Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ağustos '11

 
Kategori
Ramazan
 

Yaşar Nuri ve Dinde Reform-1

Geçenlerde Yaşar Nuri Öztürk’ü Ömer Çelakıl’ın TNT’de yaptığı Hayatın Şifreleri programında gördüm, çok sevindim. Haftada bir programa çıkacakmış. Yaşar Nuri, Zekeriya Beyaz gibi dindeki açılımlarından dolayı camiadan dışlanmış kişilerdendir. Kendisini taa doçentliğinden beri, önce Hürriyet gazetesinde yazdıklarından, sonra kitaplarından takip ederdim. Yaşar Nuri sayesinde dinde aydınlanmış, hatta dinle barışmış bir kişiyim. Yaşar Nuri’den önce dindeki bazı kuralları ve uygulamaları, özellikle İslami anlayışa göre kadının toplum ve aile içindeki konumunu sindirmekte, kabullenmekte güçlük çekiyordum. (Dikkat! Bu çok ciddi bir itiraftır.) Yaşar Nuri’yi tanıdıktan sonra dinin aydınlık yüzünü gördüm. Problemin dinin kendisinden değil, onu yorumlayanlardan kaynakladığını anladım. Huzura kavuştum. 

Yaşar Nuri artık siyasetten bahsetmiyor, dinle ilgili açıklamalar yapmaya geri dönmüş. Yaşasın! “Bana dinle ilgili soru sormayın kardeşim! Okuyun şu kitabımı. Artık ben siyasetçiyim canım!” demiyor. Hala sinirli, Ömer Çelakıl gibi mülayim birini bile azarlıyor, ama olsun. Utana sıkıla “Seyircilerimizden çok mesaj geliyor. Onun için sormak istiyorum hocam” diyen programın sunucusuna “Bırakın mesajları canım! Sözümü kesmeyin! Önce şu konuyu bitireyim” demesi alışageldik Yaşar Nuri bey’in üslubunu yansıtıyor. Dedim ya! Yaşar Nuri sayesinde inancımı kurtardım. 

Bloguma “Yaşar Nuri ve Dinde Reform” diye başlık koydum. Belki o, ‘reform’ sözcüğünden hoşlanmaz. Çünkü ‘reform sözcüğünde bir şeyleri kökünden değiştirme çabası seziyor olabilir. Yaşar Nuri’nin açıklamalarına ister dinde reform, ister açılım, ister değişim, ister devrim deyin. Aslında o, dinde varolan ama yıllarca taassupla kraldan çok kralcı olanlar yüzünden unutulanları ve unutturulanları yeniden gündeme getiriyor. Bazı kendini dindar gören kişiler, dindeki herhangi bir kolaylığı reddediyorlar. İlle de dinin en azılı bir şekilde tutucu olması gerektiğini düşünüyorlar. Bu yaklaşım bana, “Zorlaştırmayın, kolaylaştırın. Nefret ettirmeyin, müjdeleyin.” diyen Hz. Muhammed’e ve İslam’a haksızlık yapmak gibi geliyor. 

Yaşar Nuri ise, sadece ve ilkönce Kur’an’ı referans alıyor. Kur’an’a karşı hadisleri ve din alimlerinin görüşlerini sunanları reddediyor. Kur’an’a rakip kabul etmiyor. Her savının Kur’an’da kanıtı ve tarihte karşılığı var. 

Ömer Çelakıl’ın geçen programında teravih namazı, namazların cem edilmesi ve orucun süresi tartışıldı. Yaşar Nuri İslam tarihinde 20 rekatlık Teravih namazı olmadığını ve bu namazın camide değil evde kılınması gerektiğini belirtti. Çünkü Teravih namazı nafile yani yapılması sevap olan ama terk edilmesi günah olmayan ibadetlerdendir. Yaşar Nuri, sözleri ısrarla yanlış anlaşıldığı için haklı olarak çileden çıktı. “Teravih namazı yoktur” demediğini “Bugünkü uygulanan şekliyle Teravih namazı yoktur.” dediğini belirtti. Hz. Muhammed’in evde namaz kılmayanların camide Teravih namazı kılanlardan daha hayırlı iş yaptığıyla ilgili sözüne de değindi. 

Yaşar Nuri ayrıca namazların 3 vakitte toplanabileceğini, Kur’an’dan ve İslam tarihinden örneklerle açıkladı. Zaten Kur’an’da da ismiyle bizzat 3 namazın ismi geçiyordu. Namazı 3 vakte toplamak, namazların sayısını azaltmak değildir. Rekat sayısında bir azalış yoktur. Sadece namazı cem ettiğinizde, öğle ve ikindi ile, akşam ve yatsı namazını birleştirebiliyorsunuz. Yaşar Nuri namazda cemin savaş, yolculuk gibi zaruri durumlar söz konusu olmadan da uygulanabileceğini belirtti. Ayrıca, espriyle “Eğer namazı cem etmede günah varsa, günahı boynuma. Ama günah yoksa, sevaptan payımı isterim” dedi. Orucunu açmadan akşam namazı kılanlara da karşı çıkıyor. İnsanın aklı yemekteyken doğru dürüst nasıl namaz kılabilir ki? 

Ama Yaşar Nuri takdir kazandığı kadar bu açıklamalarıyla tepki de çekiyor. Çünkü “İslam kolaylık dinidir” tezine karşı çıkanlar var. “Namaz 7 vakit, 60 rekat olacak” deseniz sevinecekler var. Sanki ne kadar çok namaz kılarsa, kendini o kadar çok Allah’a yakınlaşacak sananlar var. Her gün tek yaptığı şey namaz vakitlerini takip edip namaz kılmak, geri kalan zamanlarda ise boş boş sokakta vakit geçirip, dedikodu yapmak olan kişiler var. Onlar çevresine faydası dokunmayan, işlerinin yoğunluğundan dolayı namaz kılmayanı Allah katında kendinden aşağı gören kişiler. Oysa ki insan ibadetlerinden dolayı kibirlenmemeli. Ayrıca günlük işlerini, ailesini ihmal edip inzivaya çekilmek isteyenler var. Oysa İslam hem dünya, hem ahiret dini. Rahipler gibi dünya nimetlerini ve işlerini bırakıp köşesine çekilmek dinde yok. Çünkü dinde çalışmak da bir ibadet. 

Kur’an’da Yaşar Nuri’nin de dikkati çektiği gibi Maun diye bir sure var ki, gösteriş için namaz kılanları ancak öksüzleri doyurmayıp itip kakanları eleştirir. Çünkü dinlerde aslolan ibadetle gösteriş değil, insanlığa hizmet etmek ve dezavantajlı kişileri mutlu etmektir. Bu yüzden Kur’an’da en çok vurgulanan konu da ilkönce inanmak, sonraysa fakire ve muhtaçlara yardım etmektir. 

Bu konuyla ilgili 2. yazımda Yaşar Nuri'nin orucun 1.5 saat fazla tutulmasıyla ilgili görüşlerini ve insanların oruca yaklaşımıyla ilgili şahsi düşüncelerimi açıklayacağım. 

 
Toplam blog
: 111
: 670
Kayıt tarihi
: 01.02.11
 
 

ODTÜ Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği mezunuyum. İlgi alanlarım edebiyat, sinema, tiyatro, TV..