Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Şubat '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Yaşayan bir kadından itiraflar!

“Yaşam” denen şey yalnızca “Ömrünü tamamlayıp da  gidilen” bir şey olmasa gerek diye düşünüyorum; yani soyun devamı için bebekler dünyaya getirmekten öte, hakikaten “yaşamak” gerekir, bence!

Ağaç gövdelerine insanlarını adlarını, aşklarını yazmaları da bir anlamda “Yaşadım!” demenin mühürüdür; kimileri var olduklarını daha geniş bir alana yayarlar, kimileri bir kaya üzerine isim kazımakla mutlu olurlar.

Ben; yaşamın içine cup diye atlanılacak bir derya olduğunu düşünüyorum, şu yaşımda, ancak!...

Bu deryaya atlayacaksın arkadaş, cup diye, karşı kıyılara kulaç atacaksın; karşı kıyılarda yaşayanlarla tanışacak, yaşamın bir köy, bir kasaba, bir il… Bir ülke, bir kıta ve hatta bir dünya olamayacağını kavrayacaksın!

Evrende bir kum tanesi olduğunun ayırdına varmadan ve her bir canlının bir başkasında bulunmayan özellikler taşıdığını anlamadan; yani herkesin hem çok özel, hem de çok genel olduğunu… Yani, senin özel olup da, evrendeki her şeyin de özel olduğunu, bu bağlamda hiçbir şeyin bir başka şeye üstün olamayacağını farkedersen eğer, harbiden yaşamışsın sen!

******

“Hayatımda hiç yanlış yapmadım!” diyen insanlar ülkemizde pek boldur!

Kimse de inanmaz!

Zira, her insan yaşamı boyunca hatalar yapa yapa büyür, olgunlaşır!

Ya da, yaptığı hataları yok saymak isterken küçülür; zira yok sayarken başka insanların basit hatalarına dikkati çekme eğilimi gösterir.

******

Gerçekten “Yaşayan insan” kendindeki gelişmelerin farkında olandır; zamanında pek utandıkları bir duruma gün gelip de gülebilen kişilerdir; korkulmaz onlardan!

“Hayatımda hiç hata yapmadım!” diyenlerden korkarım ben, mesela!...

Ayol, hangi insan hata yapmadan büyüyebilir?

Hata yapmadan bugünlere geldim diyen hangi insan “İnsan” olarak büyüyebilmiştir?

İki şık vardır ortada: Ya kandırıyordur kendini ya da etrafındakileri, ya da bir koza içine kapatmıştır kendini; o kozadan çıkamadan yaşadığını zannetmiştir…

******

Pazar günü bu kadar felsefe yeter, şu yaşıma kadar iyi-kötü yaşadım, kendimi alkışladığım durumlar da oldu, yerin dibine battığım da…

Gün geldi alkışladığım durumlar canımı acıttı, gün geldi yerin dibine geçtiğim anlar gülmekten kırdı geçirdi!

Durağan kalmak ne mümkün!

Yaşarken büyüyecek insan…

******

Gelelim itiraflarıma…

On yaşında falandım, annem pek orijinal bir giysi dikmişti ben ve benden bir yaş küçük kız kardeşime, üstünde bluzu, altında mini şortu, şortun renginde bir de yandan bağlamalı eteği vardı.

Etek açıldığında altından şort gözüküyordu; tam bir “köşeye yatırma” durumu yani!

İzmir’in Bostanlı sahilindeki evimizden çıktığımda sağ bacağımı daha bir fevri attığımı yıllar sonra farkettim!

Sağ bacağımın biraz üstünde bağlanan bağcık sağ bacağımı fazla ileri uzattığımda, ancak, izin veriyordu eteğimin açılmasına; etek açılmazsa giysinin hoşluğunun anlamı da yoktu!

Birileri nasıl ters köşe olacaktı?

Bunların hepsi geçmiş aklımdan, eee, yıllar sonra ayırdına vardım!

Oysa o anlarda yalnızca yolunda yürüyen bir kız çocuğuydum!

