- Kategori
- Felsefe
Yalnızlık
Yalnızlığı hic düsünüyor muyuz acaba? Ya da yalnızlığı düsünenleri sadece yalnız olanlarla mi sinirlamaliyiz? Mutlu bir hayati olan, cok güzel bir partnere sahip olan, sosyal cevresinde yeteri derecede arkadasi olan biri de yalnızlığı düsünüyor mudur merak ediyorum.
Yalnizligin birkac farkli türünden bahsedilebileceginden yanayim. Ilki, tabii ki hepimize asikar olan gercek yalnizlik. Yani hic kimsenin olmayisi, insanin üzüldügünde yaninda annesinin olmayisi ya da basini yaslayacagi bir kadinin eksikligi… Bunu sanirim cogumuz yasamisizdir. Tabii belirli dönemlerde.
Yalnizligi gidermede kimisi icin alkol, kimisi icin nargile, kimisi icin de cok melankolik bir parca yardimci olmustur. Ertesi gün ise ya da okula gitmek icin kalkildiginda eski hale tekrar dönülür. Yalnizlik haline…
Ikinci bahsedecegim yalnizlik türüne ben Tanri’nin yalnizligi adini verdim. Cevreniz insanlarla kaynamakta, üzüldügünüzde sizi kucaklayacak bir anneniz var ya da sicak bir kadin kucagi. Ama tüm bunlara ragmen kendinizi yine yalnizligin derinlerinde yüzerken buluyorsunuz. Tanrinin bir sürü melegi var, kendisine itaat eden bircok kulu bulunmakta, kendisini yedibin yil karsiliksiz seven ama daha sonra yollari ayrilan bir rakibi seytani da var. Ama o yine yalniz.
Onu tasvir ederken ilk kullandigimiz sifat yalniz sifati oluyor. Yalnizligin sadece ona mahsus oldugunu, bir insanin yalniz yasayamayacagini söyleriz hep. Peki Tanri’nin yalnizligini yasayanlar, yalniz degiller mi? Ya da onlar insan degil mi? Ya da Tanri ile yalnizlik ortak paydasinda bulustuklari icin onlar da bir nevi birer Tanri mi?