açığa çıkarmak sananlar üzerine bu kadar düşünüp, üzülüp durmasaydın da gülüp geçmeyi başarabilseydin, keşke vaktini çalanlara "dur" demeyi bilseydin, keşke "keşke" dememek için daha akıllı davranmış olsaydın. Keşke...keşke...keşke...

Kimse kolay olacağını söylemedi. Kimse sana bunu yapmak zorunda olduğunu da söylemedi. Dedim ya; seçeneğin var. Her zaman seçenek vardır. Ya katlar koyarsın bir yana ya da tıpkı yağmur altında yanmış bir evin her önünden her geçişinde yaptığın gibi derin derin iç çeker "keşke bu yağmur, ev yanıyorken yağsaydı." dersin, yanan o evin tahtalarını yanmayanlardan ayırıp yeni bir ev yapmayı hiç mi hiç düşünmeden...

Seç... Çünkü hayat sana seçenekler sunar. Zaten hayat dediğin seçenekler arasından izlediğin yol değil midir?

RESİM: Vladimir Golub
 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..