Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Ağustos '16

 
Kategori
Efsaneler
 

Yaşar Doğu bir milletin yeniden uyanışının sembolüdür

Yaşar Doğu bir milletin yeniden uyanışının sembolüdür
 

Yaşar Doğu


YAŞAR DOĞU (1913 Kavak/Samsun-1961 Ankara)

1913 yılında Samsun’un Kavak ilçesine bağlı Karlı köyünde doğan Yaşar Doğu, I. Dünya Savaşı sırasında babasının şehit olması üzerine annesinin köyü olan Emirli‘ye yerleşti. Bu köyde çok küçük yaşta güreşe başladı. Daha 15 yaşında iken yörenin ünlü pehlivanları arasına girdi. Askere gidinceye kadar Karakucak Güreşi yaptı.

İlk Milli Güreşine  25 Nisan 1939’da Oslo’daki Avrupa Grekoromen Şampiyonasında çıktı.  Bu şampiyonada karşılaştığı dört güreşçiden sadece Estonyalı Toots’a karşı 2-1 sayı ile yenildi. Hayatı boyunca ilk ve son yenilgisi olup, şampiyonalarda aldığı tek ikinciliği de bu olmuştur.

-1939’da Oslo’daki Avrupa Grekoromen Şampiyonasında (66 kilo) ikinci.
-1940’da İstanbul’da yapılan Balkan Şampiyonasında, (66 kilo) Serbest Birinci.
-1946’da Stockholm’de yapılan Avrupa Serbest Şampiyonasında (73 kilo) Birinci.
-1947’de Prag’da yapılan Avrupa Grekoromen Şampiyonasında (73 kilo) Birinci.
-1948’de Londra Olimpiyat Oyunlarında 73 kilo) Serbest Birinci.
-1949’da İstanbul Avrupa Serbest Güreş Şampiyonasında (79 kilo)  Birinci.
-1951’de Helsinki Dünya  Şampiyonasında  (87 kilo) Serbest Birinci.
Girdiği müsabakalarda hem Serbest hem de Grekoromen olmak üzere iki stilde de birincilik alabilen tek şampiyondur. Beynelmilel güreşlerde her iki güreş dalında 6 altın, 1 gümüş olmak üzere 7 madalya kazanmıştır.

Türk güreşinin efsane isimlerinden biri olan Yaşar Doğu, ay yıldızlı mayo ile yaptığı 47 güreşin yalnızca birinde sayı ile yenilmiş, galip geldiği 46 karşılaşmanın 33'ünü tuşla kazanmıştır. Kazandığı 46 karşılaşmanın normal süre toplamı 690 dakika olduğu halde, kısa sürede yaptığı tuşlar nedeniyle bu güreşler toplam 372 dakika 26 saniye sürmüştür.

1939’da Oslo’da kazandığı Avrupa İkinciliği Türk Güreşinde yeni dönemin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Yaptığı yüzlerce müsabakada sırtı mindere gelmeyen bu cihan pehlivanı Türk Güreşinin Sembol ismi olarak güreş tarihine geçmiştir. Yaşar Doğu aktif güreşi bıraktıktan sonra da vefatına kadar çok sayıda Avrupa-Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu güreşçi yetiştirmiştir. Kabri Cebeci Askeri Şehitliğindedir. Şehitlikteki tek sivil kabri ona aittir. 

    Yaşar Doğu bir milletin yeniden uyanışının da sembolüdür.

    Dünya aynı yüzyıl içerisinde iki büyük harp yaşamış, birçok ülke felaket derecesinde ekonomik bunalımlara sürüklenmişti. Bu arada Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş savaşından yeni çıkmış, toparlanma süreci yaşıyordu. Doğu bloku ülkeleri sancı içerisindeydi. Yoksulluk ciddi boyutlara ulaşmıştı. Anadolu insanı tarihin bu zorlu günlerinde yanık yüreğine su serpecek bir yiğit arıyordu.

    Hakikat şu ki; Kahramanlar zor zamanlarda ortaya çıkıyordu. İşte böyle bir zamanda bir Anadolu yiğidi çayırlardan fırlayıp milletlerarası minderlere uzanıyor, Milletine yüz görümlüğü gibi şampiyonluklar hediye ediyordu. Bayrağımız göndere çekilirken, ulusların gözleri ona takılıyor, defalarca dinletilen  İstiklal Marşımız unutulmamak üzere hafızalara yerleşiyordu.

    Çileli Anadolu halkı elinden geldiği kadar bu şampiyonu takip ediyor, ona bir kahraman gibi methiyeler yağdırıyor, zaferden dönen orduyu hümayunu karşılar gibi güreş kafilesini karşılıyor, şampiyonları birer kahraman gibi bağırlarına basıyorlardı.  

