Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Eylül '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşamdaki ikilemler

Yaşamdaki ikilemler
 

Pırıl pırıl bir pazar sabahı. Erkenden dışarı çıkıyor, fırına doğru yürüyorum. Dünkü yağmurun ıslattığı kaldırımlar henüz kurumamış. Ama kaldırımlar yıkanmış, tertemiz. Ağaçlar da öyle, yaprakları tertemiz ışıldıyor güneşte.

Muhtemelen güneşsiz bir pazar sabahı. Erkenden dışarı çıkılamıyor. Fırın varsa bile unlar çamurlu suyun içindedir. Yağmurun getirdiği selin çamurları henüz temizlenmemiş. Ağaçlar da öyle, yaprakları çamura bulanmış, kimi kökünden sökülmüş.

Küçük bir kızı, bebek arabasında dolaştırıyor anneanne, ya da babaannesi. Kız bebek; çıplak bir oyuncak bebeğe sarılılmış, arabasından eğilmiş, mutlu mutlu etrafa bakıyor.

Küçük bir kız; Ceyda. 5 gündür kayıp. Annesi ve babası kameralar önünde ağlayıp yalvarıyor; O bizim canımızdı, o insandı, çamurların içinde Ceyda'yı arıyoruz günlerdir, kimse gelip aramıyor. Başka bir kız bebek;Dilâ. Annesinin ellerinden kayıvermiş. Babasının gözünden yaşlar süzülüyor; hiç değilse bir mezarı olsun istiyoruz diye hıçkırıyor.

Kırtasiye dükkânının vitrini renk renk çanta, defter, kalemlerle dolu. Yarın okul açılınca evimin önünden pembe kâğıtlı şekerler gibi geçecek kız çocukları. Erkek çocuklar ise yeni çantalarını tokuşturacaklar kahkahalarla. Kahkahaları, kızların kıkırtısına karışacak.

Yarın okula gidemeyecek yüzlerce çocuk. Önlüklerini, çantalarını sel götürmüş. Kalanları da çamur kaplamış. Hem ayakkabıları da yok okula giderken giyecekleri. Ceyda'nın annesi ne diyordu ağlayarak; kuzum bu yıl okula başlayacaktı. Öyle özeniyordu ki okula gitmeye...

Elimde simit poşeti, eve yaklaşıyorum. Evden çıkmadan papağanımı balkona çıkarmıştım. Komşunun papağanıyla konuşuyor aklısıra. Sesleri onca uzaklıktan duyuluyor. Ona değişik bir marka yem almıştım, öyle sevdi ki. İnsanlar kadar iyi biliyor ağzının tadını. Yemi sevmezse yemiyor.

Genç bir adam selden sırılsıklam ıslanmış köpeğine sımsıkı sarılmış, kurtarmanın sevinciyle, yaşadıklarının hüznü yüzüne karmakarışık bir ifade olarak yansımış. Bir köylü kadın ağlıyor; ne kadar hayvanımız varsa hepsi telef oldu selden. Onlar bizim geçimimizdi...diyor.

Çayla simit ne güzel olur sabah sabah. Zaten sadece simit varsa içerim çayı. Çayın da kokulusunu severim. Mis gibi bergamut kokacak bardak ağıza yaklaşınca. Hele bir de Erzincan tulumu varsa çayla simidin yanında...

İnsanların simit alacak paraları bile yok artık. İnsanların simit alacak birkaç kuruşları kurtulmuşsa bile, simiti üstüne koyacak bir masaları yok. Yanında içecekleri çayı demleyecek çaydanlıkları yok. Çaydanlığın çamurunu yıkasalar, ocakları yok. O olsa çayları yok. Yok!

Mutfakta çayı demliyorum. Radyom açık. Zeki Müren şarkı söylüyor. Billûr gibi bir ses, billûr bir pınarın suyu gibi akıyor ruhuma. Yayla yolundaki iki pınarın suyu geliyor aklıma. Biri, kocaman bir çınarın gövdesindeki kovuğun içinden akıyordu. Yaz günü eli üşüyordu insanın,suyun soğukluğundan.

Kimbilir kaç beden üşüdü, yatağından taşmış derenin soğuk ve bulanık sularından. Çınarların kovukları bile kalmadı belki de. Kaldıysa da kimbilir hangi evin çaydanlığı, bardağı, tabağı sıkışmıştır o kovuklara.

***

Yağmuru ne kadar severim çocukluğumdan beri.

Yağmur yağıyor
Seller akıyor
Arap kızı
Camdan bakıyor


Bütün çocukların öğrendiği ilk tekerleme, bir anlamda da ilk şiirdir bu.

Gerçekten seller akıyor. Sellere kapılmış insanlara, eşyalara, arabalara, tırlara çaresizce bakıyoruz, içimiz sızım sızım sızlayarak.

Çarşamba'yı sel aldı
Bir yâr sevdim el aldı


Bu türküyü ne zaman dinlese; Çarşamba'yı seller almasın, bir yâr sevdiğimizde eller almasın, hüzünlü yazmayın türkülerin sonunu dermiş Nazım.

Türkülerdeki hüzün biter mi hiç? İnsanın ciğeri sökülür bazı türküler dinlerken. Hele bu sellerden sonra bir başka sökülecek yüreğimiz, Ümmü Kız'ı dinlerken.

Çaya da düştü dutamadım golunu
Uzak da gitti bilemedim yolunu
Güzel de mevlam kısmet etmiş ölümü
Akmayası çaylar nerelere goydun
Ümmümü suna boylumu yarimi
Kudurası çaylar nerelere koydun
Ümmümü suna boylumu yarimi


Pırıl pırıl pazar sabahı, kokulu çayım, simidim, radyodaki müzik...umurumda değiller artık. O çok sevdiğim yağmura bile kırgınım. Yarın okula gden çocuklara nasıl bakacağımı düşünüyorum, içim sızlayarak.
 
Toplam blog
: 261
: 2212
Kayıt tarihi
: 23.07.07
 
 

1954 Antalya doğumlu ve Antalyalı'yım. Ülkemin ve özellikle bu şehrin sevdalısıyım. Sanatın pek çok ..