Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ekim '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yarın bir muamma?

Yarın bir muamma?
 

Unutmuştum oysa ;

Uzun zaman olmuştu, geçmişimle hesaplaşmayışım... Nedenlerimi, niçinlerimi sormayışım…

Belki; kabuğuma çekilmiş, kabullenme rolünü üstlenmişti bütün ruhum…

Hani bir film için teklif alırsınız ve aslında o filmde oynamayı çok istersiniz ama size gelen teklifteki rolünüz pek caydırıcı ve sizi mutlu edici niteliği olmayan ufak bir rol olur ya…tıpkı bunun gibi bir şey…

Aslında beklentiniz bu değil… Siz ; filmde en can alıcı , en güçlü , en çarpıcı karektere sahip ve göz dolduracak bir rolün sahibi olmak istersiniz…Amacınız figüran olmak değil “BAŞROLDÜR”…

Gel gör ki ; senaristin size uygun görüp yakıştırdığı bir rol vardır ve size ; “ya bu ufak rolü kabul eder , yıllardır hayalini kurduğun bu setin içinde var olursun (“adı sessiz bir varlık olsada”) ya da bu film setinin içinde varlığını sürdüremez ve seti terk etmek zorunda kalırsın”der…

Siz olsaydınız napardınız ?

Ben kabullenmek zorunda kaldım…İşte kabullenişimin adıda buydu…

Belki birçoğumuz aslında hep olmak istediğimiz yerlerde değilizdir….Hayatın tamaşası , günlük ihtiyaç karşılama zorunlulukları , kendi kendine yetebilecek , dimdik olmasada kimseye boyun eğmeden yaşamanın getirdiği zorunluluklarla ayakta durabilme çabalarımız yüzünden…

İstediğimiz yerlerde , istediğimiz yüreklerde , belki istediğimiz ülkede ve yaşam koşullarında bile değiliz…

Yaşayıp gidiyoruz işte…

Belki derin özlemlerimizle , belki ümitlerimizle , belki hayatımızı başkalarının yaşamını izleyerek geçiriyoruzdur…

Hani masalsı yaşamlarda var ya…

Sıkışıp kalmışsan hayatın ortasında ; tek tesellin örselenmemiş , mutlu ve masalsı yaşamları irdelemek , izlemek ve o yaşamlara bakıp ümit etmek kalıyordur elinde….

Zaten figüran oyuncusunun rolüde ; işte ! bütünüyle bu değil midir ?

Çocukluğumu düşünüyorumda ; ne hayallerim varmış benim….Ve hepsini gerçekleştirebileceğime inandığım kuvvetli bir gücüm…

Şimdi neden bu kadar zavallı ve sıkışıp kalmış hissediyorum ki kendimi…

Aksine ; çocukken küçücük bir yüreğe sahiptim ama koca bir dünyaya kafa tutacak yüreğim vardı benim.

Büyüdüm de ; büyürken koca yüreğim mi küçüldü ? anlamadım…

İnsan çocukken mi korkak , aciz ve sığınılası bir limana , güven duyacağı sıcak , dostane bir yüreğe yada sıcacık bir gülümsemeye ihtiyaç duyar ?

Yoksa ? Büyüdükçemi korkuları fazlalaşır ve acizleşir…

Kocaman bir beden taşır oysa ; peki nedir ? Onu ürkek ve aciz kılan…

Bedeni kocaman , yüreği kocaman , yaşanmışlıkları , tecrubeleri kocaman…

İnsan yaşadıkça ; küçülüyormuş da büyüdüğünü zannederek farkında değilmişiz çocukken… Hep ne zaman büyük olup hayata karışıp istek ve arzularımızı gerçekleştireceğiz diye beklemişiz… O zamanlar bize göre bunları gerçekleştirebilmemiz için , bedensel büyümeye ihtiyacımız olduğu düşüncesi nüksedilmişti.

Oysa ; en koca yürekler , cesur , atak yürekler o dönemlerde bizmişiz de fark edememişiz.

İnsanoğlunun yaşamı hep beklemekten ibarettir…

Hep bekleriz….

Çocukken büyümeyi…

Okurken bitirmeyi…

Çalışırken yükselmeyi…

Severken gidip arkasına bakmayan yari…

Var olanı , günü yaşamayı öğrenememişiz , “hep bunu yapacağım “ “buraya gideceğim” “gideni bekleyeceğim” “zengin olacağım” vs.vs.vs…….

Peki ya ; bugün….

Oysa dün bitti , yarın geleceği meçhul , soru işaretleriyle dolu bir muammayken….

Nerede bugünlerimiz ?

Kaç kişi bugünü yaşabiliyor hiç düşündünüz mü ? hep yarınlar için çalışmıyormuyuz sizce ?

Bugünü ıskalayan , yaşamayan bir çok yürek bilirim… En yakn şahidim kendi yüreğimdir…

Ama benim yüreğim fark etti bu çelişkili yaşam kavgasını ve şimdi ben sadece bugün varım felsefesiyle yaşama devam etmeye özen gösterenlerdenim…

Unutmamak lazım “ YARIN BİR MUAMMA ?"

 
Toplam blog
: 73
: 717
Kayıt tarihi
: 17.10.07
 
 

1979 D.bakır doğumluyum. AÖF bankacılık bölümü okumaktayım. Yazmayı çok seviyorum, hayata bağlayıcıl..