Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Kasım '10

 
Kategori
Deneme
 

Yaratıcıya sesleniş

Yaratıcıya sesleniş
 

Yansıma


Cevaplara ihtiyacım var. Varlığımı sürdürebilmek için nedenleri bilmeliyim. Hayatımda yarattığın kaosları görmezden gelemiyorum. Beni bu şekilde vareden sen olduğuna göre, içimdeki doluluğu boşaltacak, bana nefes aldıracak, o kapıyı aralayacak olan da sensin. Bunu senden yüreğimden yükselerek talep ediyorum. Çünkü hissiz bir asiye dönüşmekten imtina ediyorum. 

Kalbimdeki en küçük kıpırtıda, zihnimdeki düğüm düğüm çözülüşte, sana olan aşkımın -seni ne kadar çok sevdiğimin- inildeyişler halinden dilimden dökülüşüne şahitlik ettin. Mutluluk ve özgürlük anlarım içten içe seni andığım ayinlere dönüştü hep. Sesimi duyduğundan ve bu acımasız dünyada sahipsiz olmadığımdan emindim. İşte bu fikre itimadım da üzerine bastığım şu sert zemini, benim gibi hayali bir varlık için bile ikametgah kılıyordu. Ama beni terkettiğin hissine kapılalı beri bu dünyada kendimi unutulmuş bir çocuk gibi hissediyorum. Burası artık benim evim değil. Gözümün değdiği her şey bana yabancı. Kafamın içinde konuşurken kendime sürekli aynı cümleyi tekrarlıyorum. “Ruhum da cismim de şu an ayaklarımın değdiği yerde!” Bunun ne denli acı çektirdiğini ve tam olarak ne anlama geldiğini senden başkası anlayamaz, biliyorsun. 

Eskiden aynada gördüğüm suretten daha fazlası olduğuma inanırdım. Cismim yeryüzünde barınırken, ruhum tatlı ve kutlu düşlerin peşinde koşar; varlığım kabına sığmaz taşardı. Sınırsızca takılırdım gölgelerin ardına. Bu zihni ve uhrevi hazzı kendi gerçekliğime de taşıyabileceğime inanırdım bir gün. Ama artık sadece bir yüz görüyorum ve bir ruh gözlerimin içinde... Hapsolmuş, fersiz, devasız... Öyle yüksekten düşürdün ki beni, dev aynalarım paramparça oldu içimde. Artık göründüğümden daha fazlası olmadığımı biliyorum ve en son gördüğüm şey, -ruhum ve bedenim- ayaklar altındaydı. 

Sen beni yarattın. Bana kanatlar verdin. Sonra sebepsizce kırdın kanatlarımı ve beni yeryüzüne bıraktın. Yere çok sert çarpmıştım. Kendime geldiğimde kollarım ve yüzüm yara bere içindeydi. Gövdem çürüklerle kaplıydı. Acı çekiyordum. Ama canımı bu kadar yakan hiçbiri olmadı. Canımı asıl yakan şey, sebeplerini asla anlayamıyor oluşumdu. 

Oysa huzurunda mutluydum. Kendimi seninle bir ve bütün kılmanın yerini başka hiç bir haz alamazdı. Sana yükselir ve benden geriye kalan şu taş yığınındaki tek parçayı sana emanet ederdim. Dileğim onu ve savunmasız bıraktığım onurumu her şeyin sahibi ve Kudretliler Kudretlisi olan zatının muhafaza etmesiydi. Bunu kolaylıkla yapabilirdin. Ben de yüce varlığının ihtişamının gölgesinde dinlenebilirdim. Ama o gün, ruhumu huzurundan kovduğun yetmiyormuş gibi beni bir paçavra gibi yerlere çarptın. Belki de buna göz yumdun. Sadece parçalanışımı izlemekle yetindin. Bu öyle bir dağılıştı ki, bir karşıtlığın tam ortasına düşmüş; içimi dışımla bir ve ayaklarımın değdiği bu yerde bulmuştum. İşte o anda gözlerim hayatımda ilk defa kendime değdi. Gördüğüm şeyden hiç hoşnut olmamıştım. Bana kendimi gösterip, beni terkettiğinden beri hissedemiyorum. Duygularımı kaybettim. Düşleyemiyorum. Anlamımı yitirdim. Kızamıyorum. Varlığımın amacı yokoldu, gitti. Evrenin şu ücra köşesinde, hiç aşina olmadığım, ayak uyduramadığım, her şeyiyle garip ve yabancı bulduğum bu vahşi gezegende biçare kalakaldım. 

Cennetinin bahçelerinde esenlik içinde dolaşırken beni bir mağara adamına dönüştürüverdin. Bahşettiğin o yetersiz aklımsa baş ağrılarımı artırmaktan başka işe yaramıyordu. Öncelikle bir barınağa ihtiyaç duyuyordum. Ayrıca karnımı doyurmak ve ailemi korumak zorundaydım. Bu yüzden silahlara sahip oldum. Elimi kendi türümün kanına bulamak işten bile değildi benim için. Senin katında güvenlik içinde oturan bir melekken artık et ve kemikten bir kabusun ortasındaydım. Bir hayvan gibi savaşmak zorundaydım. Tüketmek, çoğalmak, rekabet etmek, didişmek... İşte benim gerçeğim: Ben yeryüzünün kavgacı, aptal ve tüysüz maymunuydum! 

Şimdi en azından bir cevap arzu ediyorum naçizane. Madem sadece bundan ibarettim, neden bana olmayan bir resmi gerçekmiş gibi gösterdin? Nedendi o hayaller, umutlar? O parlak kanatlar... Neden? Dedim ya, hissiz bir asiye dönüşmekten imtina ediyorum. O yüzden haddimi bilmeyerek cevap bekliyorum. Neden? 

 
Toplam blog
: 32
: 637
Kayıt tarihi
: 28.09.10
 
 

Şair ve yazar... ..