Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Eylül '17

 
Kategori
Basın Yayın / Medya
 

Yalaza'nın Derdi, "Derdini" Seyirciye Anlatamamak!

Yalaza'nın Derdi, "Derdini" Seyirciye Anlatamamak!
 

Gerçekle hayal arasında bir yerlerde sıkışıp kalmış, tam olarak yönünü belirleyememiş, kafası karışık, flu bir iş Yalaza.


Yalaza için masal desem masal değil, tiyatro desem tiyatro değil.

Şehir efsanesi hiç değil...

Gerçekle hayal arasında bir yerlerde sıkışıp kalmış, tam olarak yönünü belirleyememiş, kafası karışık, flu bir iş Yalaza.

İzlerken başta "Ekmek Teknesi" beklentisine sokan, heyecanlandıran ama bu beklentiyi karşılayamayarak hevesimizi de kursağımızda bırakan bir proje.

Öncelikle Yalaza kelime olarak hayatımızda olmadığı için, diziye onu anlatma çabası ile girilmiş.

Tam 17 dakika, bu açıklama ile geçti.

Hasan Kaçan'ın canlandırdığı Settar karakteri, "yalaza" ile kasaba halkını camiye soktu.

Yani  organize şaka ile...

Peki, ilk bölümün boğaz kenarı paha biçilemez arazisi olan ilk 17 dakikası, ilgi çekici mi kullanıldı?

Bence değil...

Dert yalazayı anlatmaksa daha zekice bir şey bulunmalıydı.

Yani harbiden eğlenmeliydik.

Oysa basit, çocuğun çocuğa yapabileceği kıvamda, müsamere tadında organizasyonlar izledik.

Halbuki yalaza yapanın zekasına "vay be" demeliydik ki, demedik, kasaba halkı için de "bende olsam yerdim" demeliydik ki, demedik.

trt1

Yalaza'nın merkezinde Marangoz İbrahim'le, onun dört kızı ve bir oğlu var.

İbrahim'in eşi, oğlunun doğumu esnasında ölmüş ve o zamandan bu zamana da bir daha evlenmeyi hiç düşünmemiş.

Ancak kasaba halkından Nalan İbrahim'e yanık.

Niyeti ciddi, hamleleri de net.

Kızlarsa, babalarının sonunda bu ısrara dayanamayıp evlenmesinden korkuyorlar.

Bu nedenle de Nalan'dan kurtulmak için, babasının annelerinden önce aşık olduğu Alev'e facebook'tan arkadaşlık gönderirler.

Dikkat!

En son taş çatlasın yedi sekiz yaşlarında birbirlerini görmüş iki çocuğun aşkı, kırk beşli, ellili yaşlarda hala nasıl konuşuluyor anlamak mümkün değil.

Buradan, İbrahim'in Alev'den sonra yani yedi yaşından evlenene kadar kimseye ilgi duymadığı, aşık olmadığı sonucu çıkıyor.

Hadi peki dedik ve geçtik.

trt1

Bu arada Nalan İbrahim'i öğlen yemeğine çağırdı.

Mükellef bir sofra hazırladı.

Mantarlar, mezeler falan...

Sonra bizim İbrahim, anlayamadığımız bir nedenle yemekten sarhoş olarak çıktı.

Öyle böyle sarhoş olmak değil.

Baya baya yengeç gibi yürüdü kasaba sokaklarında.

Ekran karşısında izlerken, ister istemez bir ikilem yaşandı.

Zira o sofrada İbrahim içki içmedi.

Peki nasıl sarhoş oldu?

Cevap yok...

Yirminci dakikalardan bahsediyorum.

Mantığa uygun hiçbir açıklama yok.

Oysa dizinin sonunda öğrendik ki bir nedeni varmış.

Ancak yaklaşık 50 dakika merak uyandıracağız diye yapılan hamle, o 50 dakikanın "çok saçma" diyerek izlenmesine ve seyirci ile Yalaza arasına koca bir güven duvarı örülmesine neden oldu.

Zira seyirci, anlamlandırılamayan garip bir olayla bölüm sonuna kadar götürüldü.

trt1

Bu arada Alev, şehirden bir şekilde kasabaya geldi.

Sonunda da İbrahim'e arabasıyla çarptı.

O noktadan sonra, İbrahim yine anlamlandıramadığımız bir nedenle ölü moduna geçti.

Nabız duyulmuyor, nefes almıyor...

Ama aslında hayatta...

Bunu da kafa sesinden, etrafındaki konuşmalara yaptığı yorumlardan anlıyoruz.

Sonra Alev'i arabadan indirdiler ve yukarıdaki resimdeki şekilde kafa kafaya yatırdılar.

Niye?

Bilen yok?

Peki, Nalan normalde bu şekle müsaade eder mi?

Etmemesi gerekir ama gıkı çıkmıyor.

Bu arada kaza oldu polis yok, jandarma yok, ambulans yok.

Çağıran da yok.

Traktöre binip, sağlık ocağına gittiler.

Bu sefer de sağlık ocağında doktor yok.

Sonuç olarak da İbrahim'le hemşire ilgilenir ve nabzı duyamadığı için "ölmüş" der.

Kasabalılar bu sefer de sözde meftayı alıp camiye giderler.

Hala ortada kayıt yok, resmi bir evrak yok.

Alev'i alan ve sorguya çeken de yok.

Bir garip uyduruk kurmaca... 

Sonunda da tabuta koyup, mezarlığa götürmek üzere yola çıkarlar.

Ancak bu sefer de tabut arabadan düşer.

O sırada İbrahim'in seksenlik babası, sevgilisi Perihan ile göl kenarında fotoğraf çekmektedir.

Bizim mefta cenaze arabasından Perihan'ın yanına düşer.

Perihan korkar ve ölür.

trt1

O sırada kasabalılar gelir.

Hem İbrahim'i hem de Perihan'ı alıp camiye dönerler.

Bu sefer Perihan'ın cenaze namazı kılınır.

O esnada da İbrahim gücünü toplar, tabutu açıp çıkar.

Ve sonra öğreniriz ki meğersem mantar alerjisi varmış, ondan olmuş her şey.

Dizinin 50 dakikası da böyle gitti.

trt1

Hani karakterlerin absürtlüğünü anladım da, hayatın doğal akışını da bozunca, hikaye tamamen ikna edicilikten çıkıyor.

Bu nedenle de dizi gerçeklik duygusunun kıyısından köşesinden geçmedi.

Diğer taraftan mantık hatasıymış gibi görünen ve dolayısıyla da bize sordurduğu gereksiz sorularla da kafa karıştırmaktan öteye gidemeyen hamleler sayesinde, eğer masalsı bir dünya varsa da biz anlayamadık.

trt1

Bu arada Ekmek Teknesi'nin Heredot Cevdet'i, Yalaza'da Settar olarak karşımıza çıkıyor.

"Nasibinde yoksa dayak bile yiyemezsin" gibi, "doğduğu için öldü, doğmasaydı ölmezdi" gibi tatlı cümleler yine var ve devamının geleceğinin de sinyallerini veriyor ama sadece bu cümleler için Yalaza izlenir mi, bekleyip göreceğiz.

Ancak TRT1'in diğer kanallar kadar reyting endişesi yaşamaması, Yalaza'nın ekranda bir süre daha gitmesine müsaade edecektir.

Belki bu süreçte yapılan doğru hamlelerle bir kitle yakalanabilir.

Peki ben diziyi sevdim mi?

Bu konuda biraz fluyum, net bilgi.

Ve Reytingler...

 

 

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..