Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Ocak '08

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ülkenin en önemli meselesi bu …

Ülkenin en önemli meselesi bu …
 

Fotoğraf: "Kanal D" internet sitesinden...


Gece geç yatmamış veya uyuma sıkıntısı çekmemişsem, sabah oldukça erken kalkarım. Önce ocağa suyu kaynamak üzere koyar sonra da kapıdan gazete ve ekmeği alırım. Bir taraftan suyun kaynamasını beklerken, öteki taraftan da gazeteye göz atmaya başlarım.

Su kaynayınca, önce kendime bir güzel neskafe yapar, sonra da çayı demlerim ve gazete okumaya devam ederim.

Genellikle neskafe, gazete, çay ve arkasından gelen biraz gecikmiş kahvaltı sırasında pek televizyon açmam öğleye kadar. Eğer günün önemli bir konusunu “Haber” olarak takip ediyorsam, o zaman haber kanalları açık kalmak üzere televizyonum açık olur.

Yine böyle bir açık günde “Sabah sabah kadın programları”nın birinde, genç bir çocuğun bir yarışmaya girdiği, yarışmadan elde edeceği başarı (Birincilik) sonrasında annesine ev almak istediğinden filan söz ediliyordu… Bu arada da sürekli babasından şikâyetçi olan birisi…

Biraz dinledim ve haber kanallarına döndüm.

Birkaç gün sonra, yine televizyonda aynı genci ve aynı konunun işlendiğini gördüm. Konuyu biraz biliyorum ya, geçtim…

Aradan sanırım 5-6 gün filan geçti. Bu gün sabah yine Diyarbakır olayları, Cumhurbaşkanı’nın ABD gezisi filan için haber kanallarına bakarken, aynı kanalda aynı çocuğun bu kez babası ile birlikte olduğunu görünce, iyiden iyiye meraklandım “Dur bakalım neymiş bu iş, biraz dinleyeyim” diye izlemeye koyuldum.

Tabi stüdyoda olabildiğince kadın izleyici de var. Allah, kanallardan o hanımları eksik etmesinler, oturdukları yerden epeyce bir memleket meselesi çözüyorlar… Hatta birisi konuşurken “Dün ….. kanalında iken…” diye söze giriyor. Demek ki bütün kanalları gezenler ve bu şekilde de yorularak memleket meselelerine çözüm arayanlar bile var.

Neyse, geçelim onları, gelelim konuya…

Anası ile babası geçinememiş, baba biraz “Şiddet” uygulamış, evde ekonomik sıkıntıların yanında bu şekilde de bir uygulama olunca, ana oğul başını almış İstanbul’a gelmiş.

Bursa’lı genç çocuk, kendi olanakları ile yarışmaya girmiş, elenmiş. Yani, annesine özlediği evi alma imkânını yitirmiş.

Görünen o…

Lakin televizyon kanalları onu “Yitirmemekte” kararlılar ya, almışlar genç çocuğu anası ile birlikte, babası ile barıştırmaya çalışıyorlar. Sonuçta belki “Mutlu sona” ermeleri sağlanacak, çünkü bu programlara katılmanın ve aile içi yaşantıyı televizyon kanallarında gözler önüne hiçbir sınır tanımadan taşımanın bir bedeli olmalı ve o bedel de televizyoncular tarafından elbette ödeniyor. İşte bu işin sonunda genç çocuk, babasına da kavuşacak, anasına da ev alacak…

Siz okurlarımdan bir şey istiyorum…

Gözlerinizi kapatın ve hayalinizi zorlayarak sahneyi canlandırmaya çalışın.

Ülkede her şey güllük gülistanlık… Hiçbir derdimiz, hiçbir sıkıntımız kalmamış. Ekonomik yönden yıllık gelirimiz 50 bin dolarlar seviyesinde filan.

Bütün bunlara rağmen bir derdimiz var.

Bir genç çocuğun babası ile sorunu…

Televizyon stüdyosuna dolmuş bir sürü kadın. Eğitim yapıları belli değil, ama önemli değil, her konuda fikir yürütebilirler.

Diğer taraftan bir genç erkek çocuğu (Kız da olabilir, önemli değil) olanca iticiliği ile topluma kendisini acındırmaya ve örfümüze, inançlarımıza aykırı olarak babasını ayaklar altına alırken aynı zamanda da kravatı boynundan geçirmiş yerine oturtmamış, öylece bırakarak sözüm ona “İmaj” yaratmış…

Ama ha bire ağlıyor!...

Diğer tarafta “Sessiz ama derin hesaplar içinde” olduğu her halinden belli anne, kendisine söz verilince kısa cümlelerle cevap veriyor ve tepkisiz görüntülerle.

Rolünde çok başarılı bir tip…

Baba, oğlunun dizi dibinde, ona yalvarmacalar rolünü yapıyor ama “Baba” rolünden de taviz verme niyetinde hiç değil…

Arada hem anaya, hem babaya hem de genç çocuğa hak veren “Misafir” oyuncular var, tamamına yakını da kadın…

Ne çıkardınız sonuç olarak?

Vallahi ben düşündüm… Düşündüm… Düşündüm…

Ve buldum…

Ülkenin yaşadığı bunca sorun, bunca acı, bunca sıkıntı yetmiyor, biraz daha eklemek gerekir ama bunların önünde ve daha önemli bir sorun olarak…

Saygısız bir genç, içten pazarlıklı bir ana ve çıkar peşinde olan bir baba tiplemesi ile, her gün sabah programlarında ülkeyi ne kadar meşgul edebiliriz.

Bunda da başarılılar…

Baksanıza biz bile şu kadar yazı yazdık bu olaya… Çünkü Ülkemin en önemli meselesi bu ve çözmek de televizyon programlarına ve stüdyodaki “Misafir” oyunculara ihtiyaç var…

Allah, aklımıza sahip ola, biz sahip olabilme kapasitesinde değiliz çünkü…

08 OCAK 2008

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..