Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Şubat '15

 
Kategori
Edebiyat
 

Yaşar Kemal gitti. Yanarım yanarım Nobel almadan gittiğine yanarım

Yaşar Kemal gitti. Yanarım yanarım Nobel almadan gittiğine yanarım
 

mulkiyehaber.net


Büyük yazardı. Yalnız Anadolu’nun değil , dünyanın büyük yazarlarından biriydi. Kökünü ve gücünü büyük Anadolu’halkının hikayesinden alıyordu. Onun için anlatacağı çok şeyler vardı.
Ve anlatabildiği kadarıyla tatlı tatlı anlattı. 
 
Çoğu çevremizde, bakıp görmediğimiz, reyhanlar, çiğdemler, ökse otları ve envai türlü doğanın verdiği çiçekler, böcekler ; onun ötesinde onların içinde yaşayan ve durmadan birbiriyle çekişen insanın hikayesine anlattı.
 
Zaten kendisi bir öykünün parçasıydı. Ufak yaşta babasını vurmuşlardı. Beş yaşında öksüz kalmıştı. Çok küçük yaşlarda ailesine bakmak durumunda kalmıştı. İnsanların arasına karışmıştı. Çukuovada ırgatlık yapmıştı; ırgatbaşılığı yapmıştı… Her an insanlarla, halkla iç içeydi ve onların envai türlü öykülerinin izleyicisiydi.
 
Daha sonra yazıcısı oldu. Önce Cumhuriyet gazetesi onu keşfetti. Ona Anadolu’dan söyleşiler, öyküler anlattırdı.  Sonra köşe yazarı oldu. Daha sonra da romanları sular seller gibi geldi. 
 
O romanlar yalnız Türkiye sınırları içinde kalmadılar.. Ta elliye yakın ülkenin diline çevrildi ve dünya ondan haberdar oldu; dolayısıyla Anadolu’nun hikayesinden… 
 
Yaşar kemal’in anlattıkları Anadolu’nun; Anadolu insanının hem tarihi hem toplumbilimi ve psikolojisidir… onun romanlarını okuduğunuz zaman bir bölgenin gelmişi geçmişi yeniden kurgulanır ve bir olay çerçevesi içinde büyük bir perspektif içinde insanlar (nice insanlar, tipler..) sökün eder gelir ve bir süre sonra kimin iyi, kimin kötü olduğu anlaşılır… Ondan sonra insanlar, Anadolu iklimi içinde; Kayseri’den Çukurova’ya ; Ağrı Dağından Orta Anadolu’ya emsalsiz bir doğanın anlatımı içinde boğuşup dururlar.
 
Fakat Yaşar Kemal’de bulunan doğa betimlemeleri hangi yazarda bunur. Bazen sayfalarca süren o betimlemeler hiç sıkmaz , insan romanın içine akar gider… Doğal olarak Yaşar Kemal bunları öylesine geniş bir sözlükçe yardımıyla anlatır ki, bazen şaşarsınız. Bunlar nereden çıktı , diye. Bundan dolayı daha sonra “Yaşar Kemal  Sözlükçe”si yazılmaya teşebbüs edilmiştir. 
 
Hani derler ya her büyük yazar bir dili yeniden oluşturur , diye. İngilizce’de , İngiliz Dili Shakespeare öncesi İngiliz Dili ve Shakespeare sonra İngliz Diye incelenir. Shakespeare İngigiliz diline yüzlerce sözcük katmıştır. Bunlar ayrıca incelenir. 
 
Yaşar Kemal’de öyledir. Yazdığı derya deniz romanlarda Anadolu halkının dilini bulursunuz. Ama bilmediğiniz o kadar çok şey olabilir ki… Şaşarsınız. 
 
Yaşar Kemal (1923-2015), veya namı diğer Kemal Sadık Gökçeli,  Osmaniye’nin , Hemite köyünde bulunan Türkmenlerin arasında yaşayan bir Kürt ailesinin çocuğudur. Ama ömrü boyunca Türkçe yazdığı kitaplarla Türkçe’yi ve Türkiye’yi yüceltmiş bütün yaşamı boyunca barışı, kardeşliği savunmuş ve bunu hep istemiştir.
 
Talihsiz bir olay sonucunda bir gözünü kaybetti. Yaşar Kemal, 3,5 yaşındayken, evlerinin avlusunda koyun kesen halasının eşini izlerken, bıçak deriden kayıp sağ gözüne saplandı ve bu gözü kör oldu. Bu olaydan bir yıl sonra babası cinayete kurban gitti.
Yanarım yanarım Yaşar Kemal’e o kadar kıymetli eserden sonra Nobel vermemelerine yanarım. Ona bu konuda çok haksızlık yapılmıştır. Bu hikayeyi de Zülfü Livaneli Şöyle anlatır:
 
Yaşar Kemal, pek çok kez Nobel’e aday gösterilmesine karşın bu ödül kendisine verilmedi. Yakın dostu Zülfü Livaneli, Nobel ödülünün küçük hesaplar ve kıskançlıklar dolayısıyla Yaşar Kemal’e verilmediğini, "Sevdalım Hayat" kitabının 231. sayfasında şöyle aktardı: "Bir seferinde Yaşar Kemal, Nobel Ödülü’ne çok yaklaşmıştı. En güçlü aday olarak adı geçiyordu ve sonradan öğrendiğimize göre ödülü kazanamaması için hiçbir neden yoktu. Tam o sırada bazı Türkler ve Türkiyeli Kürtler devreye girerek Yaşar Kemal aleyhine bir dedikodu çarkı çevirdiler. İsveçakademisine, Türk edebiyatını iyi bilmediklerini, aslında Yaşar Kemal’in Türkiye’de beşinci sınıf bir yazar olduğunu, sadece o çevrilmiş olduğu için ödülü ona vermenin haksızlık olacağını söylemişler. Bu arada bazı Kürtler de Yaşar Kemal’in Kürt olduğu halde Türkçe yazmasının Kürt kimliğini inkar etme anlamına geldiğini öne süren bir kampanya başlattılar. Onlara göre Yaşar Kemal, Kürt halkının masallarını alıp Türklere mal etmekle görevli bir devlet yazarıydı. Lars Gustafson adlı İsveçli romancı Avusturya’da tanıştığı Diana Canetti adlı Türkiyeli bir yazarın Türkiye’de Yaşar Kemal’den daha ünlü olduğunu yazınca dayanamadım ve yazının yayımlandığı Expressen gazetesine bir açıklama gönderdim... Bu tartışmalar, zaten kıl payı dengeler üstünde duran İsveç akademisini ürküttü, Yaşar Kemal’e verecekleri ödülü ertelemeyi uygun görüp Patrick White’a verdiler." (posta.com.tr)
 
 
Kasım 2014'te Bilgi Üniversitesi'nin kendisine 'fahri doktora' unvanı vermek için düzenlediği törene sağlık sorunları nedeniyle katılmayan Yaşar Kemal'in gönderdiği mesaj, adeta okurlara bırakılmış bir vasiyetti. Yaşar Kemal şöyle demişti:
"Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin.
"Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir.
"Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar."
 
Bunlar Yaşar Kemal’den kalan son kulakları çınlatacak sözler…
 
Yaşar Kemal öldü ama onun eserleri yaşıyor. Her güzel, değerli edebiyat eseri gibi onlar sonsuza kadar yaşayacaklar.
 
O güzel ata binip gittiği yerde; nurlar içinde yatsın  o güzel insan. 
 
 
 
 

Bu blog Milliyet.com.tr sitesinden 59 kez görüntülenmiştir

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..