     Kabına sığmayan bu Anadolu yiğidi, milletlerarası gövde gösterilerine dönen müsabakalarda önüne kim gelirse gelsin birkaç dakika içerisinde sırtını minderlere yapıştırarak tuş ediyor, hem batı’da hem de doğu’da ‘Türk gibi kuvvetli” sözünü zirveye taşıyordu. Onun şampiyonluk kazandığını duyan çiftçi ertesi gün tarlasına kazmasını daha bir iştiyakle vuruyor, esnaf dükkanını heyecanla açıyor, işçi-memur görevine aşkla sarılıyordu. Yediden yetmişe herkes ümitsizlik perdesini yırtıyor, ‘Yenilmek ve yılmak’ kelimelerini lügatlerinden çıkarıp atıyor, işte biz buyuz diyorlardı. Onu analar çocuklarına ninniyle, babalar da övgüyle anlatıyordu.

    Yeni doğan çocuklarının adına Yaşar ismi vererek hem bu yiğidi örnek almalarını, hem de zaferin unutulmamasını istiyorlardı. Okullara, spor salonlarına, üniversitelere, mahalle, cadde ve sokaklara, turnuvalara adının verilmesi belki de bu yüzdendi.  O günden bugüne hiç bir sporcuya böyle bir sevgi nasip olmamış, böylesine içten sahip çıkılmamıştı. Halk onu aileden birisi olarak görüyor kişiliği, yaşantısı, güzel ahlakı, milli-manevi şuur ve duruşuyla evlerinin en güzel köşesine yakıştırıyorlardı.  

    Fatih Sultan Mehmedin İstanbul’u fethiyle ‘ortaçağ’ı kapatıp ‘yeniçağ’ı açtığı gibi, Yaşar Doğu’da güreş tarihimizde yeni bir dönemin açılmasına sebep olmuştu. Onun açtığı çığırdan giden öğrencileri 1970’lere kadar başarılarını sürdürmüş, yurda yeni şampiyonluklar kazanarak dönmüşlerdi. Yine her biri Yaşar Doğu’nun talebesi olma sıfatıyla itibar görmüştü.  

   Kendi dönemindeki sporculara örnek olmakla kalmamış, ağabeylik hocalık ve önderlik yapmıştı. Güreş sporunu bir dava gibi avuçlarına almış, sağlık sorunları yaşamasına rağmen hayatını hiçe sayarak güreşe hizmetten geri durmamıştır. 15 Aralık 1955’te İsveç’te geçirdiği ilk kalp krizinden sonra doktorlarının artık güreşmek ve güreşçi yetiştirmek şöyle dursun güreş seyretmesinin bile uygun olmadığını söylemelerine rağmen  o, 08 Ocak 1961 günü geçirdiği ikinci kalp kriziyle hayata veda edinceye kadar  inandığı yolda yürümüş, onlarca şampiyon güreşçi yetiştirerek  Türk Milletine armağan etmiştir. 1956 Melbourne ve 1960 Roma Olimpiyatlarında da yalnız bırakmadığı talebeleriyle birlikte şampiyonluklara koşmuş, onların da tarih yazmalarına sebep olmuştur.

    Onunla birlikte güreş yalnız bir spor dalı olmakla kalmamış, yeniden irfan mektebi kimliği kazanmıştır. Güreş ocağını Pehlivan Tekkesi bilen Doğu bu kapının bir anlamda Yunus Emre’si olmuştur. Tıpkı o da Yunus gibi düşünerek güreşe eğri şeylerin girmesine karşı çıkmış, hayatı boyunca bir nefer gibi bunun mücadelesini vermiştir. Milletin gönlündeki güreş sevgisini bir devin uyanışı gibi yeniden uyandırmış, onu milli ve manevi şuurla mayalayarak, besleyip büyütmeyi başarmıştır.  

    Sporcularımızın Uluslararası Şampiyonalarda daima birincilik kürsülerinde yerini alıp bayrağımızı defalarca göndere çektirerek, İstiklal Marşımızı ezberletilircesine okuttuklarını görünce bu mayanın nasıl tuttuğunu daha iyi anlıyoruz. 

   Yaşar Doğu’nun şampiyonluklarıyla birlikte  güreşimize kazandırdığı ruhu da iyi anlamalı, akademik seviyede inceleyip tespitler yapılarak yetişen sporculara aktarılmalıdır.  Zira çaresizliklerden çare çıkarmasını bilip, hayatını milletinin yarınlarına vakfetmiş vatan, millet ve bayrak sevdalısı bu spor dehasından alınacak dersler vardır.

