Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Ocak '14

 
Kategori
Ben Bildiriyorum
 

Yaşanmış bir hikâye! Eyvah eyvah denilecek halde!

Yaşanmış bir hikâye! Eyvah eyvah denilecek halde!
 

gelinlik ve nazan şara şatana


Aman Yarabbi’de diyebiliriz.

Dünyada neler oluyor?

 

Bazen bilmeden, anlamadan yaşıyoruz. Bazen bilsek bile yapabileceğimiz bir şey yok. Uzun yıllar önce bir film izlemiştim, bana çok dokunmuştu.

Orta yaşlı bir adam yıllar sonra genç bir kıza âşık olmuştu. Onunla evlenmek istiyordu. Onun ailesi hakkında bilgiler edindiğinde donup kalmıştı. Genç kızın annesini tanıyordu ve annesi onun eski sevgilisiydi. Aslında gerçek aşkı genç kızın annesiydi. Ayrılmışlardı ve sevdiği kadını bir daha bulamamış, izini kaybetmişti.

Genç kızın annesi iki yıl önce ölmüştü. Âşık adam ne yapacağını bilmez halde düşünüyordu.

Acaba sevdiğini sandığı genç kızda eski sevdiği kadını mı hatırlamıştı?

Acaba genç kız sevdiği kadının çocuğuydu.

Babasını hiç tanımadığını söylemişti. Hatta annesi sevdiği adama hamile olduğunu bile söylememiş, çünkü adam yani genç kızın babası bir anda yok olmuş!

Genç kızın anlattıkları adamın kalbimini sıkıştırmıştı. Nefesi daralmıştı.

Şaşkına dönmüştü.

İçini acabalar yemeye başlamıştı.

Genç kıza senin anneni tanıyorum diyememişti!

Genç kıza senin baban belki benim-i hiç diyememişti.

DNA yaptıralım bakalım sen benim kızımmısın?

Bunu hiç yapamamıştı.

 

Tek yapabileceği bir şey vadı, yıllar önce yaptığı gibi bir sabah ansızın gitmek, terk etmek! Öyle yapmıştı.

 

Bu film nereden aklıma geldi? Bir efsanenin çağrışımı bu!

Efsaneleri severim, hikâyeleri çok severim.

Bir efsane okudum gerçi bu pekde efsane değil. Yaşanmış bir olay!

 

Eskilerden söz edeceğim. Çok eskilerde Silvan’da evler tek katlı ve düz damlı olurmuş. Nerede ise aynı boyda yapılırlarmış. Anlaşılan damlar yanyana olduğundan damın üstünden isteyen gidebilirmiş. Tabi bu yol değil, kullanılan bir hal hiç değil. Hani mecburi durumlar için belki!

Evlerin bir ucundaki ailenin küçük kızı dama çıkmış, yanyana duran evlerden diğer uçtaki evlerin olduğu yere kadar gitmiş. Yol uzun geri dönememiş. Zaten küçük bir çocukmuş. Sonunda kaybolmuş.

Onu çocuksuz bir kadın bulmuş. Konuşturmak istemiş ama küçük kız belki korkudan, belki de tam konuşamadığından evlerinin neresi olduğunu ya da nereden geldiğini anlatamamış.

Kadın bu küçük kız çocuğunu sokakta bırakmamış. Kendi de evlat hasreti ile yanıyormuş. Kızı almış kendine evlat edinmiş.

 

Yıllar birbirini kovalamış. Küçük kız serpilmiş, güzelleşmiş. İsteyenleri olmuş.

Tabi o zamanlar kim münasip görülürse onunla evleniliyormuş.

Son isteyenleri annesi uygun görmüş.

Düğün dernekten sonra genç kız gelin gideceği eve gelmiş. Daha yeni içeri girdiğinde gözüne rafta duran eski bir bebek ilişmiş. Bebeğe koşmuş, eline almış öpmüş. Genç kız:

“Benim de küçükken böyle bir bebeğim vardı” demiş.

Kayınvalide şaşırmış. Bebek kaybolan kızının bebeğiymiş. Hemen genç kızın annesi ile konuşmuş. Kızın öz kızı olup olmadığını sormuş. Kadında onu nasıl bulduğunu, nasıl büyüttüğünü anlatmış. Ondan sonra olanlar tam bir hangema!

Kayınvalide olacakken anne olan kadın yıllardır aradığı kızına kavuşmuş. Meğerse genç kız ağabeyi ile evlendiriliyormuş, kendi evine gelin gidiyormuş. Eğer o bebeği görmeseydi, çok daha büyük acılar yaşanabilinirdi.

Allah korusun belki evlenecek ondan da çocuğu olacaktı.

Allah korusun belkide ondan sonra öğrenilecekti bir şekilde!

Ya ondan sonra?

 

Allah bilmeden yapacaklarımızdan korusun bizi…

Dünyada olmayacaklar yok!

 

 

 

Nazan Şara Şatana

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....