Biraz daha ötesine gidersem, “Kardeşinin boyu uzun olacak, ama bunun da bacakları güzel” gibi sıradan bir laf duymuş olabilirim, emin değilim!

Eğer duymuşsam, mesela dört yaşlarımda falan, belki de bacaklarımı göstermek istemişimdir, kim bilir!

******

En utanılası anlarımdan bir tanesidir: Yaş 27 falan, oğlumu doğurmuşum, iş çıkışı hamilelik testi yaptırmak için pek tanınmış bir laboratuvara gidiyorum, saat kapanmalarına az kala…

Tahlil için gerekli malzemeyi, yani idrarı, veriyorum.

O arada da laboratuvarın sahibi ve yardımcısı olan yaşları fazlaca kemale ermiş kişilerle ayak üstü sohbet ediyorum!

Sohbet dediysem, ülkenin altından girip, üstünden çıkıyorum!

Ayıp olmasın diye bir birinin gözüne bakarak anlatıyorum, bir diğerinin; bir birine dönüyorum, bir ötekine!...

Öyle kaptırmışım ki kendimi konuşmaya, her zamanki gibi, ne yüzlerindeki mimikleri görüyorum, ne de bedensel sıkıntılarını!

Bir nefes alma durumumda dedi ki laboratuvarın sahibi: “Eteğinizi düzeltseniz!”

Nasıl yani?

Üstümde kırmızı kazak, altımda siyah floş etek, siyah çorap ve siyah topuklu ayakkabılar üzerinde bir o yana bir bu yana fikrimi anlatırken eteğin arka tarafı belime mi sıkışmış!

Sıkışmış, ne yalan!

Kaçmak geldi ilk aklıma, sonra tahlil sonucu… Zaten sonuç da geldi o arada, hamile değildim, apar-topar ayrıldım oradan!

Bakmayın şimdi öyle sıradan bir olay gibi anlattığıma, o zamanlar ölesim gelmişti!

******

Oooo, çok itiraf var da, hepsini birden anlatmak zor!

Şimdi, doğruya doğru, mavi göz pek nadirdi bizim zamanımızda, lensler falan da yoktu, İzmir malum çok sıcak, güneşli bir il, renkli gözlerin en büyük sıkıntısı da güneş; Hiçbir şey göremiyorsun resmen!

Tek çözüm “Güneş Gözlükleri”!

Güneş gözlüklerini takıyorsun, bir nebze ortalığı görüyorsun.

O gözlükler de, hele o zamanlarda, tam da ne görmek istediğini göstermiyordu, azizim!

Ya da, itiraf etmem gerekir, almaya gücümüzün yettiği ucuz gözlükler bir işe yaramıyordu!

Neyse…

Gücümüzün yettiği güneş gözlüklerini takarak iyi-kötü yaşadığımız alemi görmeye çalıştığımız dönemlerdi…

Niye bilmem diyemeceğim, iç güdüsel bir hamle ile üç kuruşluk güneş gözlüğünü kafamın üzerine kaldırıp, şöyle bir etrafa baktığım zamanlardı…

İç güdüsel diyorum da, “Egosal” demem daha doğru olur, sanırım, artık bu saatten sonra: Mavi gözlerimi göstermekti amacım; güneş gözlüğünü az biraz tepeme doğru itelerken!

******

O gözlerden etkilenler umurumda mıydı, yooo!

Yalnızca, o gözlükler ardında neler var gibi bir şeydi diyeceğim… O zamanlar öyleydi de, yıllar geçtikçe anlıyor insan; önyargılı insanları pıt diye ters köşeye yatırmak da yaşama bir katkı!

O katkıyı sağlarken yaşadığımız hazlar, egolar, belki de altında daha farkında olamadığımız gerçekler…

Daha neler öğreneceğiz, yaşarken, kendimiz hakkında; ben devam edeceğim salaklık itiraflarıma…

 

http://twitter.com/Gulgunkaraoglu

gulgun_2006@hotmail.com

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..