     Hayali kahramanlar üretilip nesillere örnek sunulmaya çalışıldığı günümüzde Yaşar Doğu gibi gerçek bir kahramanın hayatından istifade edilmelidir. Kuşkusuz o güreşimizin şampiyon temsilcisi ve dava adamı, efendisi, bilgesi ve mürşididir. Aynı zamanda minder hatibidir. Dünyanın en etkili hatiplerinin saatlerce anlatamadıklarını o birkaç saniye içerisinde minder kürsüsünden haykırabilmektedir.

     Kültür Köprüsü Dergisinde (1985) dile getirilen hakikatler bu düşüncemizi teyit etmesi bakımından oldukça manidardır: “Millet Yaşar Doğu’nun kazandığı zaferle beslenmiştir. Milletlere reklamların veya nazariyelerin dili ile değil, eser ve hadiselerin lisanıyla seslenmelidir. Mesela, Türk Milletine, bütün milletlerin aslında Türk olduklarını bütün eski medeniyetlerin bizim medeniyetimizden başka bir şey olmadığını yahut bütün dillerin Türk dilinden türediğini anlatan ciltler dolusu konferanslar verseniz; Bu milleti, bir Yaşar Doğu’nun kazandığı zafer kadar Türk’ün büyük ve asil kudretine inandıramazsınız. Çünkü bu ikincisi, hissi bir tez veya ilmi bir nazariye değil, tanınmış dünya pehlivanlarının sırtını üç dakikada yere getiren hakikattir” (Kültür Köprüsü-Kubbealtı Neşriyatı-1985)

    Yine bir hatırat kitabının satırlarında yer alan şu cümleler altı çizilerek okunmalıdır;  “Gençliğin kahramanlarıydılar. Eş dost bir arada heyecanla takip ettiğimiz o olimpiyatlar gençliğimin unutulmazları arasındadır. Yaşar Doğu, Celal Atik, Gazanfer Bilge, Nasuh Akar ve diğerleri bizim neslimizin kahramanları olmuştu…”  (Hicran Göze-Kadıköylü Yıllarım: Çocukluk ve gençlik hatıralarım-1976)

     O mitoloji kahramanı değildi fakat onlar gibi olmaz denileni gerçekleştiriyor, inanılması güç olaylara imza atıyordu. Nitekim sahip olduğu efsane gücün masal kitaplarında da yerini almış olması bu husustaki düşüncemizi daha da kuvvetlendirmektedir. 

    “Az gittik uz gittik, dağ ova düz gittik. Derelerden yel gibi tepelerden sel gibi, Yaşar Doğu pehlivan gibi gide gide bir iğne deliği kadar yol gittik…” (Mehmet Başaran-Aç kapıyı bezirgan başı- Evrensel Çocuk Kitaplığı-İstanbul-2003)

    Şahsında topladığı ağırbaşlı, alçak gönüllü, cesur, yiğit ve yardımsever tavırlarıyla öne çıkan Yaşar Doğu hem bileğine, hem de yüreğine karşı kuvvetliydi. Gözü ve gönlü pekti. Samimi ve dürüsttü. Özüyle sözü birdi. Yalanı ve riyası yoktu. Dinine bağlılık, ona kuvvet ve güven kazandırmıştı. Haksızlık karşısında susmaz susanları da sevmezdi. Çok konuşmaz fakat konuşunca yerinde konuşurdu. Muhatapları onun her sözünü dikkatle dinler, yerine getirmiş olmanın sevincini yaşardı.

    Yakın Güreş tarihimizi tahlil edenlerin Yaşar Doğu’dan evvel ve Yaşar Doğu’dan sonra diye iki bölümde inceleme yapmış olmaları oldukça isabetlidir. Onun vefatıyla ‘Yaşar öldü Türk Güreşi öldü’ söylentileri de önemli bir gerçeği yansıtmaktadır.

    Her milletin, güçlerini temsil etmesi bakımından öne çıkardıkları efsanevi kahramanları vardır. Bu manada Türk Milletinin gücünü temsil eden kahramanlardan birisi de Yaşar Doğu’dur.

   1948 Londra Olimpiyatlarında Yaşar Doğu’nun finalde tuşla yendiği Avustralyalı güreşçi Richard Edward Gerrard’ın: ‘Böylesine müthiş bir güreşçiye yenilmiş olmak insana üzüntü değil, keyif vermeliydi. Ben, yaşantım boyunca Yaşar Doğu'ya yenilmiş olmanın, hem de finalde yenilmiş olmanın keyfini yaşadım. Başkalarını bilemem…’ diyerek söylediği sözler acaba kaç pehlivana nasip olmuştur?

