Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Mart '08

 
Kategori
Haber
 

Yanıyoruz hepimiz yavaş yavaş

Yanıyoruz hepimiz yavaş yavaş
 

Hepimiz yavaş yavaş yanıyoruz kendi cehennemimizde ve insanoğlu denen canlı hala ölümden sonrasında aramakta cehennemi. Ne acı, ne kadar talihsizce. Nafile bir çırpınış, boşuna bir arayış olsa gerek bu. Çünkü görmüyormusunuz ki yaşadığımız "Dünya" zaten bir "Cehennem".

İnsan olmak nerede başlar diye sormak gerekir bazen. Maymundan mı türedik yoksa Adem ve Havva'dan mı? Dünya yaratılışında yerimiz hangi gerekçelerle belirlendi ve biz bu yeryüzü parçasına neden geldik? Madde olarak uzayda kapladığımız yerin dışında herhangi bir gerçekliğimiz olmadan mı yaşıyorduk yoksa, yoksa beynimizde yarattığımız cenneti bulmak mıydı tek hayalimiz? Arafta takılı kaldık belki de tek gerçeklik yaşadığımız anda.

Cehennemi arıyoruz sanki daha önce bulmuşcasına, sanki gidip kalmışcasına, sanki Amerika'yı keşfedipte anlamayan kaşif gibi birileri böyle bir keşfi daha önce yapmışcasına. Uzakta arıyoruz hep çünkü aramanın kendi içinde barındırdığı anlam uzaklarda. Oysa giderek cehennem oluyor yanı başımız giderek insanlar cehennem çukurlarına atılmakta. Zebaniler sarmış etrafı cehennemi sorgulayanları tek tek asmakta.

Bir kadın çıkmış tellaklık yapmakta, "Laiklerin onnnnnnnn kadını var". Bir adam çıkmış söylenmekte, "Yüksek sesle ağlamak yüzünü gözünü yırtmak bizim dinimizin yasak ettiği cahiliye adetidir... Kadınların sesi 4 duvar arasından dışarıya asla çıkmayacak"... Birilerini arkasına almış bir adamda kendinden emin konuşmakta, "Olayları medya tahrik ediyor". Bir adam sinirlenmiş, “Turkuaz mı, mavi mi, yeşil mi bilmiyorum. Ben ressam değilim, renklerden de anlamam. Ama nedir bu renk”.

Cehennem ateşi sarmış dört yanımızı. Beykoz alevler içinde kalmış. Daha yangın çıkmadan az evvel geçmiştim oysa oralardan. "Ohhhh"demiştim camı açıp şöyle çam kokusunu doldurmuştum ciğerlerime. Nedeni tespit edilemeyen bir yangınmış bu tıpkı yeri bir türlü tespit edilemeyen "CEHENNEM" gibi. Yazmak gelmiyordu içimden bugün. Eğlenceli iki fıkra mı anlatayım dedim ama olmadı yapamadım. Gazetelere yeniden baktım bir daha bir daha. Onnnnnnnnnnn bin metrakarelik bir alan cehennemi yaşamış daha dün gece hemde şurada şuracıkta. Laiklerin onnnnnnnn tane kadını var İslami şartlarını yerine getiren kadın, gözünü harama dikmeyen kadın, çocuklarını kardeşleriyle küçücükken evlendiren kadın...Onnnnn bin metrakarelik ormanın çıkardığı ısı acaba gidip gördüğü cehennemden farklı mıdır? Isının derecesi acaba yananların işledikleri günahlara mı bağlıdır? Yoksa cennet derdine düşenler asıl cehennemin farkına varmadan mı yaşamaktadır?

Çok üzgünüm yanan herşey için. Değerlerimiz, umutlarımız, hayallerimiz, inançlarımız. Ama en çok da ormanlarımız için üzgünüm. Dünyada olan bir cehennemi göremeyecek kadar kör olanlar, vatan haini diyerek gencecik fidanları asanlar, İslam adı altında namusunu satanlar, gece klüplerinde bir gecede "Bin YTL" leler saçanlar, vatan toprağını pazarlık konusu yapanlar, omurilikten yaratılması gerekirken kafa tasına beyin konulanlar, savaşlarda masumları, yangınlarda canlıları yok sayanlar hangi cehennemi aramaktalar acaba?

Hepimiz kendi cehennemimizi yaşıyoruz aslında. Ruhumuzun eğer yitirmediyse insanlık denen o duyguyu işte böyle yanıyoruz. Biz kendi cehennemimizi bulduk çoktan, kendi cezamızı kendimiz veriyoruz. Siz hala cehennemi bulamadıysanız ne denir ki "Allah yolunuzu açık etsin".

Alıntılar: www.milliyet.com.tr
 
Toplam blog
: 61
: 1378
Kayıt tarihi
: 13.07.07
 
 

Sadece yazmayı seviyorum hepsi bu. ..