Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yarım kalanlara dair...

Yarım kalanlara dair...
 

Masamın üzerinde bir kaç tane yarım kitap duruyor. Yarım bırakılmış bir yazı ve yarım bırakılmış bir de mektup. Hepsi gözümün önünde. "Bu kitapları bitirsem iyi olacak, şu yazıyı tamamlamalıyım artık ya da bu mektubu yollamak gerek çok zaman geçti üzerinden" gibi cümlelerle yaşıyorum. Oysa başladıklarımı ancak, yarım bırakacağım daha doğrusu geç tamamlayacağım başka şeylere başladıktan sonra bitirebiliyorum. Bugüne kadar bu hali hep "tembellik" ya da "erteleme" hali diye düşündüm ve kızdım kendime. Şimdi bu yarım kalmış olan herşeye bakarken, birden bire ruhumdaki düğümlerden biri kendi kendine hiç zorlamadan sanki bir görünmez el değmiş gibi çözülüveriyor. Tüm bu yarım bırakılanlar, geç tamamlananlar üzerine beklenmeyen bir güneş ışığı vurmuş gibi aydınlanıyor ve gözlerimin önüne seriliveriyor.

"Bir süreklilik duygusuna ihtiyacın var." diyor o görünmez elin çözdüğü düğümden oluşan harfler. "Ancak o süreklilik duygusu olduğunda yaşıyor olduğuna kanıt buluyorsun." diye de devam ediyor. Susmuyor harfler cümleler oluşturmaya devam ediyorlar aklımın kara tahtasında: "Yarım kitaplar, yarım sayfa bir yazı ve yarım bırakılmış ama tamamlamaya niyetli olduğun bir mektup sana sanki zaman kazandırıyor. Hep şuna inandın içten içe "İnsan dünya üzerinde yarım kalmış işleri varken hiç bir yere gitmez." Ve sen başladıklarını, geç de olsa, hep bitirdiğin için buna tüm kalbinle inanıyorsun. Yarım işleri bitirmeden ayrılmayacaksın olduğun yerden. Ya da böyle sanıyorsun. Bu yüzden yarım olanı tamamlamayı uzattıkça uzatmaların. Ve yine bu yüzden yarım olanı ancak başka bir yarım hayatına girince tamamlayabilmelerin. Hepsi bu yüzden."

Sanki meydan okuyorsun zamana ya da onu kandırmaya çalışıyorsun. Diyorsun ki kendi aklınca "Hey henüz bitirilmemiş işlerim var. Ve ben yarım bırakmaktan hiç hoşlanmam. Bekle şu işleri tamamlayayım." Oysa biliyorsun ki yarımları tamamladığında yeni yarımlar serpiştireceksin hayatına. Ve o işler asla bitmeyecek. Her zaman tamamlaman gereken işlerin olacak ve her zaman yarımlarla dolu bir hayatın. Ve zaman bir süre sonra sana kanmaktan vazgeçecek ve şöyle diyecek: "Bugüne dek bu süreklilik duyguna saygı duydum. Hatta bunu zaman zaman takdir bile ettim. Fakat artık gitmelisin. Dünya üzerinde sana tanınan süre doldu. Tamamladıkların oldu ve yarım bıraktıkların da. Dünya üzerinde herşeyi tamamlayıp giden tek bir insan yoktur. Çünkü insan olmak hep yeniden yeniden ve yeniden başlamaktır hayata, yarımlarla yaşamaktır bir de. Ve sen de bir insansın."

Şimdi tüm bunlar aklından geçmesine rağmen ve tüm bunların doğruluğunu çözülen o düğümün harflerine vuran gün ışığında görmene rağmen yine de yarımlarla yaşamaya devam edecek olduğunu biliyorsun. Çünkü yaşamsal bir nefes olduğunu biliyorsun o yarımların taşıdığı süreklilik duygusunun. Ve o süreklilik duygusu olmadan dünya üzerinde böyle hevesle böyle bir yaşam coşkusuyla adımlar atamayacağını biliyorsun.

Ve şimdi tüm o yarım kalanlarla meydan okuyorsun zamana, "Daha çok işim var yapılması gereken." diyorsun. "Daha çok yarım var bende, tamamlanması gereken." Ve yarısı okunmuş kitabına, yarım sayfası harflerle dolu defterine, o tek paragraflık mektuba minnetle bakıyorsun sanki yarınların garantileriymiş gibi... Ve onların yarattığı bu süreklilik duygusuna şükran duyuyorsun.


Fotoğraf: http://www.deviantart.com/print/1493095/

 
Toplam blog
: 408
: 1090
Kayıt tarihi
: 17.06.06
 
 

Gazetecilik okudum... Ama gazeteciliği sırf yazabilme serüvenine bir adım daha yaklaşabilmek için ok..