    O dönemde Yaşar Doğu’yu yenmek şöyle dursun onunla karşılaşma yapmak bile rakiplerine gurur veriyordu. Mısırlı Milli Güreşçi Adil Mustafa 1948 Londra Olimpiyatlarında Yaşar Doğu ile karşılaşma yapıp onun karşısında emsallerine göre birkaç dakika fazla dayanabilmesinin bile Mısır’da kahramanlar gibi karşılanmasına yettiğini anlatmıştı.

      Vefat ettiği günlerde bir gazetecinin albüm yapma maksadıyla Yaşar Doğu'ya ait hatıra ve dokümanları ailesinden isteyerek alıp götürmesi ve bir daha bu gazeteciden haber alınamaması hem aileyi hem de Türk Güreşini önemli bir birikimden mahrum bırakmıştır. Bu durum uzun yıllar Yaşar Doğu hakkında teferruatlı bilgi ve belge kopukluğu yaşanmasına sebep olmuştur.  Yaşar Doğu ailesi bugüne kadar ulaşılamayan bu hatıraların birgün geleceği umudu ile yaşamaktadır. 

    Yaşar Doğu’nun hayatı her insanın örnek alabileceği muhteşem kesitlerle doludur. O bir kelebeğin kanadında kaf dağının nasıl taşındığını göstermiştir. 

    Hiçbir zaman slogancılığa rağbet etmemiş, kuru hayalciliğe yüz vermemiştir. Her kişi gibi değil, er kişi gibi yaşamış ömrünce bunun mücadelesini vermiştir. Din, vatan, millet ve bayrak sevgisi onda zirveye çıkmıştır. Doğruluğundan cesaret, inancından güven, başarılarından ümit ve güç alarak hareket etmiştir.  

    Anadolunun bu çileli yoksul ve şehit evladı inancının gücüyle hem batı hem de doğu’da fırtınalar estirmiş, başarılarıyla yepyeni bir çığır açmış, kendisinden sonra gelenlere de yol gösterici olmuştur.

    O, rakiplerini tuş etmeden evvel imkânsızlık kavramını yenmiş, güvensizliğe pes dedirtip, çaresizliğe diz çöktürmesini bilmiştir.  

    Çocukluğundan itibaren ruhunda besleyip büyüterek bir derviş misali ardına takılıp gittiği güreş sporuna olan sevdasının karşılığını elde ettiği zaferlerle görmüştür.

    Şartlar ne olursa olsun hiçbir zaman ümitsizliğe kapılmamış, kalplerde sevgi köprüleri kurmuş, spora ve sporcuya kazandırdığı güzel ahlakı ile yalnız spor camiasına değil toplumun bütün kesimlerine örnek olmuştur. 

    Beklenmedik bir anda aramızdan ayrılıp giden bu büyük insanın ardından hep güzel şeylerin söylenip konuşulması, ağıtlar yakılıp destanlar yazılıyor olması ona olan sevginin bir tezahürüdür.

    Şair; “Güzel insanlar güzel atlara binip gitti” diyor. O da güzel atlara binip gidenlerden birisidir. Aradan geçen bunca yıl sonra hala aynı güzellikte tarif ediliyor, hatırlandığında dudaklardan ona yakışan samimi dualar dökülüyorsa boşuna değildir.

    Kazandığı şampiyonluklarla milletini gururlandırmış o güne kadar keder gözyaşı dökmeye alışmış Anadolu insanına sevinç gözyaşı dökme başarısını göstermiştir. Bununla da kalmayıp bu gururu yaşatacak güreşçiler yetiştirmiş, arkasında kahramanlara yakışır örnek bir hayat bırakmıştır.

    O bu dünyaya garip gelmiş, sevdası uğruna evi barkı rafa koymuş, örnek ahlakı ve güreş zaferleriyle kendinden sonra dudaktan dudağa geçecek ölümsüz bir şarkı bırakmıştır. Ve onun kahramanlık öyküleri dünden bugüne unutulmaz birer şarkı gibi söylenmektedir.

…Velhasıl bu dünyadan bir sırtı yere gelmeyen bir cihan şampiyonu Yaşar Doğu gelip geçmiştir. Aslında sırtını yere getirmemeye çalıştığı kendisinden ziyade, adına güreştiği Türk Milleti olmuştur.

   Ruhu şad olsun

 
Toplam blog
: 574
: 922
Kayıt tarihi
: 09.08.06
 
 

Samsun Yazarlar Derneği (Kurucu) Başkanı. 12 kitabı neşredildi. Türk Güreşinin Sembol ismi Yaşar ..